14

5K 397 49
                                    

"Bir kez olsun beni dinle Jungkook, sana diyorum ki öyle kurulmayacak."

"Çok bilgin varmış gibi konuşup durma tepemde."

"Bu şemsiye çubuğunu-"

"Susun artık." İç çektim. Abimin ve Jungkook'un konuşmalarını kesen Yoongi hyunga teşekkürlerimi bakışlarımla ifade ederken, yeniden onlara döndüm. Her zaman olduğu gibi birbiriyle zıtlaşan ikili şimdi de güneş şemsiyesi kurma kavgası yapıyordu. Gözlerimi devirirken elinde içecek tepsisiyle buraya doğru ilerleyen Hoseok hyunga kaydı bakışlarım, gerçekten düşünceliydi.

Sabah yine hepimiz aynı asansörde karşılaştığımızdan gezi hocası bizi o şekilde yakalamış, konuşmamıza fırsat dahi vermeden beşli grup haline getirmişti. Gezi boyu dipdibe olacağımızdan anlaşmamız gerekiyordu ve bizimkiler Yoongi hyungdan oldukça tırsıyor gibiydi. Düşüncelerime kıkırdayarak Hoseok hyungun getirdiği tepsiden çilek aromalı buzlu içeceğimi almış, teşekkür ederek şezlonga oturmuştum.

"Ver şunu." Sonunda Yoongi hyungu da bezdirerek yerinden kaldıran ikili, tek hamlede şemsiyeyi kurana kadar onu şaşkınca izlemişlerdi. Gülüşüm genişlerken ikisi arasında gezdi bakışlarım. "Gerçekten inanılmazsınız."

"Her seferinde o başlatıyor bebeğim." Abim omuz silkerek yanıma oturduğunda Jungkook onu omzundan ittirerek ortamıza girmiş, daha sonra içeceğine uzanmıştı. "Çok boş konuşuyorsun."

"Ne giriyorsun be kardeşimle arama, çekil!"

"Taehyung, ağzını dağıtacağım."

"Aman seninki dağılmasın da!"

Jeon yerinden hareketlenerek ona dönecekken abim hızlıca ayaklanmış, Hoseok hyungun arkasına geçerek homurdanmıştı. "Hyung yakala şunu." Hoseok hyung gülerek ikisinin atışmalarını sakinleştirmeye uğraşıyordu.

Akşam kamp ateşi olacaktı, oyunlar oynanacak ve yarışmalar yapılacaktı. Bugün oldukça yoğundu, tek heyecanlı olduğum konu şu anlık voleybol yarışmasıydı. Abim ve jeon aynı takımdaydı fakat ben Yoongi ve Hoseok hyungun bulunduğu takımdaydım. Komik olan kısmı ise abim voleyboldan pek anlamazdı, Jeon ise buna homurdanıp duruyordu.

Dün gece ise biraz garipti, abim geceye kadar odamızdan çıkmamıştı ve beraber yemek yemeye inmiştik. Daha sonra herkes odasına dağılmıştı, Jeon beraber yatalım diye tutturduğundan yatakları birleştirmek gibi bir çözüm bulmuştuk. Sabah ise odayı temizleyen görevlileri yatakları ayırmayın diye uyarmıştı, cidden tatlıydı.

"Hâlâ bu tek hücreli kişiyle aynı takımda olacağıma inanamıyorum, bu sizin 1-0 önde başlamanızla eş değer."

"Senden güzel vuruyorum ben topa dağ ayısı."

"Bu maçı kaybedersek seni top yapacağım Taehyung."

"Tek ben mi varım takımda sanki?"

"Hep böyle mi bunlar?" Yoongi hyung, bıkmış yüz ifadesiyle bana doğru soru yönelttiğinde başımı olumlu anlamda salladım. Kesinlikle tatilinin baş ağrısıyla geçeceğini düşünmüştü, haklıydı da. "Yeter artık, samimi olmuş olabilir ama insanların başı şişti. Biraz daha didişirseniz Yoongi hyung üzerinize atlayacak." Söylenerek ikisinin de susmasını sağladığımda gülümseyerek iç çektim, Hoseok hyung kumların üzerine oturmuş, Yoongi hyunga dönerek telefonunun ekranını göstermişti. "Jin ve Namjoon yoldalarmış."

"Oh!" Duyduğum isimle hızlıca Hoseok hyungun önüne oturmuş, heyecanla gözlerimi yüzünde gezdirmiştim. "Jin dediğin kişi SeokJin hyung mu? Hani şu üst sınıflardan, güzel yüzlü çocuk olan bahsedilen."

