eleven

929 106 42
                                    

hajimeyle son konuşmamız iki hafta önce olmuştu. o günden sonra ne konuşmuş ne de birbirimizin yüzüne bakmıştık. yani ben bakmıştım ama onu bilemiyordum. zaten evime de gelmiyordu, büyük ihtimalle her şey sonlanmıştı.

bu süre zarfında chifuyu, kazutorayla sevgili gibi takılmaya başlamıştı ve şu baji denen çocukla normal arkadaş olduklarını açıklamıştı. üstelik chifuyu ve kazutora bana sevgili bulmaya çalışmış, ben ısrarla itiraz ederken chifuyu az kalsın kazutoraya her şeyi söylemeye kalkışmıştı son anda paçayı kurtarmıştım. kazutora da salak olduğu için hiçbir şey anlamamıştı.

iki haftada son sınavları da bitirmiştik, normal sınav için sık sık çalışıyordum. annemle pek konuşmuyorduk çünkü aradığımda ona olan tavrım yüzünden birkaç kez kavga etmiştik ve en sonunda beni aramamaya başlamıştı.

hajime ise kendi halindeydi. ciddi anlamda kendi halinde. ne yuzuhayla ne de diğerleriyle takılıyordu, tek yaptığı ilk dersten son derse kadar aralıksız uyumaktı. bazen zorla kazutora tarafından kaldırılıp yemek yemeye götürülüyordu. yuzuhayla iki üç kez konuşmuşlardı şu koca iki haftada. araları limonuydu sanırım. aman ne güzel ama bu bile beni artık mutlu etmiyordu. yüzüme bakmadıktan sonra gerisi boştu.

şimdi ise öğle arasında, arkada üçlü olarak takılıyorduk. ben, chifuyu ve istenmeyen kazutora. yanlış anlaşılmasın ben istemiyorum.

chifuyu ve kazutora önümde birbirleriyle uğraşırken ben kafamı duvara yaslamış bir halde telefonumla ilgileniyordum.

"seishu, yemek yiyelim." chifuyu konuştuğunda omuzlarımı silktim ve çantamdan kendim için getirdiğim sandviçim ile meyve suyumu çıkardım. chifuyu da aynı şekilde yapmıştı ancak o iki tane iki tane getirmişti ikisinden de. kazutora için olmalıydı.

"böyle de iyi bir sevgiliyim." dedi chifuyu göz kırparak.

kazutora yaklaşıp yanağına minik bir öpücük kondurup geri çekildi. "sevgilimsin, evet."

siktir bir saniye, SEVGİLİ Mİ?

"sevgili mi? sevgili miydiniz siz? nasıl yani?" ikisine de şaşkınlıkla bakmaya başlamıştım. chifuyu dudaklarını ısırmaya başlamışken bir yandan kazutora'ya bakıyordu. dalga mı geçiyorlardı benimle? nasıl söylemezdi bunu bana?

"ben bile biliyordum." yanımdan gelen ses ve sandalyenin geriye çekilmesiyle irkilmiştim. soluma döndüğümde hajime'nin geldiğini görmüştüm.

iki hafta boyunca şimdi gelmesi de ne tesadüftü ama...

ben bakışlarımı ondan kaçırasıya kadar birkaç saniye birbirimize bakmıştık. onun gözlerinin içine bakmayı o kadar özlemiştim ki. tarif edilemez bir duygu yaşıyordum şu an.

"seishu.." chifuyu'nun sesini duymamla eğik kafamı kaldırmış ona bakmıştım.

"ne var hain?"

"çokta patavatsız ." hajime fısıldadığında tüylerim diken diken olmuştu. içimde bir garip olaylar dönüyordu sanki?

"affet. yemin ederim söylemeyi unuttum, hep bunun yüzünden! oyaladı beni." chifuyu telaşla yanındaki şahsı gösterdiğinde gülümsedim. yanlış anlamayın gülümsedim çünkü chifuyu'nun telaşı hoşuma gitmişti.

"ben mi suçlandım şimdi?" kazutora şaşkın şaşkın sevgilisine bakarken chifuyu oturduğu yere iyice siniyordu.

"kavga falan edeceksiniz siktirin gidin." hajime kafasını arkaya atmış bir şekilde konuştuğunda kazutora chifuyu'yu kolundan çekiştirmeye başlamıştı.

"bekleme beni yemeğini ye, hemen geliriz biz." göz kaş arası sınıftan çıktıklarında ancak kafamı sallamıştım.

göz ucuyla hajime'ye baktım. gözleri açıktı ve tavanı seyrediyordu. gözlerimi ondan çekip sınıfta dolaştırdığımda sınıfta kimsenin kalmadığını fark ettim.

hajime'den oldukça utanıyordum bu yüzden yemek yiyebileceğimi düşünmüyordum. sessizce kafamı duvara yaslayıp yeniden telefonumla ilgilenmeye başladım.

birkaç dakika ikimizde öylece kalmıştık. birbirimizle konuşmuyorduk o da yanımdan gitmiyordu. hemen geleceğim demesine rağmen chifuyu ve artık daha da çok sevemediğim kazutora da gelmemişlerdi.

yanımdaki kıpırtıyla gözlerimi hajime'ye çevirdim. göz göze gelmiştik. bana gülümsemişti. gülümsemişti ve ben ona hortlak görmüşçesine bakıyordum.

"seishu..." elini yanağıma getirip baş parmağıyla okşadı. her an bayılabilirdim.

"hm?" kendini sahibine sevdiren kedinin mırıldaması gibi çıkmıştı sesim.

gülümsemesi daha da yüzüne yayılmış bana yaklaşmıştı.

"tanrım, delirtiyorsun beni."

şu an heyecandan yerimden duramıyor olmam lazımdı fakat hajime'nin karşısında put gibi duruyordum. hiçbir tepki vermiyordum.

"akşam sendeyim, şu patavatsız ağzını düzelteyim."
fısıldadığında ve eğilip beni öptüğünde bile tepki veremedim, bir şey diyemedim. o, bu sefer uyumak için kafasını geriye yatırdığında ben de kafamı sıraya koymuştum. domates olmuştum, emindim.

the hills, kokonuiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin