Öncelikle bir uyarıda bulunmalıyım. Bu bölümde kandan rahatsız olacaklar, okumaya dayanamayacak kişiler için pek uygun değildir. İyi okumalar.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
'Kazanmak ve kaybetmek' bunlar size
ne çağrıştırıyor? Kazanmak da kaybetmek kadar kolay mıdır? İnsanoğlu sürekli hatalar yapar, bunlardan ders çıkarır. Hatasız kul olmaz demişler. Peki yaptığınız hata bir şeyleri kaybetmenize yol açarsa? Bence kazanmak, kaybetmek kadar kolay değildir. Nasıl kaybedilir biliyor musunuz? Karşınızdaki insanı ağzınızda çıkan tek kelime laf ile kaybedebilirsiniz. Sadece tek kelime. Fazlası yok. Her şey anlık gelişir. Olaylar o kadar hızlı olur ki, siz daha ne olduğunu kavrayamadan bir bakarsınız ki karşınızdaki insanı kaybetmişsinizdir. İnsanlar sizin daha sonradan ağzınızda çıkan sözlere bakmazlar. Siz o an ne dediyseniz, hayatınız o şekilde şekillenir.Bir insanı kazanmak; arkadaşlık kurmak, güven sağlamak bunları kazanmak kolay değildir. Bir insanın bir insana güvenmesi için bir ömür gerekir. Yarım asır... Peki bir insanı kaybetmek de öyle mi? Hayır değil. Düşünün çok sevdiğiniz bir arkadaşınızı sürekli onunla vakit geçiriyor, eğleniyorsunuz ve gün geliyor onu en ufak bir kelimede siliyorsunuz. Bu sizin suçunuz değil tabii ki ama işe insanı kaybetmek bu kadar kolay. Kazanmak ise bir o kadar zor.
Birini kazanmadan önce o insanın sizin için doğru insan olup olmadığını öğrenmelisiniz. Çünkü bilirsiniz arkadaşlıklarınız sizin hayatınızı değiştirir. Onlara benzersiniz. Onlar zorbaysa, siz de zorba olursunuz. Onlar ahlaksızlarsa, siz de öyle olursunuz. Önce doğru kişileri bulmalı, onların güvenini kazanmalısınız. Peki ya Jisung? O doğru insanları bulabildi mi?
1 AY SONRA
Genç adam, sevdiği çocuk onu terk ettiğinden beri kendinde değildi. Bu birini ikinci kaybedişiydi ve o buna alışamıyordu. Daha düne kadar eğleniyorlardı ve gideceğinden bile haberi yoktu. Çocuk, gideceğini ona söylediğinde resmen dünya başına yıkılmıştı. O günden beri ne yaparsa yapsın kendisini toparlayamıyordu. Yemek yemiyor arkadaşlarıyla hatta ailesiyle bile konuşmuyor, dışarıya da çıkmıyordu. Tüm gün odasından çıkmıyor 'Belki bir kere daha yanıma uğrar' umuduyla sevdiği adamı bekliyordu. Belki sabah kalktığında sarışın çocuk yanına olur umuduyla yaşıyordu genç.
Her sabah olduğu gibi bu sabah da gözlerini açar açmaz yatağın diğer tarafına baktı. Yine yanıltmadı hayat. Yine yoktu işte yanında. Artık genç adam buna katlanamıyordu. Gidip sevdiği adamı görmek, artık ona sarılıp kokusunu duymak istiyordu. Sadece görmeye de razıydı. Artık içinde olduğu durumdan çıkamıyordu. Kimse kurtaramıyordu onu. Ne psikologlar sevdiği adamı geri getirebiliyordu, ne de başkaları.
Ailesi Jisung ile ilgilenmek adına günlerdir işe gitmiyorlardı. Onların elinde olmadığını anladıklarında ise her ne kadar istemeselerde, işe geç gitmek şartıyla devam etmeye karar vermişlerdi.
Annesi her sabah olduğu gibi yine oğlunun odasının kapısını nazikçe çaldı. Oğlanın sessizce 'gir' demesinin ardından, annesi odaya girdi.
"Oğlum, günaydın. Nasılsın?" Oğluna yönelttiği soruyla gözleri kıpkırmızı olmuş oğlu kafasını kaldırdı 'nasıl gözüküyorum?' manasıyla.
Her sabahki gibi oğluyla yine irtibata geçmeye çalışmış ama başarılı olamamıştı, chae. Annesi bu duruma anlam veremiyordu. Oğlunun neden bu denli üzüldüğünü bilmiyordu. Bildiği kadarıyla arkadaşlık ilişkileri ve okul hayatı gayet iyi gidiyordu.
"Tepsiyi buraya koyuyorum. Babanla işe gidiyoruz. Lütfen yemeğini ye ve bizi üzme Jisung. Görüşürüz akşama"
Sahiden akşama görüşebilecek miydik? Kimse neyin, ne zaman olacağını bilemezdi. Kim bilir belki de yarın uyanamayacaktık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🄶🄷🄾🅂🅃 / MINSUNG/ ✔︎
FanfictionOkulda bir illüzyon gösterisi düzenlenir, ilk gösteri insan kaybetmektir. Bu gösteri için yüzlerce kişi arasından Han Jisung seçilir. Jisung sahneye çağırılır ve kutuya girer. Kutuya girer girmez bir yere düşer, burası okulun gizli odasıdır. Jisung...