1 . 3

216 48 2
                                    


𓆤 —

jungwon'un, jongseong'u son görüşünün üzerinden saatler geçmişti. şu an birkaç dakika önce atılan mesajı bildirim çubuğundan okuyarak yorganının altında saklanıyordu bir yandan da. jungwon ne kadar iyimser olsa da, ne kadar müşterileri tarafından sevilip çoğunluka civardaki çiçekçilere göre daha tercih edilir olsa da uzun uzun sohbet edip yemek yediği ya da sahilde oyunlar oynayıp en yüksek kahkahasını yanında attığı çok kişi yoktu. hastalandığında bakmak için kapısına gittiği, geceleri durmadan düşündüğü çok kişi de yoktu. o yüzden bu kadar bağlıydı jongseong'a, ona yalnızlık duygusunu hissettirmediği için kısa sürede bu kadar bağlanabilmişti siyahlıya. ona kızmıyordu, mesajını okumadığı ya da başkaları ile vakit geçirdiği için, böyle bir şey söz konusu olamazdı. büyüsüne çok kapılmıştı gencin, onunlayken gülmek onu çok ferahlatmıştı. şimdi de bazı şeyleri anlamaya başlıyordu, bu yüzden hareket edecek gücü bile bulamıyordu kendisinde.

ama tüm bunlara rağmen ona yönetilen teklifi geri çevirecek değildi, bu kabalığı yapamazdı. bu yüzden bir süre sonra gence onaylar bir mesaj atıp konuşmayı daha fazla uzatmamaya karar verdi. hoş, yine yemeği ısmarlayan o olmamıştı. bu da onun için can sıkıcı olan bir başka durumdu. her zamanki gibi, kaçış yolu olan müziği bu seferde kullandı. kulaklıklarını taktı ve yorganı kafasına kadar çekti, gözlerini yumdu. her karanlıkla karşılaştığında gözünün önüne yine aynı siyah saçlar geliyordu, koyu kahverengi gözlere yeniden dalıyordu. silüeti bile o kadar büyüleyiciydi ki. bu duygulara çok yabancıydı jungwon, daha çok gençti bunları deneyimlemek için. anlamıştı insanların aşk dediği şeyi, haftalar sonra kabul ettirmişti kendisine duygularını. tüm bu dolu düşüncelerin arasından sıyrıldı, kendini uykunun kollarına bıraktı. yarını düşünmeden ise düşlere daldı.

𓆤 —

güneş, perdeler ile kapatılmış pencereden geçerek odaya ulaşıyordu. jungwon ise dünden daha da yorgun bir şekilde günü açmıştı. yattığı yerden doğrularak yatakta oturur pozisyon aldı, kollarını iki yana açarak bedenini gerdi. ayık bir kafada değildi, hâlâ uykuluydu. kendine gelene kadar yatakta oturmaya devam etti. çiçekçiyi açmamıştı, geç de olsa işe geri dönmek vardı kafasında. sonuç olarak dün erken kapatmıştı dükkanı. kendine geldikçe dün olanlar da hafızasına geri yükleniyordu, yemek davetini hatırlamasıyla yataktan kalkmayı başarmıştı. terliklerini parkelere sürterek lavaboya doğru ilerlerken esniyor, eller ile gözlerini ovuşturuyordu. günlük rutinlerini, bakımlarını halledip hazırlandı ve kahvaltısını yapmadan evden dışarıya çıktı. saat öğlene yaklaşırken kalabalık sokaklardan geçiyor, dükkanına doğru yürüyordu. kepenkleri kapalı dükkana vardığında kilidi açtı ve işinin başına geri döndü kısa sürede. çiçekleri suladı, kapının önünü süpürdü ve uğrayan birkaç müşteri ile ilgilendi. saat akşam sekize, kapanma saatine yaklaştıkça içindeki heyecan daha da büyüyordu. oraya vardığında ne söylemesi gerektiği hakkında bir fikri yoktu, sakinliğini korumaya çalıştı ne olacaksa da.

𓆤 —

the language of flowers. | jaywonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin