Ve Ağustos olmuştu. Jeno'nun gelmesi gerekiyordu ama gelmemişti hala. Mesaj da atmıyordu, ben de yazmıyordum. Sık boğaz edersem kaçabilirdi benden. O yüzden mesaj atmıyorum, engeller diye korkuyorum, böylesi daha iyi. Çoğu zaman aklım ondaydı ama geldiğinde görecektim zaten. Yani en azından böyle teselli ediyordum kendimi. Ama yarın doğum günümdü, hala gelmemiş olması kalbimi kırıyordu. Onu büyük bir sabırla beklemiştim, okullar kapanmıştı çoktan ama ortalıkta yoktu. Gelmeyecekti sanırsam...
Doğum günüm olduğu için bir kafede buluşup eğlenecektik arkadaşlarla. Aslında bugün değildi yarındı ama yarın çoğu kişinin işi olduğu için bugüne ayarlamıştık her şeyi. Jeno ile kendim için aldığım couple tshirtlerden beyaz olanını giydim. Altımda koyu renk pantolon giydim. Üstümdeki siyah beyaz kareli hırka ve takılarım ile harika görünüyordum bence. Doğum günüm diye damatlık mı giyecektim illa? Mellif'i de alıp evden çıktım. Bisikletimin sepetine Mellif'i koyduktan sonra kendim bindim ve mekana doğru sürmeye başladım. Merve unnie sağolsun cafeyi kapatacaktı bizim için. (Ablasının gülleri) Akşam olduğundan biraz üşüdüm, yanıma bir şey almamakla hata ettim. Bisikletimi demirlere bağladıktan sonra Mellif'i kucağıma aldım. Kafenin içine girmemle beraber konfeti patlatmışlardı.
"Doğum günün kutlu olsun Jaeminie!!!" diye bağırıyordu herkes.
Gürültüden yüzümü buruşturdum. Lucas sağolsun dükkan yıkılacaktı. En sonunda durmuşlardı, pastanın olduğu masanın başında durarak herkese baktım. Bir konuşma yapmam gerekiyordu sanırım.
"Çocuklar ve hyunglarım, cidden teşekkür ederim. 22. yaş günümü sizlerle kutladığım için çok mutluyum. zor günlerde yanımda oldunuz, bana destek çıktınız, yeri geldiğinde abim oldunuz; her şey için teşekkürler. İzninizle dilek tutup pastayı üfleyeceğim."
'Jeno buraya dönsün ve bir ömür beraber yaşayalım onunla.'
Mumları üflemem ile tekrar alkışlamaya, şarkı söylemeye başlamışlardı. Onlar, benim ailemdi. Gerçek ailemin yerini tutacak kadar iyi bir gruba sahibim, bu yüzden minnettarım hepsine.
_
Saat 12 am olacaktı neredeyse. Birkaç dakika vardı. Çok eğlenmiş, doyasıya içmiştik. Yani en az ben, Jaehyun ve Taeyong hyung içtik. Eve kim götürecekti bu veletleri yoksa. Telefonuma yığınla bildirim geliyordu. Fakültedeki çoğu kişi beni tanıdığından hepsi mesaj göndermişti. Onlara bakarken ışıklar kapanmıştı ama ay ışığı sayesinde ışık görüyordu içerisi. Merve unnie gidiyor olsa gerekti.
"Anahtarı tezgaha bıraktım." Diyerek hırkasını giydi. Başımla onaylayıp el salladım.
"İyi geceler unniee!"
"İyi geceler unniesinin gülü!" Deyip kafeden çıktı. Jaehyun ve Taeyong hyung diğer taraftalardı heralde, ortlaıkta görünmüyorlardı. Tekrar telefonuma döndüm. 2 dakika kalmıştı. Nedense kalbim hızlı atmaya başlamıştı, içimi bir heyecan sarmıştı bir şey olacakmış gibi. Son 1... ve, tam 12'ydi saat. Gülümsedim. Başımı karşımdaki duvara diktim, büyüyordum. Jeno da olsaydı keşke...
Gözlerimde bir çift el hissetmemle gülümsemeyi bıraktım.
↬noćnik
ŞİMDİ OKUDUĞUN
takane no hana, nomin
Fanfiction"sensiz beni sevemedim. askin yalancisiyim iste ne bileyim?" ↬written by noćnik