"O gün herkes içindeki ölen çocuk için ağladı" dedi danışanım. Daha 17 yaşındaydı ve hayatında ilk defa bir psikologa geliyordu. Aslında konu ne eylem ne de politikaydı, o sadece ve sadece içinde ölen çocuğu anlatmaya çalışıyordu. İçimizde ölen ve bir türlü yaşatamadığımız çocukları, o hep içimizde olduğundan bahsettiğimiz ve uğruna kitaplar dolusu kuramlar yazılmış, ya da belki de kendi kuramlarını yazmış çocukları düşündüm sonra...
İçimizdeki çocuklardan ne de çok bahseder psikoloji kuramcıları, içlerinde gerçekten çocuklar var mıdır hepsinin bilmem ama bu bir türlü vazgeçilmeyen ve bir türlü dosdoğru tanımlanamayan içteki çocuk miti uzunca bir süre zihinlerimizi meşgul etti ve sanırım uzunca bir süre de meşgul etmeye devam edecek.
Peki ya nerde bu kendi ölümüne ağlayan içimizdeki çocuk, bize mi ağlıyor, yoksa bizler o bizim için ağlasın diye onu mu zorluyoruz, kendimizi mi acındırıyoruz ona? Ağlamayı sever çocuklar aslında; ama yaygın geleneksel kültür çocuklar ağlamasın diye tutturur durur. Çocuklarını ağlatmamak için debelenir durur anneler ve babalar, "aman ağlamasın, üzmeyelim" derler ve en sonunda otorite eksikliğinden ve tutarsız anne baba tutumlarından dolayı artık tabiri caiz ise zıvanadan çıkmış çocuklarını psikolog, pedagog, uzman, danışman demez gezdirir dururlar. Aslında onları rahatsız eden çocuklarının ağlaması mıdır? Belki de yıllardır içlerinde ağlamasından sıkıldıkları, o aslında kendi halinde ve mutlu olması gereken çocuğu susturmaya çalışırlar.
O çocuk susar mı bilinmez ama, pek çok anne baba kendi kimlik ve kişiliklerini oturtmadan anne baba olduğundan olsa gerek kendi iç huzursuzluklarını çocuklara yansıtır dururlar. Ukdeleri vardır onların, bir türlü gerçekleşmemiş ve hatta gerçekleşememiş. Uzun uzun nutuklar, geleceğe ve kariyere dair aşırı ve aşırı olduğu kadar gereksiz yüklemeler. Erken yaşta başlayan mesleki yönlendirmeler, başkalarının çocukları üzerinden karşılaştırmalar "sınıfta en yüksek notu kim aldı, sen niye alamadın" şeklinde aslında aşağılama dolu sorular sorular... kendi anne babalarının olamadıklarını olmaya zorla programlanan küçücük beyinler ve bunları başaramamanın korkusuyla dolu çırpınan yürekler...
Yazımın başında belki politik gündem uzantısına değindiğimi düşündünüz, o 17 yaşındaki danışanımın içindeki çocuğu öldüren şeyin sadece bir sınav sonucu olduğunu söylesem; tekrar anlam bulur mu yazdıklarım zihinlerinizde... şimdi düşününce komik gelemiyor, burnumuzun dibindeki çocukların içlerinde ki çocukları her geçen gün sözde iyi niyetli egosu tavan yapmış, kariyer beklentisi ile gözü dönmüş babalar ve anneler tarafından hırpalanışını izlemek hiç mi hiç hoş olmuyor...
Çocuklarınızın içindeki çocuklara sahip çıkın ve kendi içinizdeki küskün çocuklara da söyleyin onlardan uzak dursunlar...
Kalın sağlıcakla ve çocukça...
Psikolog Dr. Murat SARISOY
www.muratsarisoy.com
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Psikoloğun Seyir Defteri
RandomBiz insanlar toplumsal bir varlık olduğumuza göre; nasılsa, bu toplumun ürettiği sorunlarla eninde sonunda mutlaka karşılaşacağız. Yaşayacağımız sorunlar aşağı-yukarı aynı gibi... İşte, Dr. Psikolog Murat Sarısoyun kaleminden, bazı toplumsal sorunla...