Yoongi hyung araya girdi. "Nesi güzel yüzlü çocukmuş onun?"

Hoseok hyung onu çimcikleyerek susturduğunda gülerek yeniden ona odaklandım, anlaşılan arkadaşıyla sık uğraştığı için şaşırmamıştı. "Evet o, sen nerden tanıyorsun Jimin?"

"Çünkü bütün okul onula Namjoon hyungun ilişkisini konuşuyor, çok tatlı olduklarından bahsediyorlar."

"Sen bir de yakından gör." Yoongi hyung esneyerek şezlongda yeniden söylendiğinde Hoseok hyungdan yeniden bir çimcik yemişti. "Ya! Yapıp durma şunu bacağımı mosmor ettin!"

"Arkadaşların hakkında öyle söyleme!"

"Jin'in yüzüne de söylüyorum? Sanki ilk defa yapıyorum amına koyayım." Gözlerim kocaman olurken Hoseok hyung Yoongi hyungun ağzını sıkıca eliyle kapamıştı, Jungkook ve abim duydukları küfüre gülerlerken dudaklarımı birbirine bastırdım. Yoongi hyung kaşlarını çatarak ellerden kurtulmuş, huysuzlanarak uyku moduna geçmişti. "Sen ona bakma, biz devam edelim."

-

"Son tur! Kırmızılar 2, maviler 0!"

Yaklaşık bir saattir oynadığımız voleybolda kazanan takım bizdik, son eli de alacağımızı bildiğimizden Yoongi hyung bıkkınlıkla karşı tarafa hızlı olmaları konusunda bağırmıştı. Ancak diğer takım pek iç açıcı görünmüyordu. Abim en arkaya geçmiş, Jungkook'tan en uzak köşede duruyordu. Halbuki maç başladığında tam karşımda file önündeydi, sayı kaybettikçe Jungkook'tan uzaklaşmıştı.

"Şu topu atacak mısın yoksa ben mi yuvarlayayım seni karşıya?"

"Dikkatimi dağıtmazsan sevinirim." Abim yine Jungkook'a diklenerek cevap verdiğinde diğer takım arkadaşları da oflanmıştı, sonunda elindeki topu hizalamış manşet vurarak bizim tarafa atmıştı fakat top çizgiyi geçmiş, sayı bize gelmişti. Jungkook sinirle abime baktığında abim gülümsemeye çalıştı, maç sonu üzerine atlamamasını temenni ediyordum.

Maç bizim aldığımız sayılarla devam ederken bu defa gerçekten ucu ucuna kazanarak bitirmiştik. Biz sevinç çığlıkları atarken hakem de kazandığımızı onaylamış, mavi takımı umutsuzluğuyla bırakmıştı.

"Buraya gel Tae." İşittiğimiz çığlıkla sevinç çemberinden çıkmıştık, Hoseok hyung gördüğü görüntü karşısında kahkahalarla kendini yere atarken gözlerimi büyüttüm. "İmdat, katil beni kovalıyor! Alın şunu başımdan!" Abim tüm sahil boyu koşmaya devam ederken Jungkook onu kovalamaya devam etmiş, ikisi de soluğu denizde bulmuştu. Abim kaçamadığını anladığında ise kendini sulara bırakarak boğulma taklidi yapmış, Jungkook'un endişelenip onu kurtarmasını sağlamıştı. Ama sonra çaktırdığında ise Jungkook tarafından birkaç dakika suyun içerisine kafası sokulup çıkarılmıştı. Onları izlerken yorulmuştum fakat enerjileri tüm gün bitmemişti, şimdi ise oturmuş akşam yemeği yiyorduk.

"Bir insan arkadaşını öldürmeye nasıl cüret eder, nasıl bir cahillik bu."

"Hyung-" Jeon ağzıma ekmek parçası tıkıştırırken yemeğini yemeye devam ettiğinde kıkırdadım, abime trip atıyor gibiydi. "Sorun yok hyung, sadece oyun kaybettiniz." Kulağına doğru eğilerek söylediğim şeyin ardından parmaklarımı masanın altından bacağına götürmüş, orada gezdirerek gülümsemiştim. "Gece sana kazanabileceğin bir oyun öğretebilirim."

Jungkook, öksürerek suyuna uzandığında yalan telaşla sırtına vurmuştum hızlıca, diğerlerinin endişeli bakışları altında iyi olduğunu söyleyerek bana döndüğünde dilimi dudaklarım üzerinde gezdirdim.

"Gece kaçma şansın olmayacak Park."

fuego, jjk&pjmHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin