12

3.8K 172 56
                                    

Ben ne yazdim.

Yol boyunca yarı ayık kafamla dışarıyı izlemiş, onu düşünmüştüm. Sarhoşken daha enerjik olurdum ancak bu sefer aklıma onun gelmesi garipti. Ölmüştü, ancak benim içimde hala nefes alış verişleri duyuluyordu. Ölmüştü ancak içimde can bulmuş, orada yaşamaya devam etmişti.

Evin önüne gelince araç henüz durmadan kapımı açtım. Bu hareketimle şoför ani fren yapınca ön koltuğa yapıştım.

"Yuh ayı!"

Sinirle nefes verdi ve buna kıkırdadım.

"Sende ne sinirlisin he ayı."

Gülüp hızla arabadan indim. Şoförde arabayı hızla garaja yerleştirdi. Evin önündeki bahçede durup gökyüzüne baktım. Bugün ayrı bi karartı vardı sanki. Bulutlar daha kasvetli, gökyüzü daha siyahtı. Tanrı'nın paletindeki renkler tükenmiş gibiydi. Sadece siyaha hakimdi gece. Siyahtan öte bir siyah.

Gözümden akan yaşa lanet ettim. Onun için akıyordu. Canım onun için yanıyordu. Uzun zaman olmamış mıydı, ne diye aklıma geliyordu ki?

"Bu gece saçların kadar siyah Alya."

Dilimi dudaklarımda gezdirdim ve bahçedeki çimenlere uzandım. Eve geçince azar işitecektim. Buna hazır değildim. Ya da öyleydim. Aman neyse.

"Yattığın yer rahatsa azcık kay bende geleyim Alya."

Yattığın yer rahatsa bana da yer ayarlasana Arda.

Güldüm ama gözümden yaşlar geliyordu.  Derin bir nefes aldım ve güçlükle nefesimi verdim. Yerimden doğrulup yavaş adımlarla kapıya adımladım. Gözyaşlarımı sildim ama gözlerim hala doluydu. En ufak bir bağırmasında hıçkırarak ağlayabilirdim.

Kapıyı yavaşça çaldım ve abartılı bir gülümseme kondurdum dudaklarıma. Huh, her şey iyiydi.

Kapıyı hışımla bakan Eda'ya abartılı gülümsemem ile baktım ve elimi sallayarak selam verdim. İçeri geçerken sinirli bakışları yutkunmama sebep oldu. İçeri geçtim ve koltuğa oturup sinirle yanıma gelen anneciğime baktım. Güzel kadındı yani, taş doğurmuştu resmen annesi.

"Nerelerdeydin sen?"

Yüz ifadesine kıyasla sakin çıkan sesiyle gülümsedim.

"Bara gittim azcık kafa dağıtıcaktım izin vermedin, ayıp."

Yeri kırarcasına attığı iki adımdan sonra önümde dikildi. Oh maşallah, buradan da manzara fena değildi.

"Sana benden izinsiz bir yere gidebilirsin diyen oldu mu?"

Odada gözlerimi gezdirdim ve derin bir nefes alıp ağlamamak için direndim. Tekrar yüzüne 32 diş sırıtıp baktım.

"Ee sevişiyo muyuz? Şöyle bi bdsm harika gider he. Hazırlanıyım mı?"

Tam ayağı kalkmışken kolumu sıkıca tuttu. Gözlerinden alev çıktığına kalıbımı basabilirdim. Sert bakışları tekrar gözlerimi doldurdu ama gülümsemeye devam ediyordum.

"Benden izinsiz bir yere gitmeyeceksin Nil. Canını yakarım."

Yutkundum ve başımı salladım. Gerçekten ağlamak istiyordum. Odama çekilip ağlamalıydım.

Yalvarırım git aklımdan Alya.

"Beni dinle Nil. Ne yapmaya çalışıyorsun sen?"

Kolumu daha fazla sıkınca koltukta olan bakışlarımı bana sinirle bakan gözlerine çevirdim.

Tanrım, paltom bile ağır gelirken nasıl taşırım onun yokluğunu sırtımda?

"Lütfen bırak beni."

Gözümden siper olan gözyaşına engel olamadım. Şaşırdı ve yüzümü incelemeye başladı. Anında kolumu bırakıp sarılması ile sarsılarak ağlamaya başladım.

"Onu çok özledim Eda."

Kafamı omzuna dayayıp ağlamaya devam ettim. Sadece saçlarımı okşuyor, küçük öpücükler bırakıyordu.

"Beni bıraktı ve gitti, onu çok özledim. Onun yaşaması için ben canımı verirdim. Ama öldü ve beni ardında bırakıp gitti. Onu unutamıyorum, canımı yakıyor Eda."

O günden sonra sadece belli bir dönem için ağlayıp zırlamıştım. Ancak bir süre sonra acılarımı arka plana atıp kendime yeni bir düzen kurmaya çalışmıştım. Doktorluktan istifa etmiştim, semt değiştirmiştim, saçlarımın rengini hatta tarzımı bile değiştirmiştim. Ancak, sadece zihnimdeki varolan ve varolmaya devam eden düşünceler yerli yerindeydi. O var olacaktı, sonsuza dek içimde yaşıyacaktı. Ve bu sadece bana diken etkisi  yaratacaktı.

"Onun için canımı verirdim Eda."

Zihnim bulanıklaşana ve mayışana dek ağladım, onun bilr omzunda ağlamamıştım. İlk omzunda ağladığım kişi olmuştu Eda.

Sessizce saçlarımı okşadı ve beni kucağına yatırdı. Kafamı göğsüne koyup gözlerimi uykuya teslim ederken bir şey farkettim. Kafamda bir ıslaklık vardı, ancak uykum ağır basıyordu. Uyanıklık ile uyku arasında Eda'nın çatallaşmış sesini işitti kulaklarım.

"Beni sevmen için canımı verirdim Nil. O kızın yerinde olmak için canımı verirdim."











Yerin, Yanım.|  Mommykink gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin