...
Açıkça söyleyeceğim.
Bu bölümü yazmak istemiyorum.
Neyse bakın ne anlatıcam. Bu gün okul da kermes vardı ve ben kalabalık ortamları sevmediğim için gitmemiştim. Bir sürü olay olmuş aq. Telefon yasaktı güya, DEĞİLMİŞ. neyse yarın da kermes var ona gidicem puahhaha. Ama önce bölüm yazayım.Saçma bir şekilde Sakiler-adımız ayyaş dinleyerek yazıyorum. BU ŞEKİLDE NASIL MODA GİREBİLİRİM Kİ?!?!?!
...
" BEOMGYU AÇ GÖZLERİNİ!" Yeonjun gözleri bir kaç dakika önce kapanmış arkadaşına bakarken yalvarıyordu. Arkadaş demek ne kadar doğru orası da tartışılırdı lakin Beomgyu'ya göre onlar sadece arkadaştı yada Yeonjun öyle sanıyordu.
"Yalvarırım aç gözlerini, nefes al, lütfen nefes al..." Kollarını yatakta yatan ölü bedenin üzerine dolanmış öylece ağlıyordu. Çetenin tüm üyeleri oradaydı, hepsi perişan haldeydi. Ağabeyleri gibi gördükleri Changbin'in ölümünden sonra en küçük kardeşleri olan Beomgyu'nun ölümü onları çok derinden etkilemişti. Özellikle Beomgyu'ya aşık olan, fakat aşkını saklayıp tek taraflı yaşamak zorunda kalan Yeonjun, ölümün acısını iliklerine kadar en kötü şekilde hissetmişti.
" Neden gitti hyung, bir veda bile etmeden gitti. Son sözlerini bile söyleyemedi. Öylece gitti hyung, gitti..."
Yeonjun'un bacakları artık onu taşıyamıyordu. Yere öylece bırakmıştı kendini. Beomgyu'nun ölümü bir kentin çökme hikayesiydi, bir kitaplıktaki en değerli kitabın parçalanmasıydı, Romeo'nun kendini zehirlenmesiydi, kurşun askerin alevlere hapsolmasıydı. Kurşun askerden geriye yanlızca elmas bir kalp ve bir çok güzel anı kalmıştı. Yeonjun ve Beomgyu artık iki şehrin ayrı hikayeleriydi. Birisi çökmüştü diğeri zar zor ayakta kalıyordu." Yeonjun... Ağlama lütfen, hem Beomgyu arkasından ağladığını görse çok üzülürdü. Lütfen ağlama, hadi gel bir elini yüzünü yıkayalım." Chris Yeonjun'u kollarından nazikçe tuttu ve ayağa kaldırdı. Yeonjun zar zor adımlar atarken Chris onun tüm ağırlığını üzerine alıp ve yürümesine yardım etmeye çalışıyordu.
" Sıçarım böyle işin içine! " Yoongi masanın üzerinde duran vazoyu alıp bir anlık sinirle duvara fırlattı.
" Hyung lütfen sakin ol." Jungkook ağlamaktan bir hal olmuştu, gözleri dakikalar içinde şişmiş, kanlanmıştı.
Yoongi'nin gözü kararmıştı, kendisini omuzlarından tutup sakinleştirmeye çalışan Jungkook'u vazoyu fırlattı duvara doğru ittirmiş ve hızlı adımlarla depodan çıkmıştı.
Minho oturduğu koltuktan yanağındaki bir kaç damla halı silerek kalktı ve Jungkook'a elini uzatarak ayağa kalkmasına yardım etti. Jungkook, Minho'nun yardımıyla ayağa kalktığında sağ ayak bileğime giren cam parçasını fark etti ve kendisini bulduğu ilk koltuğa attı. Ayağına bir an önce tedavi uygulaması gerekiyordu ama hiç içinden gelmiyordu...
