20.

2K 122 41
                                    

doğum günümde hastanede olmamam şerefine bir bölüm yazayım dedim.

sizleri seviyorum, hepiniz iyi ki varsınız.

Binbir ısrar sonrası Eda ile 3 saatlik alışveriş yapmış, istediğim glossları aldırmış, beraber yemek yiyorduk.

Mutlu mutlu hamburgerimden bir ısırık alıp patates yerken beni izleyen Eda'ya baktım. Tek kaşım havalandı. Yemek yerken izlenmek hoş değildi.

"Bana öyle bakma."

Dirseklerini masaya dayayıp bana doğru eğildi. Gözleri öyle çok anlam barındırıyordu ki, gözlerimi kaçırdım bu duygu karmaşasında.

"Hangi gözlerle bebeğim?"

"Yemek yiyeceğim, beni salmazsan hiç gocunmam başka masaya giderim."

İki kaşını kaldırdı.

"Öyle mi? Beni buradaki herkesi göndermeye mecbur bırakma."

"İyi be. Bakma o zaman."

Güldü ve lavaboya gideceğini, hemen geleceğini söyleyip ayaklandı. Anlık rahatlama ile yemeğimi yemeye devam ettim. İçeceğimin son yudumlarını alırken aldığımız glossu açıp denedim. Sanırım stok yapmam gerekecekti.

"Ah, kimleri görüyorum burada?"

Gözlerimi aynadan çekip karşıma oturan kişiye baktım. Eda herkes ile iletişimimi kestiğinde onunla sevişmek için yalvardığım kız.

"Pardon?"

"Seni görmeyeli çok oldu. Özlettin."

Açıkçası zerre ilgimi çekmiyordu, eski zevklerimi sorgulamama sebep oldu karşımdaki görüntü.

"Keşke bende aynısını söyleyebilsem.."

Gülüp göz kırptım. Aynada glossumu düzeltip bana kaşları çatık bakan kıza tek kaşımı kaldırdım. Tanrı'ya fiziğim ve tek kaşımı kaldırma özelliğim için şükredecektim.

"İstersen bir ara takılabiliriz. Bu sefer kimin altta olacağına sen karar verirsin."

Ben ağzımı açmadan gelen ses ile Eda'ya döndüm. Hayır gülmemeliydim ama..boğaya benziyordu.

"Ona istediği zevki veriyorum. Çekilebilirsin."

İsmini hatırlamadığım kız bana baktı. Bir adım yaklaştı.

"Bu ota boka atlayan kim güzelim?"

"Sevg-"

Eda'nın sözünü kestim.

"Arkadaşım. Ve o bana karışamaz. Ancak ilgimi çekmiyorsun."

Eda'nın bana nasıl baktığını tahmin edebiliyordum. Ancak umursamadım. Karşımdaki kıza zevkime uymadığını söyleyip gönderdim ve tekrar yerime oturdum. Eda yavaş adımlarla karşıma oturdu ve bana bakmadan masada bulunan alışveriş poşetlerini eline doldurdu.

Bir şey demeden önümde yürürken onun bitirmediği patatesten bir tane alıp arkadasında ilerledim. Aptal değildim, hisleri adeta ben buradayım diye bağırıyordu zaten. Ancak hayır, bir daha bu yollara düşemezdim. Bir daha bunları kendime yaşatamazdım.

Otoparka doğru giderken birden durdu ve bana döndü. Gözleri dolmuştu, vicdansız değildim ve bu içimin titremesine sebep oluyordu.

"Neden sevgilim dememe izin vermedin? Neden?"

Derin bir nefes alıp verdim.

"Çünkü sevgili değiliz Eda."

"Hayır Nil, sen sadece hislerimi görmek istemeyen, umursamazın tekisin."

"Ne bekliyordun? Beni o eve tıkıp zamanla sana aşık olmamı mı?"

Poşetleri yere bıraktı ve üstüme yürüdü.

"Seni gözümden sakınmak için koydum o eve. Sana beni sev demiyorum, beni gör diyorum Nil."

Kalbim sıkıştı. Ne diyeceğimi düşünürken o konuşmasına devam etti.

"Ama sen görmek istemiyorsun, sen sadece geçmişe tıkılıp kalıyorsun. İntiharıyla senin hayatını, kariyerini mahveden kıza."

Nefesim daraldı. Nasıl konuşuyordu onun hakkında?

"Sen ne cüretle öyle konuşuyorsun!?"

Gözlerinde bariz belli olan sinir ile bana yaklaştı. Gözlerinin perdesi çekilmiş, duyguları tüm şeffafliği ile görünüyordu. Kırgınlık ve bariz öfke.

"Hayatına bak diyorum, etrafına bak, seni burada bekleyen bana bak. Geçmişe ve o kıza takılı kalma diyorum. Umursamaz olan kişiliğinden ödün ver ve biraz önemse diyorum."

Gözlerim kızardı. Burnum sızladı. Ancak duruşum hala dikti.

"Bir daha ondan bahsetme."

Ellerini saçlarından geçirdi. Birkaç derin nefes aldı ve arabaya yürümeye başladı, poşetleri alarak. Bir şey demeden arkadasından yürüdüm.

Arabaya bindim ve çalıştırdı. Sakin sakin kullanıyordu ancak direksiyonu sıkan elleri, birazdan dile gelecek kadar kızarmıştı. Sessiz ve gergin bir yolculuk yapıyorduk, bende kafamı cama dayamış maziyi anıyordum.

"Bana bak Nil."

Kafamı kaldırmadım ve camı izlemeye devam ettim.

"Nil bana bak!"

Yükselen sesi ile kafamı kaldırdım. Bu her zamanki Eda değildi, sinirlenip bu tavırlarını sergilediği zamanlar tabii ki oluyordu ama bu kadar değil..

"Eda, sakinleş öyle konuşalım."

"Nasıl sakinleşebilirim? Seni sevdiğimi görmüyorsun, umursamıyorsun. Sana seni seviyorum diyoru-"

"Beni kendi evine hapsederek mi gösteriyorsun sevgini?"

"Kendini sürekli birilerinin yatağına attığın bir hayata ne zamana kadar devam etmeyi düşünüyordun?"

"Benim hayatım beni ilgilendiriyor, haddini bil."

"Senin benden önceye kadar bir hayatın mı vardı Nil?"

"Evet?"

Güldü. O an bana her zaman güzel gelen gülümsemesi sinirlerimi bozdu.

"Geçmişi ve o kızı unut. Seni mutlu edeceğim Nil."

"Ne demek istiyorsun sen?"

Sinirle ona baktım. O benim kırmızı çizgimdi, unutacak olsam şimdiye kadar işim neydi ki? Ahmaklaşıyordu.

"Ölü birini aklında fazla yer ediyorsun. O kadar bencilsin ki beni görmüyorsun. Sadece altımda inliyorsun ve zevkten başka hiçbir duygu barındırmıyorsun. Günlerin sadece geçmişi yaşıyor, tek bir günü. Yeni bir güne adım at."

Derin bir nefes aldım. Gözlerim doldu, hayır sadece onu unutamadığım için bana bunu yapamazdı.

"Arabayı durdur."

"Ne?"

"Arabayı, durdur."

Kelimeleri tek tek ve ağır ağır söyleyip vurguladım. Bir yola bir bana baktı, şaşırdığı belliydi.

"Ne bekliyordun, 'Ah, bu dediklerin çok doğru ben geçmişimi ve geleceğimi tamamiyle etkileyen bir olayı abartıyorum' dememi mi?"

"Hayır a-"

"Arabayı durdur!"

Arabayı sağa çekti ve ben yüzüne dahi bakmadan konuşmama devam ettim.

"Sakın tek kelime etme. Bitti aramızdaki şey. Arama, yazma, konuşma."

Tek kelime etmesine dahi izin vermeden  çantamı alarak arabadan indim. O da birkaç saniye durmuş ve gaza basıp adeta uçmuştu.

Peki, harika. Şimdi otoban yolunda bir başıma duruyordum.


Yerin, Yanım.|  Mommykink gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin