1 / Aşk

103 25 129
                                    

Ekim 2020 bilinmeyen bir gün

Bir his vardı o gün içimde. Nasıl bir his? Heyecan desen, belki.. korku desen, belki geleceği hissetmekten. Bilinmezdi, bir histi işte; aslında herkesin bildiği ama kimsenin anlatamadığı, anlatmaya gücünün yetemediği.

Ülkeler arası çıkan öldürücü salgın hastalık nedeniyle okullar uzaktan eğitime geçmişti. Bir buçuk yıl boyunca böyle devam etti. Ben o sıralar lise 1'deydim. Belki hayatımın en kötü yılıydı. Ergenlik dönemimle baskılar aynı anda bana uğramış, hayatımı etkileyen hatalar yapmıştım. Şimdi o hatanın yükü hâlâ omuzlarımda.

Meslek lisesinde okuyordum. Meslek derslerimiz önemli olduğu için üç hafta, hafta içi sadece iki kez okula gidiyorduk. İsteğe bağlıydı gitmek. İstemiştim. Istemeseydim belki hayatın sillesini erken yemezdim.

Sabah okul formamı giymiş, özenle büyüttüğüm saçlarımı toplamış, maskemi ve çantamı takıp çıkmıştım yola. İçimdeki o his geçmek bilmiyor, sanki her an birşey olacakmış gibime geliyordu.

Okuluma gidip, sınıfımı bulmuştum. Kimseyle konuşmadan ilk dersi işlemiştik. Otuz dakikanın ardından zil çaldı. Yanıma ismi Elif olan bir kız geldi, tanıştık. Samimiydi, güler yüzlü tatlı bir kızdı. Onunla konuşuyorduk.
"İyiydi ders değil mi?"

"Evet de pek anlayamıyorum. Latince kelimeler çok fazla."

"Aynen öyle vallahi. Anatomi derslerine eksiksiz katılmamız lâzım."

"Anatomiye hangi hoc-" derken yan tarafımda bir çocuk bana kalem uzatmıştı. Dersimize giren hoca onu seçmiş, yoklama aldırtıyordu. İsmimizin karşısına artı koyacaktık. Meraktan mıdır nedir, beyaz okul tişörtünün içinde bedeni belli olan çocuğun yüzüne bakmak istemiştim. Usulca kalemi almadan önce baktım. Onun da maskesi takılıydı. Ama gözlerime denk gelen iki çift kara göz, yıldızları andırıyordu. Bir yıldız ne kadar parlıyorsa gözleri o kadar parlıyor, bir insan ne kadar güzel bakarsa o kadar güzel bakıyor, bense iki çift göz insanı ne kadar büyüleyebiliyorsa o kadar büyüleniyor, kara'yı andıran gözlerinin içinde kayboluyor, bir insanın ruhuna ne kadar detaylı bakılıyorsa gözlerinin en içine bakarak ta ruhunu okuyordum. O an hissetmiştim, oydu. Etkilenmiştim sanki.. derler ya insan hisseder diye; insan gerçekten hisseder. Ya yanlış kişiyi, ya doğru kişiyi.

Göz temasımız hissettiklerim kadar uzun sürmemiş, tanımadığım birine fazla bakmaktan çekindiğim için hızlıca kalemi alıp ismimin önüne artı atıp tekrar ona uzatmıştım.

Onu ilk görmem böyleydi işte. Hissetmiş ve çatık kaşlı yarin bakışlarına kanmıştım.

Ders zili çalmış, herkes gelmişti. Hoca dahil. Nedense hoca birde yoklamayı kendisi almak istemişti, sıra bana gelmiş, burada olduğumu bildirmiştim. Benden sonra hocanın dudaklarından bir isim çıktı. Bana değil, arkama bakıyor, arkamdaki kişinin burada demesini bekliyordu, demedi. Merak edip kim olduğuna baktım arkamdaki kişinin.

Esmer, oturduğu yerden uzun boyu belli olan, kara gözlü bir yâr vardı arkamda. Hocanın ona mı yoksa bana mı dediğini soran gözlerle bakıyordu, belli ki anlamamıştı. Bu sefer benim dudaklarımdan
"Sana soruyor" diye bir cümle çıktı. Ve bu da; ilk konuşmamızdı. Hızlıca hocaya döndü ve burada olduğunu belirtti. Bense o sırada çoktan önüme dönmüştüm.

Dersten derse geçmiş, saat bitmişti. Onu o gün sadece üç kez gördüm, ilk bakışmamızda, ilk konuşmamızda ve çantamı alıp sınıftan çıkarken.

O gün bitmişti benim için. Eve gelmiş, instagram hesabını aratmıştım. Ama bulamamış, aksine başka bir hesabı takip etmiştim o diye.