Minho yatakta yatan ölü bedene son bir kez baktı ve kolunu Hyunjin'in omuzuna atarak kendisiyle birlikte Yoongi'ye bakmasını istedi.
Bir kaç dakika sonra üçü deponun önündeki banklarda oturmuş batan güneşin oluşturduğu kasvetli havayı izliyorlardı. " Bunu Beomgyu'ya kim yaptıysa öğreneceğim ve onu sağ bırakmayacağım." Yoongi'nin bu sözlerimden sonra uzun bir sessizlik oldu aralarında. Hyunjin cebinden çıkardığı sigara pekintini önce Yoongi'ye daha sonra Minho'ya uzattı. İkisi de birer dal sigara aldılar ama Minho'nun yüzünde anlamaz bir ifade vardı.
" Sen sigarayı bırakmamışmıydın?"
" Bırakmıştım. Ama dayanamadım daha fazla, yeniden başladım." sigarasından bir nefes çekti ve yavaşça bıraktı dumanını kasvetli havanın kollarına.
" 2 yıl dayandıktan sonra neden bir anda dayanamayasın ki?" Minho'nun yüzündeki anlamsız ifade bir türlü geçmiyordu. Sigarayı bırakmak için aylarca uğraşıp, şimdi neden yeniden başlamıştı ki? "Sigarayı bıraktıktan sonra benim sigaraların alıp kırıyorsun içmeyelim diye, şimdi sen elime bir dal verdin. Gerçekten anlayamıyorum seni Hyunjin."
" Belki bir sebebi vardır Minho, her şeyi sorgulama." Yoongi oldukça sabırsız konuşuyordu, yaşadığı şeyler ona da ağır geliyordu, kimseye anlatamadığı, kimsenin tahmin bile edemeyeceği şeyler yaşıyordu. Belki yaşadıklarından belki de yaş aldığından düşünceleri, sözleri, hareketleri değişiyordu. Eskisinden bile çok içki içiyordu, sürekli ayyaş geziyor, ortalardan kayboluyordu.
...
" Hyung... Beomgyu iyi olacak mı? Cennete gidecek değil mi, annesinin yanına gidecek?" Yeonjun akli dengesini neredeyse tamamen kaybetmişti. Kendi kendine sayıklıyor, gülüyordu. Bazense hiç konuşmuyor tamamen susuyordu. Günlerdir tek lokma yememiş zar zor su içiyordu. Sürekli tavanı, gökyüzünü izliyordu. Yatağından çıkmıyor sadece uyumak istiyordu ama sürekli uykuları kaçıyor, uyuduğu zamnalrda ise rüyalarında Beomgyu'yu gördüğü için kabus görmüş gibi hızla kalkıyor uzun süre uyuyamıyor saatlerce ağlıyordu. Bir çok kez intihar etmeyi düşünmüş her seferinde ya Chris tarafından engellenmiş ya da Beomgyu'nun görüntüsü gözlerinin önüne geliyor durmasını söylüyordu.
" Hyung, bende Beomgyu'nun yanına gidebilir miyim?" diye sormuştu gülerek. Oldukça içten ve soluk bir gülümsemeydi bu. "O beni yanında istemiyor, yanıma gelme diyor ama ben onu çok özledim hyung. Sen de konuş onunla kabul etsin beni yanına."
...
Ağlıyorum.
Bölümü yazmam günler sürdü aq. Birinin ölümünü yazmak, öldürülmesini yazmaktan daha zormuş. Ardında bıraktığı insanların psikolojilerini anlamak ve betimleyerek yazmaya çalışmak çok çok daha zor.
Yeni bölüm ne zaman gelir bilmiyorum maalesef.
1k için çok çok teşekkür ederim <3333333333333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ice Mafia ~HyunLix
Fiksi PenggemarHyunjin, sevgilisinin düşündüğünün tam tersi bir adamdı. Sadece buz patencisi değil aynı zamanda bir mafyaydı