Minry önüne koyduğum sütünü içerken, o sırada bizde Jiminle bakışıyorduk.
Gece olan sadece bir sayıklamadan ibaret de olabilirdi fakat sanırım artık bir şeyleri söyleme zamanımız da gelmişti. Minry'nin bunu tek başına anlamasını bekleyemezdim. Yakında 4 yaşında olacaktı büyüyordu ve babasının yanında olduğunun bilinciyle büyümesi onun için bir hediyeydi. Çoktandır Jimin'in varlığından habersiz, ölen babasının acısını tam kıvamında hissedemese de, geri gelmeyeceğini düşündüğünden içten içe üzülüyordu.
Başkasını getirip bu senin baban da diyemezdim. İnsan evini kaybettiğinde başka bir eve sığınıp onun artık yeni evi olduğunu kolayca kabullenebilir miydi? O kadar kolay olsaydı şimdi geriye ne Jimin ne de Jimin'den bir parça kalırdı...
"Kahvaltını bitirdikten sonra seninle biraz konuşabilir miyiz miniğim?" Minry Jimin'e kafa saklamıştı fakat bu benim içime sinmiyordu.
"Bence Minry kahvaltısını yaptıktan sonra parka gitmek ister?" Minry bana kocaman gülümseyip önünde kileri küçük elleriyle çabucak yemeye başlayacaktı ki durdurdum. Boğazında kalabilirdi.
"Parkı erteyelebiliriz." Küçük bebeğim Jimin'in cümlesine karşı dudaklarını büzdüğünde Jimin kafasını okşadı.
"Pekâlâ bizde döndükten sonra konuşuruz" Jimin'e gülümsedim fakat o bana surat asmakla meşguldü.
Minry'nin üstünü değiştirmesine yardımcı olacakken Jimin beni yanına çağırıp, Minry'i giydirmesi için hizmetliye seslenmişti.
"Ne var Jimin?" Yine planlarını bozduğum için sinirliydi.
"Bu şekilde saçma sapan davranmaya devam et fakat sonucun hep aynı yere varacağını bil Rosé. İşlerimi zorlaştırırsan, ayağıma dolanırsan seni ortadan kaldırmasını da bilirim. Beni biraz tanıyorsan bilirsin, yaparım." Güldüm.
"Kimsin sen? Benimle nasıl böyle konuşabiliyorsun? Eğer hayatımda tek gücü parasından ibaret olan birini isteseydim sen ortaya çıkmadan öyle birini bulurdum. Ne benim ne de oğlumun sen ve senin gibilere ihtiyacımız yok. Minry seni şimdi babası olarak görse ilerde elbette gerçek kibirli yüzünü görüp uzaklaşacak. Ve o sana benziyor Jimin ezmeye çalıştığın gibi ezileceksin."
"Beni tanıdığın kadar kendini tanıyamamışsın. Sen benden de kibirlisin Rosé. Oğlumuzun kime benzediği tartışılır. Dediğim gibi işime karışma yoksa herşey mahvolur ve ben öyle olmasını hiç istemem."
Jimin'in boyundan büyük laflar etmesi eskiden beri hep komik geldiğinden arkasından sadece gülmüştüm. Bu dünyada bir miktar paradan başka hiçbir anlam ifade etmemesi çok acınası bir şeydi fakat bunu övünerek kibirli tavırlara dökmesi çok ironikti...
Jimin Minry'i erkenden eve götürmeye çalışsa da Minry'nin her seferinde başka bir etkinlik yapmak istemesiyle bu çabası boşa çıkıyordu.
Şimdi de önlerine dizilmiş küçük topları vurmaya çalışıyorlardı. Minry vuramadığında üzülüyordu fakat Jimin vuramadığında sinirlenip kendi kendine söyleniyordu ve bu aşırı komikti.
Onlar eğlenmeye devam ederken gruptan gelen mesajlara dayanamayıp tıkladım.
~LİSA MİLLİ OL ARTIK~
Jenmoney: arkadaslar emergency!
Littlefakir: biliyodum ben
yAJenmoney: neyi¿
Littlefakir: diyeceğin seyi