Bu bölümü yazarken aşırı derecede baskı altındayım! Yakın arkadaşım da sizin gibi mutlu hyunlix istiyor ve bu bölümü yazarsam Jeff pc'lerimi çalmakla tehtit ediyor. İmdat yani.
Her şeye rağmen yazıyorum özür dilerim Jeff.Bu arada medyaya bıraktığım şarkı aşırı derece bu ficdeki Hyunlix çiftine uyuyor.
Bence yani...
İyi okumalar. <333
..." Bir saat sonra attığım konuma gel, son kez adam akıllı konuşalım. Düzgünce bitirelim."
Dakikalar önce Hyunjin tarafından gönderilmiş olan bu mesaj Felix'in tüm düzenini alt üst etmişti. Sonunda oturduğu koltuktan kalkmış sarı battaniyesini omuzlarından atmıştı. Kendini toplamak için önce soğuk bir duş almış, dişlerini fırçalamış ve daha sonra dakikalarca ne giyeceğini düşünmüştü.
Son bahar gelip çatmıştı çoktan, yaprak birer birer dökülüyordu yollara, aşağılık insanların ayaklarının altınanseriyorlatdı kendilerini. Üzerlerine basılmasına izin veriyorlardı.Felix artık eskisi gibi renkli giyinmek istemiyordu, içinden gelmiyordu. Dolabını açtı, dolabında koyu renkli olan tek üst, Hyunjin'in yıllar önce kendine hediye ettiği boğazlı bordo kazağıydı. Diğer her şey çok renkli olduğundan mecburen bunu giymek zorundaydı. Önce kazağı giydi ardından siyah bir kot pantolon. Koyu kahve İtalyan kesim kaşmerini sırtına giydi arkından telefonunu ve çantasını aldı ve kırmızı converslerini giyerek evden hızla çıktı ve Hyunjin'in konum attığı kafe'ye ilerledi. Gideceği kafe evine çok yakındı, bir kaç dakikalık yürüme mesafesi.
...
Kafe'ye ulaştığında Hyunjin'in henüz gelmemiş olduğunu fark etti. Biraz etrafını inceledi, bu kafe onların anıları ile doluydu. İlk defa burada buluşmuşlardı, ilk defa burada çıkma teklifi almıştı, ilk defa burada kendini özür hissetmişti. Kai'nin aşık olduğu çocuk bu kafe'de çalışıyordu, bu yüzden sürekli bu kafede olurdu ama neysek bu gün gelmemişti. Kai işe kavgalılardı ve Kai'nin sonuna kadar haklı olduğunun farkındaydı. Onu şimdi burada görmek hiç iyi olmazdı. Hyunjin'e ne zaman geleceğini sormak yerinine onu beklemeyi tercih etti. Çünkü ona mesaj atmaya bile hakkı olduğunu düşünmüyordu artık. Yanına yaklaşan tanıdık yüz ile o tarafa doğru döndü. Soobin kocaman bir gülümseme ile kendine doğru yaklaştı. " Hyunjin Hyung yok mu bu gün?" onun ismini duymak bile şimdi içini titretiyordu. Onun ismini ağzına alamazdı, bunu hak etmiyordu bu nedenle sadece hayır diye cevap verdi ve arka bahçede oturacağını söyleyerek bir an önce oradan uzaklaştı.
Bu kafede onların devamlı olarak gelip oturduğu bir masa vardı. Bu masa neredeyse bütün şehri görüyordu. Masanın sol tarafında kocaman bir Akçaağaç vardı, sonbahar mevsiminde oldukları için ağaç sürekli yaprak döküyordu ve bu nedenle kimse bu masaya oturmuyordu. Felix yavaş adımlarla ağaca doğru ilerledi ve tam o sırada düşen turuncu yaprağı havada yakaladı.
" Akçaağaç yaprağını düşerken yakalarsan, yanında yürüyen kişiye aşık olurmuşsun." arkasından gelen tanıdık ses ile Felix'in kalbi çok hızlı çarpmaya başlamıştı. Arkasını döndüğünde, evet karşısında görmemeyi bekliyordu ama bu kadar yakınında değil. İkisinin arasında 6-7cm mesafe vardı. Nefesleri birbirlerine değiyordu. Hyunjin kendine ilgiyle bakan Felix'in yüzünü inceledi. Koyu kahve gözleri eskisi gibi ışıl ışıl değildi, çillerindeki papatyalar solmuştu.Kendini ondan uzaklaştırdı ve her zaman ki yerine geçip oturdu, Felix hala ayakta olanların şokunu atlatmaya çalışıyordu. Hyunjin elini kaldırdı ve garsonu çağırdı. Kendine americano, Felix'e ise her zaman keyifle içtiği karamel makiyato'yu sipariş etti. Felix ise elindeki yaprağı sımsıkı tutarken masaya oturdu ve bakışlarını yere çevirdi. Hyunjin deri ceketinin cebinden çıkardığı sigara paketinden bir dal sigara aldı ve içmeye başladı. Dumanını açık alana doğru üflerken bir kez olsun Felix'e bakmıyordu. "Sana veda edemem, edemeyeceğimin de farkındayım. Ama teşekkür edebilirim. Bana aşkı öğrettiğin için teşekkür ederim. Senden sonra kimseye aşık olabileceğimi sanmıyorum." yüzüne bakmadan sadece sigarasını içerken söylediği Felix'i çok derinden etkilemişti. (Sanki bizi hiç etkilemedi kcnfkfmfk)
Felix bakışlarını masadan kaldırdı ve çoktan dolan gözleriyle Hyunjin'in yüzüne baktı. Hyunjin hala kendine bakmıyor sadece sigarasını içiyordu. Felix, Hyunjin'in tüm söylediklerine rağmen artık onun gözünde hiç bir değeri olmadığını düşünüyordu. Hak etmişti de ona göre. " Ben her şey için özür dilerim. Biliyorum çok büyük hatalar yaptım, ağzıma ilk geleni söyledim. Her zaman kendimi önemsedim ve senin duygularını bir kez olsun düşünmedim. Her şey benim suçum. "
Dakikalarca bekledi fakat Hyunjin ağzını açıp tek bir kelime dahi etmedi. En sonunda Felix dayanamadı ve yeniden konuşamaya başladı. " Olimpiyatlardan sonra Avustralya'ya geri dönüyorum. Babam'ın yaşlılık sebebiyle sağlık sorunları ortaya çıkmaya başlamış. Ona bakmak için gitmek zorundayım. Büyük ihtimalle bu son görüşmemiz. Kendine iyi bak lütfen ve güzel seven kalbini, aşkını benim gibi aşağılık bir insanla boşa harcama. Senin aşkın benden daha iyilerine layık. " Felix tek bir kelime daha etmeden masadan kalktı ve koşar adımlarla kafeden ayrıldı.
Hyunjin ise şaşkınlıktan kocaman açılan gözleri ile öylece Felix'in gidişini izlemişti. O gidemezdi. Felix'in gitmesi her şeyin bitmesi demekti. Babasının yanına dönemezdi, o adam Felix'den nefret ediyor, onun yanına giderse sadece pişman olur, hayatı tamamen mahfolurdu...
...
Vay beee bir kaç saat içerisinde bölüm yazdım resmen. Hiç içime sinmedi ama yinede atayım. Bu arada başta bahsettiğim hiç bir sahneyi yazmadım...
Kızmayın bana, çünkü başta ki hedefim şimdikine göre çok daha kötü ve üzücü sahneler içeriyordu.Yazım hatalarını kontrol etmedim affedin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ice Mafia ~HyunLix
Fiksi PenggemarHyunjin, sevgilisinin düşündüğünün tam tersi bir adamdı. Sadece buz patencisi değil aynı zamanda bir mafyaydı