Eve geldiğimizde akşam olmuştu. Annemler hala evde değillerdi. Artık yüzlerini bile zor görüyordum. Odama geçtiğimizde Minho ile Banana Fish animesini konuşuyorduk. Sonunun ne kadar kötü olduğunu.Daha sonra Minho yine alelacele bir şeyler yapmamızı söylüyordu. Bende ona geç olduğunu yarın yapabileceğimizi söylüyordum, ısrar ediyordu ve döngüye giriyorduk. En sonunda ikimiz de bu durumdan sıkılıp oturma odasındaki koltukta oturmaya başlamıştık
"Jisung"
"Efendim"
"Sana bir şey söylemem lazım"
Sesi titredi. Noldu dermişcesine baktım ona. Yerinde dikleşti ve boğazını temizledi.
"Bunu nasıl açıklayacağımı bilemiyorum ama ben gitmek zorundayım."
Başından beri anlamıştım. Yalan söylemişti bana. Biliyordum. Ama dediğim gibi Minho hariçti. O ne yaparsa yapsın, ne derse desin onu sonsuza kadar sevmeye devam edecektim.
"Anlamıştım." Dedim. Zorlukla devam ettim.
"Peki, nereye, nasıl?"
"Ben bu dünyaya bir süreliğine gelmiştim. Öldükten sonra bir melekle karşılaştım ve benden bir dilek dilememi istedi. Bende bu dünyaya dönmek istediğimi, en azından arkadaşlarımla vedalaşmak istediğimi söyledim. Bana böyle bir şeyin mümkün olmadığını fakat bir süreliğini görünmez olarak bulunabileceğimi ve en azından onları görebileceğimi söyledi. Bende kabul ettim. Geçen günlerde geldiğinde ise bana hep süremin azaldığını söylüyordu. Bende bir gün daha diye ısrar ediyordum ama geçen geldiğinde..."
Yutkundu. Gözlerime bakamıyordu çünkü ağlamak üzereydi. Onu anlıyordum. Onu bırakmak da istemiyordum ama ne yapmam lazımdı?
"Bana artık gelmem gerektiğini bir gün daha veremeyeceğini söyledi. Gece saat 00.00 da gitmem gerekiyor. Son dakika söylediğim için üzgünüm. Günlerimizin daha güzel, mutlu geçmesi için söylemedim. Özür dilerim."
Sözünü bitirdiğinde ne tapki vereceğimi görmek için yüzüme baktı. Gözlerinden yaşlar bu sefer akıyordu. Lee Minho ilk defa benim önümde ağlıyordu.
"Önemi yok. Aslında bir bakıma iyi yapmışsın. Bana o güzel günleri yaşattığın için teşekkür ederim."
"Esas ben sana teşekkür ederim. Beni bu halimle bile sevdiğin, değer verdiğin için sana minnettarım. Seni çok seviyorum Jisung."
"Bende seni seviyorum Minho ve sana yamin ederim ki ömrümün sonuna kadar değil sonsuza kadar seveceğim seni. O sonsuzluğun içinde olacağız biz. Bir daha ayrılmak zorunda olmayacağız. Hep birlikte olacağız."
Ağlaması daha da şiddetlendi. Benim gözyaşlarım hiç akmadığı kadar çok akmaya başladı. Sanırım bu gece hiç durmayacaktı.
Saate baktığımda saat 23.50 di. Saate çok içinde baktım. Sadece on dakikamız kalmıştı? Bir anda etrafımı korku ve endişe kapladı.
O sırada Minho bana yaklaştı. Gözleri dudaklarıma kaydı. Bu sefer kaçmadı.Bu sefer dudaklarını dudaklarıma değdirdi. Hissedemedim, dediğim gibi. Ama bazı şeyleri hissetmeseniz, görseniz bile yetiyordu. Emin olun. Geri çekildiğinde tekrar saate baktım. 23.58 di.
"Minho" dedim titrek sesimle. Ama titreyen tek şey sesim değildi. Ben baştan aşağıya titriyordum. O an onu kaybetme düşüncesi beni o kadar boğuyordu ki...
Bu süre zarfı içinde hiçbir şey yapmadık sadece birbirimize baktık. Öylesine. Sustuk. Her zamanki gibi. Ne kadar baktım bilmiyorum ama gözlerimi bir an olsun ayırmadım onun üstünden. Sanki ben ona bakarsam o gidemeyecekmiş gibi.
Saat 00.00 olduğunda yanımıza bir melek geldi.
"Minho, hadi gitme zamanı."
Minho üzgün gözlerle bana baktı. Bende ona. Insanın sevdiği bir kişiyi kaybetmesi kadar zor bir şey yoktu. Önce Iseul sonra Minho. Minho gidince ben ne yapacaktım? Kim için yaşayacaktım ben? O an Minho kalbime ağrılar girecek bir şey söyledi.
"Sayonara, Jisung"
"Bu bir elveda değil, Minho. Her şeyi yanlış anlama. Her şeyi yanlış anlıyorsun. Sevmiyorum bu huyunu. Kalıcam diyip yalan söylemeni de sevmiyorum. Bunun için özür olarak burda kalıp bana kendini affettirmeye çalışabilirsin."
Bana baktı. O bakışlarının arkasındaki anlamı bir tek ben biliyordum.
"Hadi, Minho yanıma gel."
Minho gözlerini benden ayırmadan meleğin yanına gitti. Ve tek kelime etmeden beni terk etti.
...
Bir sonraki bölüm final ne düşünüyorsunuz?
Bugün yazıp atarım belki
Cici bakın kendinizee💗💗💓
ŞİMDİ OKUDUĞUN
🄶🄷🄾🅂🅃 / MINSUNG/ ✔︎
Fiksi PenggemarOkulda bir illüzyon gösterisi düzenlenir, ilk gösteri insan kaybetmektir. Bu gösteri için yüzlerce kişi arasından Han Jisung seçilir. Jisung sahneye çağırılır ve kutuya girer. Kutuya girer girmez bir yere düşer, burası okulun gizli odasıdır. Jisung...