"bitti mi?" Sakinliğimi korumaya çalışarak kafa salladım.
"Sen ve yaptıkların artık umrumda değil. Umrumda olan tek şey oğlum. Ayrıca çok duymak istersen, benim için aşktan çok uzaktasın sana karşı hiçbir şey kalmadı, aldın götürdün. Daha fazla diyecek bir şeyim yok eğer bana katlanmak istemiyorsan durma git fakat oğlum hep benimle kalacak bunu da bil."
Bana bakan boş gözlerine bir süre baktım. Gerçekten mi diye düşündüm kendi kendime "gerçekten bu adam için mi kendimi harap ettim"
"Tüm bu yaşananların içinde sadece beni suçluyorsun ve beni sürekli aşağılamaya çalışıyorsun. Ama ben neyin farkındayım biliyor musun? Bu sözlerinin hepsinin çok boş ve kibir yığınından ibaret olduğunun. Dediğim gibi senden sevgi ve ilgi bekleyen yok fakat ben senin ne beklediğinin gayet farkındayım, sadece söylediğin tüm cümleleri o çok güzel laf yalan ağzına tıkacağım günü bekle."
Güldü.
"Bazen boyundan büyük laflar etmene bayılıyorum..." Koltuktan kalkıp yavaşça yanına adımladım ve geriye doğru yaslanmış konumda duran Jimin'in üzerine eğilip nefesimin çarptığı dudaklarına kısa bir süre göz gezdirip gözlerine çıkarttım gözlerimi.
"Bana bayıldığının farkındayım..." Kulaklarına fısıldayıp burnumu hafif yanağına sürterek kokusunu ciğerlerime doldurduktan sonra geri çekildim. Sırıtan yüz ifadesine gülümsedim.
"İyi geceler"
Yavaş adımlarla çalışma odasından çıkıp kendi odama girdim. Yorgun bedenim ve karışık kafamdan kaçmak istediğimden çabucak kıyafetlerimi çıkarıp iç çamaşırlarımla yorganın altına girdim.
Uyuyalı ne kadar geçtiğini anlamadığım bir süre sonra gözlerimi açtım. Sabah mı olmuştu?
İçeriye ışık girmesine engel olan perdelerim kapalı olduğundan mı hala gece gibi hissediyordum yoksa gerçekten gece miydi? Yavaşça yataktan doğrulup perdeyi araladım. Geceydi.
Askıda duran siyah sabahlığımı üzerime geçirip odadan çıktım. Hareketlerimi kontrol edemiyor gibiydim herşey kendiliğinden oluyordu yada olması gerekiyordu.
Hemen çaprazımda duran odanın gümüş kulpunu dikkatlice indirdim. Kafamı biraz odaya soktuğumda hareketsiz yatan, sırtı bana dönük bir beden vardı. Ona dokunmak için yanıp tutuşan ellerimi daha fazla onsuz bırakmak istemediğimden yatağın diğer tarafına doğru ilerledim. Yüzünü görmeliydim.
Uykuya teslim olmuş gözleri, kapalıydı. Normalde jilet gibi keskin olan saçları dağınıktı. Bakınca gerildiğim yüzü yumuşaktı. Dokundum.
Parmaklarımı usulca saçlarından gözlerine, gözlerinden boynuna kadar kaydırdım. Omuzlarına kadar çekilmiş yorganı parmağım, teninde sürtünerek bileğine kadar indirdi. Parmağım tenini okşamaya devam ettiğinde gözlerim içimi ısıtan yüzündeydi. Usulca kirpiklerini araladı, gözlerimden başlayarak beni yavaş ve tadını çıkara çıkara süzdü. Bileğinde olan elimi tutup yanındaki boşluğa oturtup sırıttı.
Yastığından kafasını kaldırıp elini saçlarımda gezdirdi ve saçlarımı eline dolayıp arkamda topladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırdı, dudaklarını istediği her yerde gezdirdi. En sonunda üst dudağıma küçük bi öpücük bıraktığında sımsıcak göğsüne elimi koyup alt dudağını öptüm ve hafifçe itip ayağa tekrar kalktım.
Küçük bir hareketiyle içim alev alev yanıyordu.
Sabahlığımın ipini çözdüm ve omuzlarımdan usulca yere bıraktım. Topuklarıma değen saten kumaşı vücudumu örtmeye yetmiyordu. İç çamaşırlarımla kalmıştım.