Özel bölüm 1

2.5K 192 16
                                    

"Eğer o süslerin renk sırasını biraz daha bozarak asarsan götüne yıldızı sokacağım."

"Rahat bırak oğlum beni."

"Taehyung, şu siktiğimin şeyini as artık. Jimin kurabiyeleri fırına attı bile."

"Dikkatimi dağıtıyorsun! Göremiyorum hiçbir sik."

Gözlerim buraya çoktan geldiğimi fark etmeyen ikilide gezerken, tartışmalarını izlemekle yetinmiştim. Bunu izleme sürem: Abimin elindeki uzun kablolu ışıkları Jungkook'a fırlatmasıyla son bulurken birbirine artık tamamen yılbaşı süsleriyle saldıran iki inatçıya gülmeye başladım. "Cidden mi? bir ağacı süslemek bu kadar zor muydu?"

"Bebeğim."

"Bebeğim."

Evet, yine aynı anda.

"Sana ne oluyor ulan? Benim kardeşim o!"

"Bana bak Taehyung, dağıtırım ağzını. Senin kardeşinse benim de sevgilim!"

"Susun artık." Olaya müdahale ederek onlara adımladım, ikisi kablolu ışıklar sayesinde birbirine geçmişti. Cidden üniversiteli gençler değillerdi, hâlâ çocuklardı. "Bir türlü büyümüyorsunuz."

Kabloyu ikisinden de ayırarak sandalyeye çıkmış, kolaylıkla sırasına göre asarak koltukta somurtup oturan aileme dönmüştüm. "Bu kadar basit işte."

Işığın tuşuna bastığım an parlayan ağaçla gülümsedim, noel'i seviyordum.

Geçen birkaç yılımız oldukça tempoluydu, en azından onca kavgadan sonra toparlamıştık. Arada yine birbirimize girdiğimiz oluyordu, özellikle abim ve Jungkook. Kedi köpek olmaktan hiçbir zaman vazgeçmemelerine rağmen yine de aynı üniversiteye yazılmışlardı. Onlara artık fazla karışmıyordum, birbirlerinden kopmayacaklarına emindim.

Bana şu an gözleri parlayarak bakan sevgilime gelecek olursak, değişmişti. En azından aşkı konusunda büyümüştü, bir adım arkamdan ayrılmazdı. Üstelik son yılım olan okulumda ondan ayrı olduğum için de oldukça huysuzdu, hyungum okulda sürekli kaşları çatık gezdiğinden bahsetmişti.

Aynı evdeydik, Jungkook'un uzun ısrarıyla daha büyük bir evde hep beraber yaşıyorduk. Belirtmek istiyorum, abim sürekli olarak: "Bizim eve gelmek artık yormuş, temelli taşınmak istedi görüyor musun Jimin. Ayrı odalarınız olacak, izin vermiyorum!" Diye konuşup durmuştu.

Sonuç olarak ayrı odalara sahiptik ama Jungkook, uslanmadan her gece odama gelip yanıma kıvrılırdı. Şikayetçi değilim, ona o kadar alıştım ki, onsuz yatmak zulüm haline gelmişti.

Hastenede geçen son iki ayım yüzünden üzerime düşme oranları daha fazlaydı ama artık iyiydim, tamamen sağlıklıydım. Kalp saatim Jungkook bana yaklaşmadığı sürece atmazdı, o yaklaştığında ise susmak bilmezdi. Sebebinin de hastalığımla alakası olmadığının üçümüz de farkındaydık.

Noeldeydik, doğum günümden sonra en heyecanlı olduğum şeydi. Surat asmalarını istemiyordum, yanaklarına kondurduğum birer öpücükle kendilerine çoktan gelmişlerdi zaten.

"Kurabiyeler, ne zaman yiyeceğiz?"

"Boğazın bir dursun artık."

"Birazdan hazırlar hyung ve Jungkook, abime öyle söyleme. En sevdiği şey benim kurabiyemdir." Gülümseyerek ilerledim mutfağa, kokusu içeriye kadar giden kurabiyeleri fırını kapatarak tezgaha almıştım. Yılbaşı temasıyla süslediğimiz kurabiyeleri tabağa alırken içeriye adımlayan bedene döndü bakışlarım. "Hangi filmi izlemek istersin?"

"Ben mi seçmeliyim?"

"Bebeğim, eğer biz seçersek sen yine beğenmeyip kendi seçtiğini açıyorsun. Bu yüzden direkt sen seç gitsin." Kıkırdadım, kibarlık etmeye çalışırken bile öküzlük ediyordu. Son kurabiyeyi ona doğru yönlendirmiş, dudakları arasına bırakarak tepsiyi ortadan kaldırmıştım. Yediği şeyden baya memnun gibi görünüyordu, kollarımı boynuna sararak iç çektim. "Filmden önce hediyeleri açsak olmaz mı? Açalım işte."

"Bana öyle bakıp durma Jimin."

"Lütfen, filmden önce açmak istiyorum."

"Tamam, hadi açalım."

Odaya döndüğümüzde ağacın altına bıraktığımız hediyelere adımlamıştım, hyungum oturduğu yerden fırlayarak kendi paketini önüne çekti. "Şimdi mi açacağız?" Kaşlarımı çatarak paketi geri almış, başımı olumlu anlamda sallamıştım. Hediyeleri seviyordum, özel günleri de bu yüzden seviyordum. İlk olarak abimin hediyesini açarken kutunun kapağını kenara ittirmiş, gördüğüm şeyle şaşkınca abime dönmüştüm. "Mümkün değil." Küçükken kullandığım fotoğraf makinesini yaptırmıştı, üstelik içinde bize ait fotoğraflarla birlikte. Sıkıca sarılarak teşekkür etmiş, ardından gözlerimi sevgilime çevirmiştim, elinde bir paket yoktu. Abime işaret vererek elimden tuttuğunda bir yere sürüklenmeye başlanmıştım. Arka bahçemize çıkıyorduk, aynı zamanda abim evimizin çatısından bahçe boyunca uzanan güneşliğe benzeyen bir şeyin açılmasını sağlamıştı.

"Bu nasıl?" Gözlerim penceren içeriye vuran ışıklarda anlamsızca gezerken bahçeye sonunda çıkabilmiştik. "Başını kaldır."

Dediğini yaptım, dediğini yaptığım an ise gördüğüm binlerce yıldız ve parlayan kuzey ışıklarıyla karşılaşmıştım. Dolu gözlerimle etrafa şaşkınca bakarken belime sarılan kolları hissettim. "Yıldızlar daha yakında olsun diye mızmızlanma artık, istediğin her zaman bu tavan buraya kapanabilir." Bir şey diyemedim, ağlamak üzereydim.

"Bu ışıkları neden bu kadar görmek istediğini hiç anlamamıştım hayatım boyunca, uzun yollarımız var. Bu noelde bu hayalini gerçekleştiremediğin için üzül istemiyorum. En azından şu anda gerçekten gidemesekte, ışıklar sana gelsin istedim." Gözlerini üstümüzde dolaşan ışıklarda gezdirdi.

"Kuzey ışıkları ve yıldızlar, sen kadar güzel gelmiyorlar bana."

"Ben ne diyeceğimi bilmiyorum." Dolu gözlerimle parmaklarımı yanaklarında gezdirdim.

"Bir şey söyleme Jimin, sadece öp beni."

fuego, jjk&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin