hava iyiden iyiye kararmaya başlamıştı ve taehyung kendini uykunun kollarına zorlukla teslim etmişken, yoongi mecburen onu uyandırmak zorunda kalmıştı ve kendisi de nereden sahip olduğunu bilmediği bir güçle esmerin kaslı vücudunun tüm ağırlığını neredeyse üstlenip onu yönlendirerek odasına götürmüştü. yürürlerken onun kısık sesle bir şeyler söylediğini duysa da, bilincinin bulanık olduğunu da biliyordu o yüzden fazla kulak kesilmemişti bile.
onu zor da olsa yatağına yatırmayı başarabildiğinde kendi kendine hafifçe gülümsemiş ve üstünü örttükten sonra yanına oturmuş, uzun saçlarını gözlerinin önünden çektikten sonra onlarla oynamaya başlamıştı. "uyu taehyung," diye fısıldadı kendi kendine. "sabah daha iyi olacaksın, ben hiç yanından ayrılmayacağım. ne olursa olsun yanında, istemezsen bile bir adım arkanda olacağım ama bir elim de omuzunda olacak hep." yorgun bir gülümseme bahşetti ona, sevdiği adam kendini kanındaki ilaçlar sayesinde yeniden kolaylıkla uykuya teslim edebilmişken o da yatağın karşısında duran koltuğuna oturmuş, kafasını geriye yatırıp gözlerini yummuştu yorgunlukla.
ne ara içinin geçtiğini de böyle derin bir uykuya daldığını da bilmiyordu ama koridorda normalde olmayan bir hareketliliğin gürültüsüne sıçrayarak uyanmıştı ve birkaç saniye ne olduğunu algılayamamıştı. yatağına da bir bakış attığında boş olduğunu fark etmiş, kaşlarını çatarak ayaklanmıştı ve bu esnada da gözüne taze kokusunun geldiği papatya buketi çarpmıştı. hafifçe tebessüm etmiş ve fazla oyalanmayarak ne olduğunu anlamak amacıyla odasından dışarıya fırlamıştı.
kabul, bu görmeyi beklediği en son şey bile olamazdı.
taehyung bomboş bir ifadeyle gözleri dolu bir hâlde, elindeki çiçek buketiyle beraber kirpiklerini dahi kırpmadan, iki hemşirenin ve onunla ilgilenen doktorun da yardımıyla nişanlısının cansız bedeninin yer aldığı sedyeye bakıyordu. yoongi'nin gözleri anlık bir şokla aralanırken sertçe yutkundu. kızın kesik bileklerinden akan kanın uğursuz rengi bütün zemini süslemişti.
yoongi kısaca silkelenerek kendine gelmeye çalıştı ve birkaç büyük adımda taehyung'un karşısına dikildi. "taehyung, bana bakar mısın?"
ama ne bir tepki, ne de bir cevap alamadı. beyaz tenli olan gittikçe daha fazla gerilirken onu omuzlarından tutup hafifçe sarstı, kendine gelebilmesi amacıyla. bu esnada esmer olanın elindeki buket yere düştü. elleri buz kesmişti ve zangır zangır titriyordu, bakışları hâlâ boşluktaydı. adeta bütün uzuvları işlevini yitirmiş gibiydi, en ufak bir yerini dahi oynatmayı unutmuştu, fakat zihninde yıllar önce susturmayı başardığını sandığı o ses yeniden gün yüzüne çıkmıştı.
senin yüzünden, bütün bu olanların suçlusu sensin. senin yüzünden bileklerini kesti, artık nefes alamayacak. senin yüzünden, onun hayatına son verme sebebi yalnızca sensin.
"benim yüzümden," diye mırıldandı aşırı kısık ve boğuk bir sesle, kendini kontrol edemeden kafasındaki düşünceler bir bir diline düşüyordu. "benim yüzümden oldu."
"bana bak taehyung, kendine gel. senin yüzünden olan hiçbir şey yok!" diye sesini yükseltti yoongi, zira onun kendisini anlayıp anlamadığından da emin değildi.
"benim yüzümden.." sertçe yutkundu ve gözlerini kırptığında yaşlar usulca yanağına süzüldü. "suçlu benim. ben yaptım. benim yüzümden oldu."
yoongi onu kendine çekip sıkıca sarılmış ve ensesinden hafifçe baskı yaparak onun kafasını kendi göğsüne yaslayabilmesini sağlamıştı. "yapma böyle, senin bir kabahatin yok ki. kim bilebilirdi böyle olacağını?"
"yoongi, ben nasıl anlayamadım.." yüzünü onun göğsüne saklamış, sessizce gözyaşı döküyordu yıllar sonra ilk defa. "anlamam gerekirdi, suçluyum ben." sesi çok çaresizdi. ve normalde taehyung zayıflıklarını göstermekten nefret eden biriydi ama şu an, bütün şeffaflığıyla belli ediyordu vicdan azabını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
traumatisme, taegi
Hayran Kurgu"güzellik, bir insana verilebilecek en büyük lanettir." » angst, » fic, » taegi. ϟ 080422