Gözlerim Rosé ile meşgulken kulaklarım etrafımda çalan korna seslerini duymak istemiyordu. Adımlarımı hızlandırıp restoranın cam kapısını ittirdim. En köşede ki masada oturuyorlardı. Adamın sırıtışından, aralarında geçen sohbetten oldukça hoşnut olduğu belliydi.
Yanımdan geçen garsonu durdurup onların masasını göstererek bir şeyler fısıldadım. Geriye sadece izlemek kaldığında kenara çekilip gözlerimi karşıya diktim.
Çok geçmeden üstüne dökülen kırmızı şarapla ayaklanan genç adam Rosé'nin önünde eğilip hızlıca lavaboya ilerlediğinde yavaş ve sakin adımlarla masaların yanından geçerek Rosé'nin karşısına oturdum.
Önce bir duraksayıp kaşlarını çattı ve o güzel alnının kırışmasına yol açtı. Hiddetle ayağa kalktı ancak ne söyleyeceğini bilmiyor gibi bir hali vardı.
"Otur" sade bakan gözlerimin onu baskı altına aldığına emindim.
"Ne arıyorsun burada? Git." Dişlerini birbirine bastırarak konuşuyordu. Ağlaması çok zaman almazdı.
"Beni özledin ve bende geldim" göz devirdi.
"Narsist kişiliğin önünü görmene engel oluyor sanırım? Seni istemiyorum, git." İşaret parmağımla koltuğu gösterdim.
"Otur Rosé." Duraksadı.
"Bir daha demeyeceğim. Otur." Nefesini dışarı bırakıp oturdu.
"Ne istiyorsun?" Sigaramı dudaklarıma tutturup yaktım. İçime çekip dudaklarımdan uzaklaştırdım. Çektiğim dumanı karşıya üflediğimde yüzünü ekşitti.
"Seni de içtiğin bu lanet şeyi de istemiyorum." Sigaramı masanın üzerinde söndürüp arkama yaslandım.
"İstiyorsun ben istediğim andan itibaren tercih şansın olmadı Rosé. Üzgünüm (!)" Dolu gözleriyle gülümsedi.
"Bana Rosé demeyi kes. Ayrıca beni bırakan sendin ve şimdi de tekrar istediğini mi imâ ediyorsun?" Sakince tahta sandalyeyi biraz arkaya kaydırıp ayağa kalktım. Rosé'nin yanına yaklaştığımda yüzüne doğru eğildim.
"İmâ etmem. İstiyorum. Ve ben Rosé demek istersem Rosé derim. Buna engel olmaya gücün yetmez Rosé. Beni zorlama."
"Defol-" gözünden akan bir damla yaşla ayağa kalkma çabası omzundan sertçe tutmamla son bulmuştu.
"Ne oluyor burada?" Arkamda olduğunu tahmin ettiğim o adamın sesini işitmemle oldukça soğuk bir yüz ifadesiyle ona doğru döndüm. Dönmemle önce duraksayıp sonra gerçek olduğumu düşünmüyormuş gibi görünüyordu.
"Bay Park?" Ellerimi cebime sokup kafamı yana doğru eğdim.
"Sizi tanıyorum! Şirketinize birçok kez muhasebe elemanı olarak girmeyi denedim fakat başaramadım"
"Şirketimi başarısız insanların eline bırakmam. Şimdi kız arkadaşımla beni yalnız bırak." Kısa bir süre şaşkınlıkla Rosé'de bakışlarını gezdirip duraksadı. Rosé'ye dönüp dik dik baktığımda önce itiraz edecekken nefesini dışarı bırakıp beni onayladı. Adam sonunda gittiğinde Rosé'nin elinden tutup yüzüne yaklaştım.
"Buradan beraber çıkacağız. Eğer bir sorun çıkarmaya kalkarsan bu bana yaptığın ikinci ve son hatan olur Rosé." Cevabını dinlemeye kalmadan hızlıca çıkışa yönlendirdim.
Yolun pekte kenarında durmayan arabama bindirdiğimde suratı asıktı.
"Benden ne istiyorsun?" Üzerimde olan bakışlarına aldırmayarak arabayı çalıştırdım.
"Hatalarının bedelini ödemeni istiyorum." Alayla güldü.
"Hatayı yapan sendin! Şimdi de benim bedel ödemem gerektiğini mi düşünüyorsun? Narsist ve bencilsin! Durdur şu lanet şeyi!" Kapıları kilitleyip arabayı sertçe durdurdum.