Çıtımız çıkmadan öylece oturmuştuk birkaç dakika daha. Sonrasında toparlanıp eve doğru yürüdük hiç konuşmadan. İlk önce kim konuşup açıklama yapmak istiyordu bilmiyordum fakat benim beklentimin kimden yana olduğunu herkes tahmin edebilirdi. Sokağın başına geldiğimizde, düşüncelerimi duymuş gibi aralandı dudakları: "O gün bir kızla görüştüğüm doğru ama altında benlik bir sebep yatmıyordu. Yemin ederim sadece kulüp ile ilgili konuşmak için buluştuk, dağıtacağını söyledi. Konuşma grubuna yer kalan kulüplerin listesini atmıştı... Gezi kulübünde Jimin var, başkan ise Taemin. Yani... Anlayın işte. Jimin ile olmak için, hayır, ne bileyim. Bilmiyorum. Taemin'i sevmiyorum. Jimin ile yalnız kaldığını düşününce delirecek gibi oluyorum."
"Bunu mu sakladın bizden?" dedi abim.
"Jimin onu çok darladığımı söylediği için bundan şimdi haberi olursa, aramızda bir şeyler başlar başlamaz yine eskiye döndüğümü düşünmesini istemedim. Senin bunu ona söyleyeceğini bildiğim için senden de saklamak zorunda kaldım. Amacım kötü değildi, sadece erken saatte gidip herkesten önce o son kişilik kontenjanı kapmak istemiştim. Bu kadar."
Bana döndü, biraz endişeyle karışık meraklı ifadesiyle iç çekti. "Kızdın mı?"
"Evet." dedim hiç beklemeden. Çünkü kızmıştım. "Bunu bana açıklamak için çok fazla vaktin oldu ama sen hastanede beni abimle yalnız bıraktın, hem de doktorun ne diyeceğini umursamadan."
"Dışarıda bekledim."
"Ne?"
"Doktor çıkana kadar kapıdan dinledim her şeyi. Haberim var yani. Öylece gidemezdim, o kadar kötü birisi değilim. Hem, hastanede nasıl anlatacağımı bilemedim. Uykudan da yeni kalkmıştım. Yine de bahane değil bunlar biliyorum, özür dilerim." Adımlarını durdurdu. Elimi tutup beni kendine döndürüp parmaklarını yanaklarıma yasladı. "Seni seviyorum."
Şaşkınlıkla ve mutlulukla çarparken kalbim, parmaklarım bileğini bulmuştu. Çekmesini istemediğimi belli edercesine sıkarken tebessüm ettim. "Ben de seni seviyorum."
"Utanmaz, arlanmaz insanlarsınız."
"Hyung." dedim savunmaya geçmek için. "İlk kez dile getiriyoruz bunu. Şu an, senin önünde oldu bu."
"İlgilenmiyorum. Ben yeni bir bilet alıp Tayland'a kesinlikle gideceğim. Napıyorsanız yapın. Nasıl olsa benden özür dileyen kimse yok."
Jungkook sırıttı. Abimin dirseğini yakalayıp çekmişti ve sıkıca sarılırken göğüsleri birbirlerine çarpmıştı. "Özür dilerim. Senden sakladığım şeyler için, sana vurduğum için ve her şeyi bok ettiğim için."
"Affetmeli miyim seni?"
"Benim ailem yok." dedi. Duraksadım. "Sizden başka kimsem yok. Evim var, o da sizin olduğunuz her yer. Bu yüzden beni yalnız bırakmayın." Dudaklarımı birbirine bastırdığımda kolunu kaldırıp beni de çağırdı, "Jimin, gel buraya."
İkisinin kolları arasına girerken sıkıca sarıldık birbirimize. O yine susmadı, konuşmaya devam etti. "Belki yıllarca süren dostluğumuzu, diğer duygularımızı katarak mahvetme yoluna sürüklüyor olabiliriz ama Jimin'i kendimi bildim bileli seviyorum." dedi. "Taehyung, söz veriyorum iyi bakacağım ona. Eskisinden daha iyi birisi olacağım onun için. İzin ver bize."
"Hyung," dedim ağlamaya başladığımda. "söz veriyorum çocuksu davranmayacağım bir daha. Seni üzmeyeceğim, başımıza iş açmayacağım. Üçümüzün arasındaki bağı tehlikeye atmamak için elimden geleni yapacağım. Özür dilerim. Bizi affet. Söylemek istedim, ama utandım..."
"Susun. Ağlamayı bırakın, affettim sizi."
"Hyung, sen de ağlıyorsun-"
"Sus dedim Jimin. Sus. Iron Man figür setini çöpe atmamı istemiyorsan sus."
"Ne? Hyung!"
Geri çekilip ona kaşlarımı çatarak baktığımda sırıtıyordu. Gözlerini silip yanaklarına bir öpücük kondurdum. "Yine de hâlâ annemle babamı görmek istiyorum."
"Beni bırakacak mısınız burada? Ben sizsiz duramam ki?"
Abimin telefonu çaldığında dikkatimiz oraya çekilmişti. Annem görüntülü arıyordu. Abim hızlıca açtığında annemin cırlama sesini duyduk, "Taehyung! Arıyorum neden açmıyorsunuz ya? Uçak düştü sanıp korktum. Binmeden önce arayın demedim mi ben size? Jimin nerede?"
"Anne, uçağı kaçırdık."
"Ne oldu?" Babamın sesini duyunca abim kadraja bizi de aldı. Onlara el sallayıp öpücük atarken yüzlerindeki gülümsemeyi görmek içimi rahatlatmıştı.
"Jungkook! Nasılsın oğlum? Barıştınız mı?"
"Küs değildik ki? O nereden çıktı?"
"Anlamaz mıyız biz, aptal gibi mi gözüküyoruz oradan?" diye çemkirdi annem. "Taehyung sadece Jimin ile beraber geleceğini söyleyince anladık zaten. Normalde seni de getireceklerini söylerlerdi. Hep böyle oluyor. Bu sefer ikimiz geliyoruz diyince anlaşıldı her şey. Biletlerinizi yeniletip Kook'a da bir tane alın ve sabah burada olun!"
"Hayatım, çocuklara olan özlemini yanlış ifade ediyorsun sanki." Babamın cümlesine üçümüz aynı anda güldüğümüzde annemin bakışları yumuşadı. "Sizi çok özledik. Daha fazla bekletmeyin."
"Biz de sizi çok özledik baba. Geleceğiz, merak etme."
"Jimin, geldiğinde yanaklarını ısıracağım. Çabuk olun tamam mı?"
"Tamam tamam, şimdi kapatın hadi."
"Taehyung-ah! Dikkatli olun. Sabah görüşürüz!"
Vedalaşıp telefonu kapattıktan sonra her şeyin açıklığa kavuşmuş olduğunu düşünmüştüm. İçeri girer girmez Jungkook kendi evindeki çalışanı arayıp eşyalarını toplamasını rica etmişti. O sırada abim biletlerimizi alırken ben ise dayak yiyen elemanın yüzünü temizlemekle uğraşıyordum. "Geri zekâlı."
"Derken? Hâlâ senden büyüğüm biliyorsun değil mi? Sevgilin olmam bu gerçeği değiştirmiyor."
"Sevgilim değilsin."
"Ne demek değilsin."
"Çıkma teklifi etmedin, ben de kabul etmedim."
"Ne gerek var? Seni sevdiğimi söyledim işte."
"Bana ne. O kadar kolay mı yürüyor bu işler?"
"Bana bakın! Çabuk olun, hemen çıkmamız gerek. Uçağa yetişeceğiz. Ayrıca Jungkook denen mal varlık, biletlerimizin parasını senden alacağım. 5 tane bilet aldım ulan!"
"10 bilet parası vereyim sus Taehyung."
Abim eliyle ağzına görünmez fermuar çekerken kahkaha atmıştık. Eskiye dönmek güzeldi. Yarım kalan konuşmalar sonra tamamlanabilirdi. Şimdi yetişmemiz gereken bir uçak vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
fuego, jjk&pjm
FanfictionJungkook, Taehyung'un kardeşine karşı çok kıskançtı. Jikook #1 - 280422 Kookmin #1 - 300422