Sonra bir gün, matematik notlarını istedi gruptakiler.
-9-B Sağlık sınıf grubu-
X: "Matematikten not alan var mı arkadaşlar?"
Ben: "ben"
X: "müsaitsen atabilir misin acaba özleden?"
Gruba tekrar yazmamış, direkt ona atmıştım notları. Daha sonra başka kişiler de istemişti, o kişilerin arasında o da vardı.
Ona da özelden atmış, bir şekilde tanışmış ve sosyal medyadan takipleşmiştik.

Bir kaç gün sonra ondan ingilizce notlarını istedim, pc'den çekip attı. Saat akşam altı buçuk sularındaydı. Benim ergenlik dönemlerimdi o zaman, herşeyi abartıyor, aptalca davranıyordum. Bu aptallığımı ona da göstermiştim.
O, insanlarla uğraşmayan, canını sıkan kişileri direkt engelleyen biriydi. Ben bunu çok sonradan anlamıştım.
Bu özellikleri nedeniyle küçük, çok küçük bir tartışma yaşadığımız için bana görüldü attı, üstüne gittim, tektar attı, uğraşmak istemdi. Çok haklıydı.

Birkaç hafta geçti, ben bir kez daha istedim ondan ingilizce notlarını, bir kez daha attı. Bu sefer o gecenin sonunda engelledi. Neden tartıştık, neden engelledi hiç hatırımda yok.

Aylar geçti, hiç aklımdan çıkmadı. Nasıl girdi orası meçhul.

Bir takım şeyler olmuş, engelimi kaldırmıştı ama takipleşmemiştik yine.
Aylar geçti,
geçti,
geçti.

Unutamadım.

Sonra anladım ki, bu geçen aylarda hoşlantım önce sevgiye sonra aşk'a dönüşmüştü. Duygularım bu evreye gelene kadar hiçbirşey'in farkında değildim. Olan olmuş, kalbim meftun olmuştu bile. Ben ona tutsak, o bana uzaktı.

16 Mart 2021
Ona onu sevdiğimi anlatan bir mesaj atmıştım. Aylarca hiç konuşmadığımız, hiç yüzünü görmediğim halde beni sadece sınıfında olan gıcık bir kız olarak bilen birisine ilanı aşk etmiştim. Gönül isterdi ki bu kadar zor birşeyi, bir paragraflık mesaja sığdırmayayım, karşısında onu sevdiğimi söylemeyi isterdi ama dedim ya, ergen olmanın bana yaptırdığı birkaç hatadan birisi de buydu.

Hataydı, çünkü aşk o kadar kolay değil. Yüreğimde hiç konuşmadığım birinin hasretini çekerken ona olan sevgimi küçük bir mesaja sığdırmamalıydım. Yüreğimdeki meftunluk ve hasret gün geçtikçe daha çok körüklense de dayanmalıydım. Dayanamadığım taktirde; birine onu sevdiğimi belli ettim ve kaybettim. Ne zaman birine onu sevdiğimizi ve ona değer verdiğimizi belli edersek onu kaybederdik. Kaybettim.

29 Mayıs 2021
Sosyal medyadan benim olduğum bilinmeyen farklı bir hesap açmış, onunla birkaç gün konuşmuştum. Ama ona yalan söylüyor olmanın verdiği hisse dayanamayıp aslında konuştuğu kişinin ben olduğumu söylemiştim. Duygusal ve tartışmalı konuşmaların ardından o hesaptan da engellendim.

O gece, yüreğimde bir acı hissettim. İlkti o acı, şimdi o acı bedenimde yaşamaya alışmış, canımı yakmıyor. Aylardır olduğu yerde duruyor.
O gece, gözyaşlarım bitmek bilmiyordu.
O gece, gururumu ilk kez incitmiş, ilk kez yerlere sermiştim.
O gece, onu daha çok sevmiş, ona daha çok bağlanmıştım.
Ben o gece, ona aşık olduğumu anlamıştım ve
O gece'den sonra aşkta gurur olmaz diyerek onlarca kez gururumu tekrar tekrar hiçe saydım. Cehaletti benimkisi.
Anlayamamıştım, hayatta gururdan önemli şey yoktu, aşk için olsa bile. Tabii kararı vardı bunun da, bazen çabalamalı, ama bu bazen üçü geçiyorsa gururu sıkı tutmalıydı. Ben değil üç, kim bilir belki yirmi kez yerlere sermiştim gururumu. Ne uğruna?

Ne uğruna olduğunu başlayacağım hikâyede öğreneceksiniz. Kimine dost, kimine acı, kimine sığınacak bir yazı olacak bu kitap.

Kimi satırlarda ağlayacak, kimi satırlarda gülecek, kimi satırlarda bana hak verecek, kimi satırlarda 'hayır, yanlış düşünüyorsun' diyeceksiniz.

Ama unutmayın, aşk herkese farklı olsa da, aşk her zaman aynıdır.

Sevgilerimle, yazarınız..

Beğenmeyi unutmayın :')

Bu bölümde 1019 kelime okudunuz :)

AŞKA MEFTUNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin