Dün heyecanla uyuduğum gecenin sabahındaydım şimdi. Acaba bugün bana nasıl bakacaktı? Acaba beni görünce ne hissedecekti, be düşünecekti? Beni sevmeye başlayacak mıydı acaba? Ya da beni seviyor muydu ki?
Zaman gösterecekti bu soruların cevabını. Aylarca beklediğim şey tek bir günde gerçekleşmişti. Hemde hiç beklemediğim bir anda, tam ben vazgeçecekken. Kıl payı derler ya gerçekten kıl payı.
Her zamanki gibi hazırlanıp çıkmıştım yine evden.
Sınıfa geldiğimde Hafize her zamanki gibi kaloriferin önündeydi. Büşra telefonuyla oynuyor, Ali de öyle. Herkes bir şeylere meşguldü. Burcu beni görünce yine "Sıla'm gelmiş" dedi. Tebessüm edip çantamı bıraktıktan sonra hemen yanına gittim.
"Naber?"
"İyi aşkım senden?"
"İyi de sınavlar başlıyor haftaya"
"Kanka hiç hatırlatma ya. Babam dün akşam sordu zaten dersler nasıl diye. Direkt kötü dedim."
"Niye? Senin derslerin kötü değil ki."
"Kanka derslerim kötü. Sadece sınıf ortalamasında iyi olarak gözüküyor. Yani bu notlar babama yetmiyor. Hep en iyisi olmalı onlar için. Ki haklılar. Benim iyiliğimi istiyorlar sonuçta."
"Kanka öyle de sınıfı geçiyon. Hiç geçemeyenler de var"
"Öyle. Ama işte aileler başarımızın en iyisini istiyor."
"Aynen"
"Zile ne kadar var?"
"Bir dakika"
"İnelim mi aşağıya?"
"İnelim"
Aşağıya inerken zil çalmıştı bile. Ben önlerde durmayı sevmediğim için en arkalara geçtim ve Ömer'in gelmesini bekledim. O hep sonlarda gelirdi genellikle.
Ve geliyor iki gözümün çiçeği. Bakacak mı acaba bana? O kara gözleri değecek mi acaba toprak gözlerime? Karnımda o sıkışma yaratan hisleri yaşatacak mı acaba yine bana?
Yürüdü.
Yürüdü
Ve
Yürüdü. Kendi sırasının son hizzasına gelince durdu. Bizim sıraya baktı. Beni mi arıyordu acaba gözleri? Ah yiğidim arkaya bak biraz buradayım ben.Hamzaya değil bana bakk.
Ahmete değil bana bak be çocuk!
Büşraya değil bana banaa
Hafize. Evet Hafize'nin arkasındayım. Bak bana. Hadii... oh çok şükür. Gözleri bende ama gözleri gözlerimde değil. Benim olduğumu anlayınca geri döndü önüne. Ah paşam bey neden bakmadınız yüzüme? Utanmıştır ya... utanmıştır utanmıştır.Sınıflarımıza gidince içim bir hoş olmuştu. Öğlene kadar bütün dersleri onu düşünerek geçirmiştim. Sonra babam "dersleri dinlemiyor musun?" deyince de ona kızıyorum. Farkında değilmişim meğer. Ömer bana sadece ruhsal olarak zarar vermiyormuş. Hayatımın gidişatındaki bazı şeyleri de etkiliyormuş. Mesela belki hoca sınavda soracağı bir soruyu anlatmıştı derste ama ben dinlemedim. Hata bendeydi.
Ve sonunda öğlen zili çalmıştı. Çok geçmeden Hümeyra"lar yanıma geldi. Öğlen yemeğimizi yiyip okulun dışındaki büfeye doğru yürümeye başlamıştık bile.
"Ömer'le konuştunuz mu?" Öznur Ömer deyince yüzümde hemen kocaman bir tebessüm oluşmuştu bile. Bazen sadece adını duymak yetiyordu.
"Evet"
"Ne konuştunuz?"
"Konuştuk işte bişeyler"
"İyi" dedi stemli sesiyle. Anlatmak istemiyordum. İstemek değil de gözüm almıyordu sanki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA MEFTUN
RandomGittim. Ama bu ilk gidişim değildi. Daha çok gitmiştim. Ve belki daha çok gidecektim. Çok veda edecektim ona. Çok vazgeçecektim ondan. Merhabalarımın sonuna milyonlarca elveda biriktirecektim. Çok vazgeçecek, çok geri dönecektim. Çok gidecek, çok...