Öğlen saatini tartışarak geçirmiştik.
Sinirim geçmişti nihayet. Ömer gelmek istiyormuş yanıma ama gelemiyormuş. Utanıyor mu yoksa içten istemediği için mi ne öyle birşeymiş. Bana sorarsanız utandığı içindi.Altıncı ders arası Öznur'lar geldi yine yanıma.
"Gelmeyecek mi?""Bilmem. Gelir herhalde birazdan."
"Birazdan? Hıh, Ömer yanıma gelecek de göreceğim... nerede? Rüyamda mı?" Dalga geçercesine söylediğim şeye kahkaha atarken aklıma gelen şeyle duraksadım.
"Hümeyra, ben mi gitsem acaba yanına?"
"Ne diyeceksin ki?"
"Okul çıkışı konuşalım falan diyeceğim. Olmaz mı"
"Olur olur. Şimdi mi gitmek istiyorsun?" dedi Öznur
"Diğer ders arasını bekleyemeyeceğim valla. Şimdi gideyim."
"Hadi."
Üst kata çıkıp sınıflarının önünde durduğum anda kalbim yerinden çıkarcasına atıyordu. Heyecandan ölecektim sanki!
"Kanka siz çağırın. Ben konuşurum."
Hümeyra Ömer'i çağırırken kalbimin teklediğini hissettim.
Çok değil, yarım dakika sonra falan Ömer çıktı sınıftan. Sınıfın önünde en az altı kişi falan vardı. Ben en arkadaydım, biraz daha uzakta. Gözleri beni arıyordu. Yan taraftan beni görebilmesi için biraz daha açık yere geçtim. Ve sonunda kara gözleri değdi toprak gözlerime. Beni gördüğü anda yanıma geldi.Söyledikleri pek hatırımda olmasa da şöyle bir konuşma geçti aramızda.
"Konuşmak istiyormuşsun?" diye sordum deli cesaretimle. Aramızda adımlar ve dağlar vardı, buzlu dağlar.
"Aynen" dedi kısık çıkan sesiyle. Ama tam olarak duyamıyordum sesini. Ah yiğidim biraz daha sesli konuş da hiç silinmesin sesinin güzelliği kulaklarımdan.
"Okul çıkışı konuşmak uygun mu? Yani, bir planın var mı?"
Onu daha net duyabilmek için biraz daha yaklaşmıştım. Kara gözleri gözlerimdeydi. Her zamanki gibi öyle masum bakıyordu ki yanıyordum. Aramızdaki o buzlu dağlar ateşimle eriyordu. Kayboluyorlardı sanki."Hıhı. Bir planım yok. Ben gelirim yanına." Yaklaştığım için şimdi daha iyi duyuyordum sesini ama yetmiyordu. Son bir adım daha attım.O da attı. Kalbim tekliuordu. Şimdi aramızda ne adımlar ne de dağlar vardı. Uzun boyundan kafamı kaldıramıyordum. O biraz eğilmişti bana doğru. Ben de göğüs hizzasındaydım onun. Kalbim öyle hızlı atıyordu ki arkadaşlar size yemin ederim heyecandan şuracıkta bayılacaktım. Hayatımda ona ilk kez bu kadar yakın olmuştum. O kadar yakındık, o kadar mesafe yoktu ki aramızda. Tabii ben bunu o an değil, sonradan fark etmiştim. Çünkü o an sadece hissediyordum, fark etmiyordum. Gözlerim kırmızı kapşonlusunu ilk kez bu kadar yakından görmenin coşkusuyla kırmızının güzelliğini incelerken -hayır hiç yanlış anlamayın, hiç omuzlarına dikkat eder miyim? Aa sapık mıyım ben canım! Saçmalamayın arkadaşlar sadece kapşonlusunu inceliyorum- tekrar konuşmak aklıma gelmişti ki ekledim;
"Tamam." Allah'ım lütfen bitmesin bu an! Lütfen lütfen lütfen. Hadi birşey daha söyle Ömer. Gitmeyim. Kalayım hep yanında. Uzak olmayalım bir daha. Yerim hep yanın olsun, aramız mesafesiz olsun sevgilim. Haydi!
"O zaman görüşürüz."
"Görüşürüz" dedim kısık çıkan sesimle. Görüşelim, biz hep görüşelim.
Ömer sınıfa girer girmez iki saattir bizi izleyen Öznur, yanıma geldi hemen.
"Kanka çocuğun içine girecektin" söylediği şeye sadece tebessüm ettiğimde devam etti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKA MEFTUN
RandomGittim. Ama bu ilk gidişim değildi. Daha çok gitmiştim. Ve belki daha çok gidecektim. Çok veda edecektim ona. Çok vazgeçecektim ondan. Merhabalarımın sonuna milyonlarca elveda biriktirecektim. Çok vazgeçecek, çok geri dönecektim. Çok gidecek, çok...