"Aç şu telefonu Tony! Friday? Hala mı Tony'ye ulaşamıyorsun?" Lili endişeli bir şekilde Tony'ye ulaşmaya çalışıyordu.
"En fazla Fury'yi öldürmüştür. Bu kadar endişelenmene gerek yok." Clint omuz silkerek konuştu. Lili şokla gözlerini sonuna kadar açtı.
"Tony bensiz Fury'yi öldürürse ben de onu öldürürüm." Natasha uzandığı yerden başını kaldırdı. Lili hızlıca Steve'e döndü.
"Steve şunlara bir şey söyle. Fury'yi öldürmez değil mi?"
"Tony'nin sağı solu belli olmaz. Bilemedim şimdi." Steve eliyle çenesini kaşıdı. Düşünceli görünüyordu.
"Kafayı yiyeceğim. Bunlar gerçekleşiyor olamaz."
"Sus lütfen. Uzun zamandır bunun gerçekleşmesini bekliyorum." dedi Natasha.
Lili sinirle ellerini saçlarından geçirdi.
Saatler geçmiş Tony kuleye dönmemişti. Emily çocukları almış, eve götürmüştü. Lili ise merakla Tony'nin gelmesini bekliyordu. En az onun kadar merak eden biri daha vardı.
Pepper Pott nişanlısına ulaşamayınca kuleye gelmişti. Son birkaç saattir Lili'nin yanında oturmuş, Tony'yi en çok o merak etmiş gibi davranıyordu.
Her şey Lili'yi kıskandırmak için.
Lili'nin göz altları çökmüştü. Saçları dağılmış, ağlamaktan gözleri şişmişti. Tony'nin kendisi yüzünden katil olabilme ihtimali onu mahvediyordu.
"Evine git istersen, nişanlımı ben beklerim." Pepper samimiyetten uzak bir gülümsemeyle Lili'ye döndü. Lili göz devirerek arkasına yaslandı ve kollarını göğsünde birleştirdi. Tony gelene kadar bir yere gitmeyecekti.
"Mr. Stark kuleye giriş yaptı." Friday'in sesini duyan Lili heyecanla ayağa kalktı. Elleriyle saçlarını düzeltti ve dişlediği dudağını bıraktı. Yerinde heyecanla kıpırdarken Tony'nin ayak seslerini duymak daha fazla heyecanlanmasına yol açıyordu.
Tony kapıda göründüğü zaman Lili'nin yüzü aydınlandı ve genişçe gülümsedi. Sanki az önce umursamazca oturan Pepper değilmiş gibi sarışın kadın heyecanla ayağa kalktı ve Tony'nin boynuna sarıldı. Lili'nin gülüşü soldu.
"Seni ne kadar çok merak ettim bilemezsin sevgilim." Pepper ellerini Tony'nin omuzlarına attı ve dudaklarına sıkı bir öpücük kondurdu.
Bardağı taşıran son damla ise Tony'nin kollarını Pepper'in beline sarmasıydı.
Lili, yanaklarından süzülen göz yaşlarını silerek kapının önünde birbirlerine sarılan çifte çarparak odadan çıktı. Kuleyi terk etmişti.
‡‡‡‡
Genç kadın saatlerce ağlayarak uyuyakalmıştı. Uyandığında ise aklında sadece önceki gün yaptığı hata vardı.
Tony'yi hemen kabul edemezdi. Evet, onu seviyordu ancak bu yaptığı hataları göz ardı edeceği anlamına gelmezdi.
Kalbini kıran adam, kalbini çıkartıp ellerine bırakana kadar onu bağışlayamazdı.
Hele dün yaşananlar...
Lili sertçe kafasını sallayarak yataktan kalktı. Dün yaşadıklarını kimseye belli edemezdi.
Üzerini değiştirdi ve odadan çıktı.
"Hayır, Emily! Yanlış yapıyorsun. Soldan sağa değil sağdan sola doğru karıştıracaksın!" David sinirle bağırdı. Lili merakla mutfağa doğru yürüdü.
"Seni mükemmelliyetçi küçük velet." Emily söylenerek David'in dediğini yaparken James buzdolabından meyve suyu çıkartıyordu. Chelsea ise masada oturmuş diğerlerini izliyordu.
"Günaydın millet." Lili gülümseyerek içeriye girdi. Emily onu görür görmez tanrıya teşekkürlerini sunarak mutfaktan kaçtı.
"Kadını çıldırtmışsınız." Lili kahkaha attı ve pankek hamurunu karıştıran oğlunun yanına geçti.
"Daha nasıl karıştıracağını bilmiyor. Kafayı yiyecektim az daha." dedi James.
"Un?"
"Azıcık."
Lili biraz un ekledi ardından çalan kapıyı açmak için içeriye gitti. Kapıyı açtı ve elinde kocaman çiçeklerle Tony'yi görünce kapıyı sertçe kapatacakken araya ayağını koyan Tony yüzünden kapatamadı.
"Sadece çocuklarımla vakit geçirmek istiyorum. Lütfen Lils." Sesi çaresiz geliyordu. Kapıyı açtığında şaşırdı çünkü her zaman bakımlı olan Tony Stark'ın gözleri kıpkırmızı ve göz altları morarmıştı. Kaç gece uyumadığını bilemezdi ancak en fazla tahmin edebilirdi.
"Gir." dedi Lili soğuk yaparak. İçeriye giren Tony kapıyı kapatıp karşısında durdu.
"Lavanta. Seversin." Tony çiçekleri uzattı. Lili arkasını döndü ve mutfağa doğru yürürken konuştu.
"Bir yere koy. Beni ilgilendirmiyor."
Peşinden gelen Tony elindeki çiçekleri girişteki aynanın yanına bıraktı ve mutfağa girdi.
"Merhaba çocuklar." Tony içeriye girdiğinde David ve Chelsea göz devirdi. Bir tek James heyecanlanmıştı.
"Hoş geldiniz Mr.Stark." dedi James. Tony rahatsız olmuştu. Kendine kızıyordu. Kendi öz oğlu soyadıyla hitap ediyordu. Baba diyemiyordu.
"Hey, bana öyle seslenme. Baba diyebilirsin... Ya da istersen Tony de."
James hevesle başını salladı.
"O zaman söyle bakalım Tony. Neden burdasın?" dedi David ellerini beline koyarak. Lili yalandan öksürdü.
"Çünkü... Çünkü sizi görmek istedim." dedi Tony duraksayarak.
"Biz seni görmek istemiyoruz. Gidebilirsin... Tony." İsmini iğneleyici tonda söyledi. Tony oldukça şaşkındı.
"Hey! Babanla öyle konuşamazsın David." Lili, David'i azarlarken Tony araya girdi.
"Beni babaları olarak görmediği için böyle konuşması çok normal. Alınmıyorum." dedi Tony Lili'ye ithafen.
David "Arsız." diye mırıldandı ve pankek hamurunu makineye döktü.
"Otur böyle masaya. Çay? Kahve?" James, Tony'ye bakarak konuşunca Tony şaşkınlıkla dediğini yaptı ve Chelsea'nin yanına oturdu.
"E söyle bakalım Tony. Cici annemiz nasıl?" Chelsea büyük bir ciddiyetle konuştu.
Rahatsız olan Tony kaşlarını çatarak küçük kıza döndü.
"Anlayamadım?" dedi.
"Diyorum ki nişanlın Pepper. Nasıl, iyi mi? Umarım gece yanlışlıkla içine koyduğu ilaç yüzünden delirip kafasını duvara vura vura, kafatası parçalanarak ölmemiştir." dedi Chelsea.
"Ha. Yok. Pepper artık nişanlım değil. Ayrıldım. Ben ayrıldım." Tony heyecanla konuştu. Lili su içerken heyecanla aldığı nefes yüzünden boğulurken Tony'ye baktı.
Tony gülümseyerek genç kadını izliyordu. Oturduğu masaya daha sık oturmayı, çocuklarıyla daha sık konuşmayı, karşısındaki güzeller güzeli kadını daha sık gormek istiyordu.
‡‡‡‡
Alın bu bölümü eve erken gidin.
Hadi üç ay sonra görüşürüz canlarım!
Şaka.
Belki de değil.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elsa | Tony Stark
FanfictionFark etmese bile kapıda duran arabanın şoförü büyük bir özlemle genç kadını süzüyordu. Happy Lili'yi kesinlikle Pepper yerine seçerdi. Lili onun çok eski bir dostuydu ve şimdi bu halde olmalarına inanamıyordu. Arabanın içinden Tony Stark çıkınca, L...