4; thoughts that can't be silenced.

95 27 13
                                    

¡ bazı okuyucular için hassas sayılacak içerikler barındırır. travma sonrası stres bozukluğu yaşayan bir karakterin yaşadıklarını ve o zihinsel düşünceleri içeriyor, etkilenecek olanlar lütfen şu andan sonra bu fice devam etmesin.

iyi okumalar.

-

sıklıkla üzgün hissetmek yoongi için yeni olan bir durum değildi. bir melankoli buhranı içinde debelenip dururdu yıllardır ve bunun nedenini tam anlamıyla kestiremezdi hiç.

o yalnızca üzgün hissediyordu. hüzünlü bir ruhtan ibaretti. kederli bakışlara sahipti ve kırılgan bir sese. gerçi, sesini artık kendisi de hatırlamıyordu. konuşmayalı o kadar uzun zaman olmuştu ki, cümle kurmayı bile unutabilirdi yakın bir gelecekte. hareket ettirecek kadar enerjiyi bile zorlukla bulduğu elleriyle sigara paketini çıkardı ve bir dalı dudaklarının arasına koyup yaktı. yanan filtrenin çıkardığı cızırtılı sesi severdi. neden sigara içtiğini bilmiyordu. neden yaşadığını da bilmiyordu. sahi, neden hâlâ nefes alıp veriyordu yaşamsal en ufak bir fonksiyon için bile normal bir insandan daha fazla çaba harcarken? kendisi de bilmiyordu. yaşamak kendisi için bir külfetten başka bir şey değildi ama hâlâ nefes alıp vermeye devam ediyordu her canlı gibi. hayatta olmanın gereğini yerine getiriyor ama yaşamıyordu. evet, yaşanıyordu o. yalnızca hayatta kalıyordu. tutunmaya çalışıyordu kanayan parmaklarıyla.

bunları düşünürken ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordu ama ağır işleyen zihni yüzünden, düşünme eylemi bile kendisini çokça zorluyordu. kelimelerini toplayıp bir cümle kurması bile oldukça zaman alıyordu, her hareketi ağır işliyordu.

ölmeye yüz tutmuş izmaritten son bir nefes daha çekip dibi görünmeyen küllüğe öylesine bastırıp bakışlarını etrafta gezdirdi. içi sıkılıyordu, çünkü bugün doktoruyla seansı vardı. normal hastalarla geçen bir seans değildi bu, çünkü yoongi psikiyatristiyle de hiç konuşmazdı. sadece dinlerdi, o kadar. seans sıklıkları da haftada ikiye düşmüştü bu yüzden ama onun umurunda bile değildi. ilaçlarını içmesi gerektiğini söyleyecekti ama o kendi bildiğini okumaya devam edecekti her zaman yaptığı gibi. onu bütün gün uyuşturan ve salak gibi gezmesini sağlayan bir avuç antidepresanı içmek içinden gelmiyordu. bu sabah verilen ilaçları da ufak kavanozunun içine koydu ve daha sonra kavanozu erişilemeyeceğinden emin olduğu bir yere sakladı ve derin bir nefes aldı.

insanlardan nefret ettiği kadar nefret ettiği bir şey daha yoktu yeryüzünde. insanlar ama daha çok erkeklerden, yani hemcinslerinden nefret ediyor ve bir o kadar da korkuyordu. temaslardan da ödü kopuyordu. el ele tutuşmaktan, sarılmaktan, öpmekten ve öpüşmekten deli gibi korkuyordu ve eğer bunlardan biri yaşanırsa, kendini deli gibi temizlemeye çalışırken buluyordu bedenini.

elinde değildi, engel olamadığı ve aşamadığı ciddi sorunları vardı ve bu gidişle bunları aşabilmesi de imkânsız gibi duruyordu.

saçlarını kuruttuğu havluyu kuruması için astıktan sonra saçlarını taramaya başlamıştı yavaşça. omuzlarının dört beş parmak aşağısında biten, simsiyah ve dalgalı saçları vardı onun. genelde hep toplardı veya topuz yapardı, nadiren de örerdi. yalnız kaldığı zamanlarda ise oturup uzun uzun tarardı saçlarını. onları severdi çünkü her bir kırgınlığını, her bir acısını, her damla gözyaşını saçlarında yaşatırdı o.

kapının hafifçe tıklatılıp ardından bir cevap beklemeden açılmasıyla bakışları oraya dönmüştü. kendisiyle ilgilenen kadın yüzünde yorgun bir gülümsemeyle bakıyordu. "yoongi, on dakika içinde doktorunun odasında olman gerekiyor. biliyorsun, bugün seans gününüz."

ona bir cevap vermeyerek kafasını çevirmiş ve tarağını komodinin üstüne bıraktığında genç kadın da odasından çıkmıştı ondan bir cevap alamayacağını bilerek. bileğinde duran tokasıyla saçlarını topladıktan sonra ayağa kalkmış ve üstüne siyah polarını giymişti. son zamanlarda kaybettiği kilolardan ötürü artık kendisine fazlaca bol gelen poların adeta içinde kayboluyordu. derin bir iç çekerek cebine koyduğu not defteri ve mavi mürekkepli kalemi de yanına koyduktan sonra ağır adımlarla odadan çıkmış ve ezbere bildiği koridorda ilerleyerek doktorunun odasına gitmişti.

traumatisme, taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin