"özel"

2.2K 239 58
                                    

seneler sonra, ilk defa.

özlem, tüm yüreğimi esir almışken tekrar yazıyorum.

hatırlayan olursa, bütün sevgilerim size.

çokça özledim.

-

"erva katılsana bize."

Selin diğerleriyle beraber bar masasına ilerlerken beni de davet etti.

"yok, gidin siz." ısrar etmedi. ısrar sevmediğim bir şeydi, beni sinirlendirirdi. çünkü benim hayatımda ısrar eden bir kişi vardı, o da gitmişti.

göğsümde bir daralma oldu yine, elimi göğsüme bastırdım ve derin bir nefes almaya çalıştım.

yüzünü gözlerimin önüne getirdim ama sanki bu beni daha beter yaptı.

arkada yavaş bir müzik çalmaya başladığında insanlar toplanıp çift olarak dans etmeye başladılar. gözlerim doldu.

işte o anılar, yine acıttı.

"ben ileri bir adım atacağım, sen geriye.. evet işte böyle."

Almir gülerek "işte yapıyorum, gördün mü?" tam bunu söylerken bir yanlış adımla ayağıma bastığında inleyerek ayağımı kurtardım ve gülmeye başladım.

"baya yaptın Almir. tebrikler." beraber gülerken gözlerimiz çakıştı ve yüzünde hafif gülümsemeyle beni izledi.

"bakma öyle yine."

"nasıl?"

"biliyorsun işte, utandırma." başını eğip güldü ve ardından elini belime koyarak beni göğsüne çekti.

"nasıl istersen Bal'ım"

saçlarımdan öptü.

"hadi biraz daha çalışalım, mezuniyette en güzel biz dans etmeliyiz."

başını eğdi.

"sevgiline güven sen biraz."

-

sevgilim. benim canım.

"sensiz aşkımla kaldım böyle."

kendimi ayağa kalkmak için zorladım. başım dönüyordu.

çıkışa doğru ilerledim ve kapıda bir bank bulup oturdum.

telefonum titrediğinde buğulu gözlerle ekrana baktım.

gönderen: yeşim anne

kızım, zamanı gelmeden sana söylemediğim için özür dilerim ama söz vermiştim oğluma, son isteğiydi. sizin ilk buluştuğunuz yerde, ağacın dibine gömülü sana ulaşması gereken şeyler var.

gelen mesaj kalbimi tekletirken ayağımda ki topukluları çıkardım ve koşmaya başladım.

ciğerlerime ulaşmıyordu hava, boğazımı yakıyor ve beni daha da öldürecekmiş gibi acıtıyordu.

okulun yanında ki parka vardığımda yavaşladım ve bana ilk mektubunu verdiği ağacın yanına çöktüm.

ağacın etrafı genel olarak çimenlik olsa da, küçük belli bir kısmın papatyalarla dolu olduğunu gördüm.

papatyaları koparmamaya özen göstererek ellerimle kazdım ve onunla tanıştığımız gün kaybettiğim bandanayı gördüğüm an ağlamaya başladım.

içine özenle katlanmış bir mektup gördüm yine, gülümsemeden edemedim. bu çocuğun mektupları bir gün beni öldürecekti.

açtım ama genel olarak silinen mektupta sadece birkaç satır okuyabildim.

o da beni öldürdü zaten.

titremelerim, sinir krizlerim, kusma isteğim, bitkin düşmüşüm, baş dönmelerim ve uykusuzluğum öldürüyor beni, yokmuş bunun çaresi.

kafamın içindekilerden kaçamıyorum, zihnimdeki sesler susmuyor.

en korktuğum şey oluyor ona da zarar geliyor. en iyisi bitirmek, eğer kendime zarar vermezsem birine zarar vereceğim, bensiz dünya daha iyi.

sonra ses etmeden giderim, veda etmeyi de bilmem zaten. "

insanın boğuluyormuş gibi hissetmesi için suya ihtiyacı yok.

bazen bir söz, hareket veya acı sizi boğabilir.

saatlerce kaldım ağaç dibinde.

bana uzaktı ama dizlerimde uyumuştu bu gece.

ona uzaktım ama gözlerini görmüştüm yıldızların bilinmezliğinde.

-

güzel geçen birkaç gün olur, sevildiğini sanarsın

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

güzel geçen birkaç gün olur,
sevildiğini sanarsın.
sonra bir de o cennetin,
cehenneminde yanarsın.

yazmayı unutmuşum sanki, eski tadı olmadı bölümün ya da bana mı öyle geldi bilmiyorum.

umarım zevk almışsınızdır.

güzel günler dilerim.

son dans | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin