1 . 0

225 46 12
                                    


𓆤 —

"ayaklarıma kum giriyor." jungwon, beraber sahilde yürüme teklifini kabul etmişti. şimdiden bile kumlar ayakkabılarının içlerine girmeye başlamıştı. aralarında büyük bir sessizlik vardı, şimdiye kadar sadece jungwon konuşabilmişti. hava oldukça iyiydi, esiyordu ama soğuk değildi. jongseong, yanındaki gencin elini kavradığı gibi denize doğru sürüklemeye başladı. kısa olanın da pek şikayeti yok gibiydi. denizin sakin dalgaları kıyıya vuruyordu, kumları ıslatıyordu. ikili denizin tam sınırında duruyorlardı. jongseong aralarındaki sessizliği bir süre daha koruyup derin bir nefes verdi sonrasında. jungwon yanındaki gence dikkat kesildiğinde jongseong ayakkabıları ve çoraplarını çıkarıyor, pantolonun paçalarını kıvırıyordu. jungwon yanındaki gencin ne yaptığını anlamakta güçlük çekiyordu. uzun boylu yavaş yavaş denize doğru yaklaştı, ayakları artık suyla temas ediyordu. arkasını dönüp jungwon'a baktı. şaşkın bir ifade ile kendisini izlediğini görünce gülümsedi. "gelmiyor musun?"

jungwon bir süre ne yapacağını şaşırmıştı, o da aynı şekilde ayakkabılarını ve çoraplarını çıkarıp paçalarını kıvırdı. ancak suya girmekte çekiniyordu, jongseong bunu fark etmesiyle elini jungwon'a doğru uzattı. jungwon, jongseong'dan bulduğu cesaretle ayaklarını su ile buluşturabilmişti. pantolonları ıslanmayacak kadar derine ilerlediklerinde bir yerde durmuşlardı. ikilinin elleri hâlâ birbirlerine kenetliydi, jungwon'un da gerginliği git gide azalıyordu. ay ışığı denizi aydınlatıyordu, sanki koca bir sahnede tüm ışıklar onlara çevriliydi, gökyüzünü izlediler. ayın ve birkaç yıldız dışında bomboş duran gökyüzünü izlediler. "nasıl hissediyorsun?" jongseong aralarında olan sessizliği bozmuştu, jungwon ise cevap vermeden önce hâlâ birbirlerine dolalı olan parmaklara, ellere baktı. bir süre sonra ise ellerini ayırdı. "daha iyiyim." jungwon'un cevabından sonra da sessizlik yeniden hakim oldu.

jungwon'u rahatsız ediyordu bu durum, bu yüzden ortamı yumuşatmak için deniz suyunu jongseong'a doğru sıçrattı ve gülerek yoğun suyun içerisinde uzaklaşmaya çalıştı. uzun boylu genç, üzerinin ıslanmasıyla küçük çaplı bir şoka girdi. intikamını almak için ondan uzaklaşmaya çalışan gence doğru ilerleyip aynı şekilde o da su sıçratmaya başladı. aralarındaki bu savaş bir süre daha devam etti. gülüşmeleri koca bir sahil boyunca duyuldu. o sırada oradan geçen yaşlı çiftin dikkatini çekmişlerdi. "zamane gençleri... eğlenmeyi biliyorlar." yaşlı kadın uzun uzun iç çekti, yanındaki yaşlı adam ise elini eşinin omzuna atıp onu kendine yasladı. "biz de mi böyleydik hayatım?" yaşlı kadın yanındaki adamın sorduğu soruyla bir kahkaha patlattı. "o dönemleri asla unutmam, çok seviyorduk birbirimizi. onlar da çok seviyorlardır." yaşlı adam da sahilde eğlenen gençlere kısa bir bakış atıp kafasıyla onayladı kadını. "bir ömür beraber olurlar umarım." ve daha sonrasında eşiyle beraber yollarına devam ettiler.

the language of flowers. | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin