5

6.2K 476 90
                                    

"Jimin."

Başımı kaldırdım yasladığım yerden. Taemin hyung elindeki sütü bana uzattığında gülümsedim.

"Teşekkür ederim. Biraz konuşabilir miyiz?"

"Elbette."

Birlikte kafeteryaya gitmiş, insanlardan uzak bir köşede cam kenarına geçip karşılıklı oturmuştuk. Pipeti açıp süt kutusuna batırırken konuştum, "Dün yaşanan her şey için özür dilerim. Seni tanımıyorlar ve bana karşı fazla korumacılar."

"Özellikle Jungkook."

Başımı salladım, "Özellikle Jungkook. Sen elini kaldırınca yanlış anladı muhtemelen, o yüzden vurdu. Yani tabii ki şiddettin mantıklı açıklaması olamaz biliyorum ama söylemek istedim sadece. Biliyorsun eğer haberim olsa izin vermezdim bunun olmasına. Benim yüzümden mahvoldu günümüz-"

"Jimin," dedi sözümü keserek. "sorun yok, eğer istersen her gün çıkartırım seni dışarıya. Her gün pasta yiyebiliriz. Utanması ve özür dilemesi gereken sen değilsin, Jungkook."

"Evet ama... Böyle bir şey istemem senden. Zaten sana borçluyum. Reddedecektim pasta ısmarlama teklifini ama Jungkook aniden yanımıza gelince rahatsız etmesin diye hemen kabul ettim. Sonra da gitmeyelim diyemezdim bir daha. Ama bugün cüzdanımı unutmadım, senin için de uygunsa yemek yiyelim mi çıkışta?"

Hevesle baktım yüzüne. Gülümsedi.

"Jimin, bugün birinci sınıflar için 'hoşgeldin' partisi var. Sen birinci sınıfsın."

"Doğru ya! Tamamen çıkmış aklımdan."

"O zaman şöyle yaparız. Bugün eve seni ben bırakırım ve partiye giderken de yine ben alırım. Beraber geçeriz oraya, sonra orada soju ısmarlarsın. Nasıl fikir?"

Kafamı sallayarak onayladım onu, "Harika fikir! Öyleyse çıkışta görüşürüz. Şimdi gitmeliyim."

"Görüşürüz."

Ayağa kalktım ve bitmiş süt kutusunu çöpe attıktan sonra kafeteryaya yeni giren ikiliye yöneldim.

"Hyung, bugün eve dönerken beni bekleme."

"Neden?"

"Taemin ile döneceğim."

"Tamamdır, dikkatli ol."

"Taemin benim dün dövdüğüm herif değil mi ya?"

Göz devirdim. Abim, Jungkook'u susturmaya çalışırken ayrıldım yanlarından. Jungkook böyleydi işte. Direkt en başından en sonuna kadar her zaman çevremde birini gördüğünde o kişiyi reddeder ve hayatımdan çıkartana kadar uğraşır dururdu. Taehyung hyung ise öyle değildi. O her zaman seçimlerime saygı duyar, kararlarıma ve bana güvenirdi. Tabii sonunda başıma iş açtığımda ikisi birleşip kombo saldırı yapıyordu bana... Çifte azar işitmiş oluyordum, bir de gönül almak zorunda kalıyordum.

Yine de Jungkook'a olan sinirim, dün Taemin'e attığı yumruktan sonra iki katına çıkmıştı. Sabah yorgun olduğum için hareketlerine tepki vermemiştim fakat ayıldıkça kafama her şey dank etmişti. Şu an yüzünü görmek dahi istemiyordum.

Dolabımdan kitaplarımı alıp sınıfıma doğru ilerlemeye başladım. Dalgınlığımdan olsa gerek, birisi sertçe bana çarptığında -ya da ben ona çarptığımda- sertçe geriye savrulmuştum. Kalp atışlarım deli gibi hızlanırken saatim ötmeye başlamıştı. Tahmin ettiğim gibi geriye sendelemiştim fakat elimi tutan bir el yüzünden yere düşmekten kurtulmuştum. Tanımadığım beden ile göz göze geldiğimizde aynı anda konuştuk.

"Özür dilerim."

"Özür dilerim."

"Ah, sorun değil."

"Hayır, sorun değil."

Güldüm, o da güldü. Eğilip kitapları almaya çalıştığımızda çenesi saçlarıma değdi. Kokumu içine çektiğini hissettiğimde gergince geri adımladım.

"Film sahneleri gibi değil mi Jimin? Aynı anda eğildik falan... Kitapları alırken ellerimiz birbirine değmeliydi."

Kaşlarımı çattım hafifçe. Kaba görünmemek için gülümsüyordum ama hâlâ, "Anlamadım? Adımı nereden biliyorsunuz?"

"Aslında 3. sınıflar arasında epey popülersin. Haberin yok muydu?"

Başımı iki yana salladım, "O ne demek?"

"Taemin diyorum... Etrafında çok dolaştığı için herkesin dikkatini çekiyorsun. O popüler bir çocuk sonuçta ve ilgilendiği çok kişi yok. Son zamanlarda sadece seninle takılıyor. Sayesinde senin adını duyuyor herkes."

Birisi kolumdan tutup beni ayağa kaldırdığında şaşkınca ona baktım. "Kimmiş o herkes?" Konuşurken kitaplarımı yerden aldı ve bana verip hâlâ yerde tek dizi zemine basan çocuğun karşısında dikilmeye başladı.

Asla reddedemeyeceğim bir şekilde, havalı görünüyordu. Sanki bu yabancı onun önünde diz çökmüş gibiydi.

"Elindeki kitabı ver."

"Kitap Jimin'e ait."

"Kitap da, Jimin de bana ait. Başka soru?" Kitabı elinden çekip aldı ve bana verip sırtımdan ittirerek koridorda ilerlemeye başladı. "Yok mu? Güzel, hoşça kal öyleyse."

Biraz yürüyüp oradan uzaklaştıktan sonra elini sırtımdan çekip kızgınca bakmaya başladı.

"Ne var?"

"Neden öylece duruyor ve seni rahatsız etmesine izin veriyorsun?"

"Hiç de bile. Ben gayet cevabını verecektim onun, sen araya girdin her zamanki gibi."

"Her zamanki gibi mi?"

"Evet. Son zamanlarda hayatımda sürekli soruna neden oluyorsun ve kabadayıya dönüştün iyice."

Güldü, "Ben mi soruna neden oluyorum? Asıl sen başına sürekli iş açıp seni o durumdan çıkartmak zorunda bırakıyorsun beni. Taehyung'un kardeşi olmasan yüzüne bakmam."

Gözlerim büyüdü.

"Ne diyorsun?"

"Sen kabadayı görmemişsin. Madem hayatında soruna neden olduğumu düşünüyorsun, o zaman izle ve gör asıl sorun kimmiş ve nasıl kabadayı olunurmuş."

Konuşmama izin vermeden yanımdan ayrıldı ve hızlıca ilerledi koridorda. Merdivenlerden üçer üçer çıkıp gözden kaybolduğunda ağlayacak gibi hissediyordum.

fuego, jjk&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin