Genç kız, artık dakikaları değil saniyeleri sayıyordu. Bir aya yakın bir süredir annesini görmüyordu. İmkan olsaydı Kerem'in de gelmesini çok isterdi ama şimdilik en azından annesiyle görüşebilecekti. Bunu sağladığı için Tülin'e çok minnettardı. Onun bu çabası olmasaydı annesini arayacak ve çağıracak gücü kendinde bulamazdı. Onları yüzüstü bıraktığı için aslında halen kızgındı kendine. Ne vardı ki abisi Tuna, biraz daha anlayışlı birisi olsaydı? Gerçi böylesi belki de daha iyiydi. Ege, evlendiklerinden beri kendisine o kadar iyi ve anlayışlı davranıyordu ki neredeyse ''iyi ki kaçmışım evden'' dedirtecek diye korkuyordu genç kız. Gerçi içten içe bunu söylüyordu ama Ege'ye halen aşık değildi. Bu konu ara ara aklına gelince de kendi kendine soruyordu bazı soruları ama cevap bulamıyordu. En iyisi akışına bırakmak olurdu. Nasıl olsa su akacak, yolunu bulacaktı...
Ege ise Bahar'a karşı olan hislerinden emindi. Onu elde etmiş olmanın verdiği hissi, hiçbir şeye değişmeyeceğini biliyordu. Bahar'ın kendisine bildiğimiz anlamda aşık olmadığının da farkındaydı ama zaten bunu bilerek girmişti bu yola. Yani bu bir süreçti. Önce onu elde edecek, sonra onu kendine aşık edecekti. Bunun için de kendine güveniyordu. Bahar'ın annesini aslında uzaktan uzağa tanıyordu. Öyle ya Bahar'la Tülin, birbirleriyle çok yakın arkadaşlardı. Yani o aileden haberi vardı ama yakından tanışmamıştı. Bir tek tanıdığı, Bahar'ın büyük abisi olan Tuna'ydı ki tanışmaları hiç hoş bir şekilde olmamıştı. Yine de ona, içten içe biraz da olsa hak veriyordu. O sebepten bu konuyu hiç açmamıştı Bahar'a. Öyle ya da böyle abisiyle de günün birinde barışacaktı genç kız. Hep küs kalamazlardı ya? Gerçi bir de sormak lazım gelirdi ki Bahar, abisi Tuna ile barışmak istiyor mu? Kendi kendine gülümsedi Ege, aklından geçen bu düşünceler için.
Tuna ise bu olanlardan habersiz bir şekilde her zamanki gibiydi. Bahar'a olan öfkesi, gün geçtikçe azalmak şöyle dursun artıyordu. Aslında onun öfkesinin bir kısmı, Bahar'ın kaçmasına değil arkasından konuşan akrabaya ve komşularaydı. Gerçi ''ben olsam aynı şekilde ayıplardım'' diye de düşünüyordu. Kız kardeşi kaçıp da kocaya giden birisi, her türlü hakareti hak ediyordu bu konuda ona göre. Halen bu olayı kaldırabilecek bir yapıda değildi ve öyle görünüyordu ki Tuna, kız kardeşiyle hiçbir zaman barışmayacaktı. Annesinin ve Kerem'in de onlarla görüşmesine şiddetle karşı çıkacaktı. Eğer buna rağmen Annesi veya Kerem, Bahar'la görüşürse evi terk etmeye karar vermişti. Ailesini ezip geçip de giden Bahar'ı, bana tercih ediyorlarsa ben artık onların hiçbir şeyiyim diye düşünüyordu. Gidecekti, sadece evden de değil belki de kendisini kimsenin tanımadığı bir yere gidecekti. Beni hiçe sayan bir ailemin var olmasına da gerek yoktu. Onları artık yok bilecek ve kendisine yeni bir hayat kuracaktı eğer Bahar'ı kabul ederlerse tekrar.
Kadriye Hanım yani Bahar'ın annesi ise oldukça heyecanlı ama bir yandan da üzgün ve kızgındı. Bahar'a, evden kaçıp gittiği için ayrı; etraftan laf, söz getirdiği için ayrı; kendi rızaları dışında evlendiği için ayrı kızgındı. O da isterdi gelinlikle, telli duvaklı düğünle kızını evlendirmeyi ama Bahar, abisinin baskısıyla bunu yapmak zorunda kalmıştı. Suçun büyüğü aslında Tuna'daydı. Kadriye Hanım, bunun gayet de farkındaydı ama kızıyla oğlu arasında kalmış ve elinden bu konuda hemen hiçbir şey gelmeyen bir anneydi. Yine de kızını tekrar göreceği için sevinçliydi. Öyle ya ne olursa olsun o yine de kızıydı. Tuna kadar yani büyük oğlu kadar sert karakterli değildi. Epey bir süredir yoldaydılar. Kırsal bir alanda ilerliyorlardı.
-Ne kadar kaldı?
-Az kaldı. Biraz sapa bir yerde. O sebeple ben getiririm dedim. Burayı bulmak o kadar da kolay değil.
-Tuna nasıl bulmuş?
-Takip etmiş dedim ya.
-Doğru. Kafa mı kaldı? Buralar nasıl yerler böyle? Tek tük ev var sadece.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaçak Kız (+18)
RomanceAşk ile başlamayan fakat aşkı başlatan bir ilişkinin hikayesi...