6

2K 172 68
                                    

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




•Bugünün ikinci bölümü,bir önceki bölümü okumadıysanız ilk önce onu okuyun.

Bu kurgunun ilk düzyazı bölümü . Yeterince uzun olduğunu düşündüğüm bir bölüm bu yüzden sizlerden birkaç yorum beklemekten kendimi alıkoyamıyorum☺

Birkaç şey bu bölümde az da olsa açıklığa kavuşuyor diye düşünüyorum,umarım bölümün sonunda sizlerde öyle düşünürsünüz.

•İyi okumalar ♡

Sevginin bu dünya üzerindeki en büyük nimet olduğunu düşünüyordu herkes. Sevilen,seven herkes bunun için şükretmeli.

Benim için bu böyle değildi. Sevmekte sevilmekte nimet değil bir lanetti benim için. Karşı taraftan gelen en büyük lanet.

Birisini sevmeyi kendi benliğime yaptığım bir saygısızlık olarak görürken birisi tarafından sevilmenin verdiği hisside en büyük acizlik belirtisi olarak görüyordum.

Çocuklar tarafından defalarca bu düşünce yapısından uzaklaştırılmaya çalışılsamda yıllar boyunca ilmek ilmek içime işleyen bu yapı hiçbir çabaya yıkılmamış ve benden uzaklaştırılamamıştı.

Böyle olmayı ben istememiştim. Defalarca sevilmek istemiş ve istediğim kadar da kendimi bir köşede lanet ederek ağlarken bulmuştum.

Güzel bir ailem vardı. Büyük bir aşk ile evlenen. Evlenmek için ailelerini bile karşılarına alan anne ve babaya sahiptim. Her şeyimle beni sarmalayan bir annem vardı. Bir de her şeyiyle beni sarmalayan bir babam.

6 yaşımda anaokuluna başlamış ve bir sürü arkadaş edinmiştim. Huzurlu bir aileye, tatlı arkadaşlıklara sahiptim her şey çok güzel gidiyordu.

Sonra birgün sınıfıma bir kız öğrenci geldi. İlk gördüğüm an içimde sanki bir şeyler kıpırdamıştı. Küçük aklımla hislerimin ne olduğunu elbetteki anlamamıştım. Sadece babamla annem gibi olmak istiyordum onunla. Babam nasıl davranıyorsa anneme bende öyle davranmak istiyordum.

Onunla oynamak için her defasında koşarak gidiyordum okula. Beni okula bırakan annemin arabasına binmeden önce babamın her sabah işe gitmeden sıktığı parfümü sıkıyor ve okula gidene kadar anneme yakışıklı olup olmadığımı soruyordum.

O kız benimle hiç arkadaş olmak istememişti. Ben her onunla oynamak istediğimde beni istemediğini söylüyor ve başkasının yanına gidiyordu. Ben de hiçbir şey olmamış gibi diğer gün tekrar onun yanına gidip onunla oynamak için ısrar ediyordum.

Sonra birgün beni iterek yere düşmemi sağlamış; benimle oynamak istemediğini, beni sevmediğini ve şişko bir çirkin olduğumu söylerek beni orada öylece bırakıp gitmişti. İlk kırgınlığımı o zaman tatmıştım. İlk kalp sancımı o zaman hissetmiştim ve son olmadığını anlamamıştım. O olaydan sonra her şey tepetaklak olmuş gibiydi. Kırılan sanki duygularım değil de mükemmel giden hayatımdı. Her şey bir anda yavaş yavaş çatlamaya başlamış sonra da büyük bir enkaz olup beni altında hapsetmişti.

phobia. 'hyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin