Okul olmadığı halde 5de uyandım ve dedim ki bunu değerlendirmeliyim jfmdkdld. Kendime hemen bir soğuk kahve yaptım ve şuan balkonda karamel makiyato dinleyerek bölüm yazıyorum uwu. Bu bölümün çiftçimizin mutlu olmasını istiyorum ama benim beyin hücrelerim çalan şarkıya göre fikir değiştiriyor, eğer yine kötü son yazarsam benim değil şarkıların suçu.
İyi okumalar <3
...
~8 Aralık 2018~
Felix ilk defa yanında babası olmadan seyahat etmişti, bunun için ayrı bir heyecan yaşarken asıl heyecanlı olduğu konu olimpiyatlar için Kanada'da bulunması ve 15 yaşından beri platonik aşık olduğu Hwang Hyunjin'in de bu olimpiyatlarda yer alacak olmasıydı.
Otelde, pistte, sokaklarda, mağazalarda, lokantalarda sürekli onu arıyordu ama bir türlü bulamıyordu. Etrafında sürekli onu gördüğünü söyleyen insanlar olmasa geldiğine inanmayacaktı.
Antrenman çıkışı her zamanki gibi otelden ayrılmış ve daha önce hiç gitmediği bir parka gitmeye karar verdi. Güneş batıyor akşam saatleri yaklaşıyordu. Felix'in bir kulağında kulaklık, en sevdiği şarkı çalıyordu. "Fly me to the moon" bu aralar sadece bu şarkıyı dinliyordu. Şarkıyı ilk duyduğunda annesi koltukta oturmuş pikapta bu şarkıyı dinliyordu. Daha sonrasında kendisini görünce ayağa kalkmış ve ellerinden tutarak birlikte dans etmişlerdi. Şarkıyı bir kaç defa art arda oynatmış ve sadece gülerek, gülümseyerek dans etmişlerdi. Lakin kapının bir anda hızla açılmasıyla annesi küçük Felix'in kendine çekmiş ve sıkı sıkıya sarılmış kulaklarını kapatmıştı. Artık şarkının güzel sözlerini duymayan Felix neler olduğunu anlamak için etrafına bakınıyordu. Karşısında babasının kızgın ve bağırdığı belli olan suratını gören Felix, " Artık anneme bağırma!" diyerek gözlerini babasından çekmiş annesine daha sıkı sarılmıştı.
Geçmişin izlerini hala üzerinde taşıyan Felix ne yaparsa yapsın onlardan kaçamıyordu. Özellikle de babasından. Kanada'ya gelmiş olması onun için büyük bir ümitti, eğer bu genç patenciler yarışını geçerse Menajeri sayesinde Kore'ye yerleşebilecekti. Bu yarış onun tek umuduydu.
En büyük hedefini annesinin hatıraları ile süslemeye karar verdiğinde gösteri sergileyeceği şarkının 'Fly me to the moon' olmasına karar vermişti. Tüm hareketleri yaparken sanki annesi ile dans ediyor gibi düşünecek ve kazanacaktı. Öyle umut ediyordu yani.
Kulaklığında defalarca çalmasına izin verdiği şarkı ile öylece bankta oturmuş çizim yapıyordu. Yaptığı çizime öyle odaklanmıştı ki etrafında olan hiç bir şeyi fark etmiyordu. Defterinin üzerine düşen akçaağaç yaprağı tüm dikkatini dağıttığında başını göğe çevirmişti. Tam o sırada bir yaprağın daha kendine doğru geldiğini gördü ve sol eliyle yaprağı havada yakaladı...
Gülümseyerek yaprağa baktığı sırada " Yere düşmekte olan bir Akçaağaç yaprağını havada yakalarsan, birlikte yürüdüğün kişiye aşık olurmuşsun. Bunu biliyor muydun?" diyerek kendisiyle konuşan yabancı sesin sahibine baktı. İşte tam da karşısında günlerce aradığı Hwang Hyunjin vardı. Rüyaları gerçek mi oluyordu? Bu bir şaka mıydı? Yoksa birileri ona şaka mı yapıyor?
Felix birinin kendine şaka yapıp yapmadığını anlayabilmek için etrafına bakınırken saçlarını okşayan el ile bakışlarını aşık olduğu yüzün üzerinde gezdirdi. " Kimsenin şaka yaptığı yok, günlerdir seni arıyordum. Seni burada bulduğuma çok sevdinim Felix." dedi Hyunjin kocaman gülümseyerek. Felix gözlerini olabilecek en büyük şekilde açmış Hyunjin'in gülümseyen suratına bakıyordu, işaret parmağını kendine doşrulttu ve zar zor " B-ben mi? " diyebildi.
Hyunjin gülümsemesini yüzünden silmeden başını onaylar gibi salladı ve " Duyduğuma göre gençler takımının en iyisi senmişsin? Benim yerimi kapmışsın çoktan. Gider gitmez yerimi kapan gençle tanışmayı çok istiyordum ve her yerde seni arıyordum ve baksana sonunda buldum seni."
" Ama ben iyi değilim ki? Yani iyiyim ama hiç bir zaman senin kadar iyi olamadım, yanlış anlama kendimi sizinle karşılaştırmıyorum, sadece hiç bir zaman senin kadar iyi olamayacağımdan bahsediyorum. Yani tabii ki seni örnek alıyorum, hayır seni örnek aldığım için kötü değilim, sadece ben başaramıyorum yoksa sen cidden çok iyisin, senin çok büyük hayranınım. Bütün gösterilerini izledim ve kareografilerini ezberledim, gerçekten harikasın. Hayır hayır, ımmm beni yanlış anlama sapık değilim sadece büyük hayranınım. Özür dilerim çok konuştum... Sadece sizinle tanıştığım için çok memnun oldum... " Felix sağ avucunu alnına vurdu ve kendine aptal demeden edemedi. O kadar hızlı konuşmuştu ki kendi bile ne dediğini anlayamamıştı. Hyunjin ise onun bu faline yalnızca gülmüştü.
Felix'e kocaman bir gülümseme daha sundu ve yanına oturmak için izin istedi. Felix hemen sağ tarafa doğru kaydı ve Hyunjin'e oturması için kocaman bir yer açtı.
" İzin verirsen seninle birlikte dinleyebilir miyim?"
" Neyi?"
Hyunjin, Felix'in bu şapşal haline sadece içten kahkalarla cevap veriyordu. " Dinlediğin müziği."
...
Git gide finale yaklaşıyoruz ve açıkça söyleyeceğim bu sinirimi bozuyor. Bu kitabı bitirmek istemiyorum, sonsuza kadar saçma sapan olaylarla sürdürebilir miyim?...
Bu kitaptaki kimseden ayrılmak istemiyorum.
Hatta arada keşke bu karakteri öldürmeseydim perileri geliyor.
Ama her şeye rağmen devam ediyorum işte, büyük ihtimalle 30. Bölüm final olmaz,daha uzun bir kitap olur.
Şimdiye kadar okuduğunu için hepinize teşekkür ederim <3333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ice Mafia ~HyunLix
FanfictionHyunjin, sevgilisinin düşündüğünün tam tersi bir adamdı. Sadece buz patencisi değil aynı zamanda bir mafyaydı