Selaam! YKS'nin bitişine özel sizin için harika bir bölüm getirdim. Geciktiğimi biliyorum ama büyük bir sınav atlattım. Yorumlarınızı bekliyoruum.
Saatlerdir bekliyordum.
Bu küçük cennet bahçesi artık huzur vermemeye başlamıştı. Yağız geleceğini söylemişti. Neden gelmiyordu hala? Sıkıntıyla yerimden kalktım. Saatlerdir kaynayan kahve yaparız diye kaynattığım suyun altını kapadım. Yağız'ın kesinlikle bir sebebi olmalıydı değil mi? Kesinlikle bir sebep vardı. Neden gelmiyordu?
Telefonumun tuş kilidini açtım. Yağız'la olan mesajlarımızı tekrar tekrar okudum. Yanlış bir şey mi yaptım diye dakikalarca düşündüm. Yoktu, gelmemesi için bir sebep yoktu. Ağlamaya başladım. Başına bir şey mi gelmişti? Yoksa kesin gelirdi. Başına bir şey gelmişti, başka bir açıklaması yoktu.
Artık gitmem gerekiyordu. Köpeklerimin mamasını döktüm. Gözyaşlarımı elimin tersiyle sildim. Suyun altını kapattım mı diye tekrar kontrol ettim. Tekrar tekrar Yağız'la olan mesajlarımızı okudum. Her ihtimale karşı biraz daha bekledim ama artık gitmeliydim. Yerimden kalkarak çantamı omzuma aldım. Ağaçların arasından çıktım.
O sırada onu gördüm. Yüzü gözü mosmordu. Kaşından kan akıyordu. Zar zor yürümeye çalışıyordu. Beni görünce durdu ve gülümsedi. "Yağız!" diyerek yanına koştum. "Beklettim Asya, özür dilerim." dedi. Hala beni beklettiğinden mi bahsediyordu? "Bunu sana kim yaptı Yağız?" diyerek elinden tuttum ve onu kulübeye doğru çekiştirdim. "Önemli değil." diyerek yerinde durmaya çalışıyordu. Ciddi bir tutumla ona doğru döndüm. "Yağız, gel!" dedim hafif yüksek bir sesle. Bu sefer sözümü dinledi.
Gizli bahçeme girince Yağız hayranlıkla etrafa baktı. "Ne güzel yapmışsın burasını." dedi. Kaşından süzülen kan yere düştüğünde içim gitti. "Sen otur. Ormanda diken falan batar da düşersem diye yanımda bir sağlık kiti vardı. Onu getiriyorum." Yağız oturduğunda kulübeden sağlık kitini aldım. Yağız'ın yanına oturarak kitten malzemeleri çıkarmaya başladım. Elime aldığım malzemeyi pamuğa döktüm. Yağız'ın suratına dönerek kaşındaki kanı temizlemeye başladım. "Kim yaptı sana bunu?" diye sordum yeniden. Cevap vermedi. "Yağız bir şey soruyorum." diyerek tekrarladım. Kurumuş kan damlalarını yanaklarından silerken gözlerimin içine baktı. "Babam." diyebildi sadece. Yağız'ın babası kimdi? "Neden?" Gözlerini gözlerime kilitledi. Sonra da bakışlarını kaçırdı. "Önemli değil." dedi ve geçiştirdi yeniden. "Önemli olmayan bu mu?" diyerek yüzünü gösterdim. Kanları temizledikten sonra yara bandını kaşına yapıştırdım. "Ben buraya seni görmeye geldim Asya. Babam hakkında konuşmaya değil." dedi. Elime aldığım kremi morluklarına sürmeye başladım. "Yüzün bu haldeyken benden bunu bekleme Yağız." dedim ve sürdüğüm kremi dağıtmaya başladım.
Sonunda yüzündeki yaraları temizlemiştim. Sağlık kitini toparlamaya çalışırken birden elimden tuttu. Şaşkınlıkla ona bakarken avuç içlerimden öptü. Kalbim yerinden çıkacaktı sanki. Neden yapmıştı bunu? Kalbimin sesi dışarıdan duyuluyor muydu acaba? "Teşekkür ederim." dedi. Kendime gelmeye çalışıyordum. Gülümsedi. Gözlerimi kırpıştırdım. "Rica ederim." dedim o heyecanla. Aceleyle yerimden kalkıp sağlık kitini kulübeye götürdüm. Arkamdan güldüğüne emindim.
Geri döndüğümde tek bir noktaya bakıp düşündüğünü gördüm. Yavaşça yanına oturup elimi sırtına koydum. "Ne oldu Yağız? Anlat bana." dediğimde baktığı tek noktadan bakışlarını çekip bana baktı. "Baştan başlamam lazım Asya. Hazır mıyım bilmiyorum." Gülümsedim. "Sana yardım edeceğim." dedim. Gülümsedi ve anlatmaya başladı.
"Levent'i hatırlıyor musun?" diye sordu. Biraz düşündüm. Levent ismi çok tanıdıktı. "Hatırlıyorum sanırım geçen sene birkaç kez oturup çay içmiştik. Sonra hareketleri değişince benden uzak durmasını istedim. O da dediğim gibi yaptı. Levent ne alaka ki?" dediğimde ofladı. "Dediğin gibi yapmadı Asya. O piç seni her gün takip etti. Senin hakkında bilgiler toplamaya devam etti." dediğinde şaşırıp kaldım. "Nasıl?" diye sordum. "Ciddi misin?" diye ekledim. Bir sapık tarafından takip mi ediliyordum yani? Nasıl fark etmezdim bunu? Ama Levent bir daha hiç karşıma çıkmamıştı. Nasıl olurdu bu?
"Babasızlığı en derinlerimde hissettim ben. Hiç babam olmadı. Onu tanıyordum. Yine de beni istememişti. Bir gün okuldan eve dönüyordum. Seni gördüm. Onunlaydın. Başımdan aşağı kaynar sular aktı sanki. Beni istemiyordu. Seni istiyordu. Seni tanımıyordum o zaman. Sadece bizim okulun birincisi olduğunu biliyordum, o kadar. Sonra ister istemez hep seni gördüm. Karşıma çıktın sürekli. Neden beni değil de babam seni seçmişti? Anlayamıyordum. Sonrasında anlamaya başladım. O kadar güzeldin ki Asya. Sadece dış görünüş olarak değil, kalbin de çok güzeldi. Kafa dinlemeye bu ormana geldiğimde senin de burada olduğunu görmüştüm. O zaman anladım ki kalbin de çok güzel. Her gün köpeklerine mamalarını koyuyordun, bakımlarını yapıyordun. Senden başka kimse kilometrelerce bisiklet sürüp buraya gelmezdi. Buraya gelmenin tek sebebi köpeklerin de değildi. Bazen ağladığını duyuyordum. İçim gidiyordu Asya. Seni üzen herkesin karşısına çıkmak istiyordum. O zaman anladım, sana vurulmuşum."
Hiç bir şey diyemiyordum. Levent, Yağız'ın babasıydı demek. Yağız da beni o yüzden sevmişti. İkimizin de yarası aynıydı. Baba.
"Sonra kız kardeşim hastalandı. Dokum uyuyor mu diye beni yanına aldı babam. Oraları biliyorsun zaten. Babamın yanında kalmaya başladım. O zaman fark ettim ki babam sana takıntılı. Tam bir sapık. Senin fotoğraflarını çekiyordu, geceleri onlara bakıyordu." Ne? Bu kadar mıydı gerçekten. Kendimi çok güvensiz hissediyordum. Elini elimin üstüne koydu. Korktuğumu fark etmişti. "Korkma Asya. Ben seni üzecek her şeyi yok ettim." diyerek sözlerine devam etti. "Defalarca babamı uyardım. Devam etti. Ne yaparsam yapayım devam etti. Sorunu sakince çözmeye çalıştım, olmadı. Sonrasında o malum dedikodu çıktı. Batuhan'ın çıkardığı ama senin benim çıkardığımı düşündüğün dedikodu. Mahvoldum Asya. Bunu benim yapabilmiş olmama inandığına mahvoldum ama sana kızamıyordum. Beni tanımıyordun. Gittim bir hat aldım ve Beni Benden olarak sana yazdım."
Hikayemiz başlıyordu.
"Yağız olarak karşına çıkmadım çünkü dedikodunun benden çıktığını düşünmüştün. Seni yanıma çekip nasıl bir insan olduğumu gösterebilmek için o zamanlar en yakın arkadaşım olan Batuhan'a rica etmiştim. Böylelikle seninle aynı ortama girdik. Yine de zamana ihtiyacımız vardı. Sana ben olduğumu söyleyemezdim. Zamanı değildi. Batu da bunu çok iyi biliyordu. O yüzden o gün partide erkenden anlattı her şeyi. Beni Benden'in ben olduğundan bahsetti. Zamanı değildi Asya. Babamı yok etmeden karşına çıkamazdım. İçim almıyordu. Biz birlikteyken o sapığın bizi takip etme düşüncesi beni kahrediyordu. O partiden sonra çıkamadım karşına o yüzden. Günlerce yoktum. Gelemedim."
"Bugün nasıl geldin Yağız?"
"Babamı olanları karısına söylemekle tehdit ediyordum sürekli. Yine de o durmadı. Bugün senin yanına gelmeden o işi halletmek istedim. Her şeyi karısına anlattım. O fotoğrafları yaktım. Babamdan kurtuldum. Artık annemle yaşayacağım. Seni de kurtardım babamdan."
Elimi yüzüne götürdüm ve yaralarını sevdim. "Bunları baban mı yaptı sana?" dedim. Gülümsedi. "Önemi yok Asya." dedi. Derin bir nefes aldım. "Beni bu kadar çok seviyor musun cidden?" diye sordum. "Hala sorguluyor musun?" diye sordu. Başımı sağa sola çevirdim. Sorgulamıyordum.
Sanki bir güç bizi birbirimize itiyordu. Nefesini hissediyordum. "Asya." dedi. "Seni öpebilir miyim?" Güldüm. Dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bir uyum içinde birbirimizi öpüyorduk. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi. Onunki de öyleydi, hissedebiliyordum. Beni doyasıya öptü.
Beni Benden'e şimdi gerçekten kavuşmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
beni benden // texting
Short StoryAsya: sen kimsin? 0544*******: seni senden daha iyi tanıyan 0544*******: seni senden daha çok düşünen 0544*******: seni senden daha çok seven Asya: anlamıyorum. 0544*******: bana 'beni benden' de Asya. 0544*******: çünkü her zaman seni senden dah...