~2~

744 92 57
                                    

Karanlık beni korkutuyordu ama birazdan dışarıya çıkıcam düşüncesiyle endişelenmiyordum. Dışarıdan gelen sesleri duyabiliyordum. Sunucu, sihirbazların kullandığı garip kelimeleri kullanarak bir şeyler söylüyordu. Sonra ben ne olduğunu anlayamadan, ayağımın altında bir boşluk hissetmem ile bir kapağın açılması ve bir yere doğru düşüyor olmam bir oldu. Düştüm, düştüm ve düştüm. Bir an sonu gelmeyecek sansam da, yeri gördüm. Yere ayaklarımı basmam ile gözlerimin kapanması bir oldu. Her şey öyle ani gelişmişti ki ne olduğunu anlayamamıştım bile.

Gözlerimi açtığımda bir odadaydım. Oda karanlıktı ve ben karanlıktan nefret ederdim. Geceye aşık olup karanlıktan nefret ederdim çünkü karanlıkda kaldığınız zaman hep bir şeylerle yüzleşmek zorunda olursunuz ve ben yüzleşmekten de nefret ederim.

Odayı incelemeye başladım. Eski zaman filmlerindeki deneyler yapan kişilerin odasına benziyordu. Oda dar değildi hatta genişti bile diyebilirdim. Ardından dolabında yanında olan bir kapı gördüm. Çıkış kapısı olduğuna inandığım için hemen buradan çıkmak adına kapıya yöneldim. Tozlanmış hatta örümcek ağlarıyla dolu olan kapının, oldukça eskimiş ve paslanmış koluna elimi getirdim. Kapının kolunu tuttum ve aşağıya indirdim demeye kalmadan kapının kolu elimde kaldı.

Birkaç dakika kola boş boş baktıktan sonra kendime geldim. Şimdi ise kapıyı nasıl açacağımı düşünüyordum. O sırada bir şey dikkatimi çekti. Çıkardığım kolun altında bir çeşit şifre için basılacak sayılar duruyordu ve üstünde dört tane çizgi. O an anladım ki kapı normal bir kapı değildi. Şu herkesin filmlerde gördüğü şifresi olan değişik modern kapılardı -tabii bizimkisi pek modern olmasa da- Bu dört çizgi şifrenin 4 haneli olduğunu söylüyordu. Bu da demek oluyordu ki şifreyi hemen bulursam burdan hemen çıkabilirim.

Odayı incelemeye en ufak da olsa bir ipucu bulmaya çalışıyordum. Gösteriden -daha doğrusu o kutuya girdikten- sonra buraya düşmem oldukça tuhaftı ama sonuçta onlar sihirbaz ve her gösterinin bir sırrı vardır. Eminim gösteri bittikten sonra beni bulacaklardır; dedim, gösteri biteli 24 saat olduğunu bilmeden.

Eskimiş, tozlu beyaz dolapların siyah çekmecelerini kurcalıyordum belki bir şey bulurum umuduyla ama hiçbir şey bulduğum yoktu.

O sırada az önce açmaya çalıştığım paslanmış kapının sağ tarafında kalan duvarda bir tablo farkettim. Tablo -daha doğrusu resim- yukarıdan aşağıya doğru ikiye ayrılmıştı. En üstte iki tarafın çizgide birleştiği yerde bir ip vardı. Sağ tarafındaki çocuk ipten bir salıncak kurmuş, sallanıyordu. Çevresinde çiçekler, kelebekler ve insana pozitif düşünceler katacak bir sürü şey vardı.

Tablonun sol tarafında ise bir kız vardı. Karanlık bir odada, bir sandalyenin üzerinde yine aynı ip ile kendini asıyordu. Bu tarafı biraz iç karartıcıydı. Tablo beni gerçekten etkilemişti. Neticede ikisi de çocuktu. İkisinin de yaşamaya, özgür olmaya, oyun oynamaya, dans etmeye, şarkı söylemeye hakkı vardı. İkiside aynıydı, ikiside çocuktu. Ama farklı olan bazı şeyler de vardı. Mesela hayat, kimsenin hayatı kimsenin hayatına benzemez. Kimse kimsenin ne yaşadığını, ne düşündüğünü bilemez. Belki sağdaki o çocuk göründüğü kadar mutlu değildi ama yaşamayı ölmeye tercih etmişti. Soldaki kız ise her ne yaşadıysa buna katlanamayıp ölmeyi yaşamaya tercih etmişti. İkisi de kendilerine göre iyi yada kötü bir seçim yapmışlardı.

İnsanların hayatları, favori renkleri, tenleri, saçları, fizikleri, yüzleri farklı olabilir. Ama aynı olan bir şey var ki o da her insanın seçme hakkının olmasıdır. Tanrı her insana seçme hakkı vermiştir. İnsan dilediği seçeneği seçip istediği şekilde yaşayabilir. Belli ki kız artık ölmeyi yaşamaya tercih etmişti ama belki yanlış anladığı şeyler vardır. Belki de bu dünyadan, yaşadığı yerden değil sadece insanlardan, kötü insanlardan uzaklaşmak istiyordur. Ben; insanın, insanlardan uzaklaşması için intihar etmemesi gerektiğini yeni anlıyorum.

Tozlarla kaplanmış tabloya yaklaştım. Daha yakından incelemeye başladım. Ve uzaktan bakınca fark edilmeyen bir şey farkettim, bir şifre. Tablonun sol kısmında, kızın bulunduğu yerin biraz altında büyük harflerle A D A L I N E yazıyordu. Onun karşısında çocuğun olduğu tarafta ise 1-4-1-12-9-14-5 yazıyordu. Adaline kızın adı olsa gerek ama sayılar ne işe yarıyordu peki? Neyin şifresiydi ve nasıl bir şifreydi bu?

Ben bunu düşünürken odanın her yerini tektar aramaya başladım. Odayı ararken aklım hala tablodaydı. Nasıl bir şifre olduğunu bulmaya çalışıyordum. Kapının şifresi bu olamazdı çünkü şifre sadece 4 haneliydi. Telefonumunda zaten şarjı yoktu buraya gelmeden önce bizimkilerle oyun oynamıştık. Yaklaşık birkaç saattir -en azından ben öyle tahmin ediyorum- aradıktan sonra nefesim düzensizleşmeye başlamış kesik kesik nefes almaya başlamıştım. Alnımdan akan terleri sildim ve biraz dinlenmek adına bir duvarın dibine kıvrıldım. Umarım ben uyurken gösteri biter ve beni bulurlardı.

Evett bugünlük bu kadardı. Umarım güzel yazmışımdır. Ben bu bölümü beğendim sayılır. Kötü veya cringe gelirse okumayabilirsiniz. Ama profesyonel değilim daha bu ilk kitabım umarım güzel yazmışımdır ve beğenmişsinizdir. Kendinize iyi bakınnnn<333 ( ˘ ³˘)♥︎

🄶🄷🄾🅂🅃 / MINSUNG/ ✔︎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin