"Ölüm saati: sabah 11.45. Ölüm nedeni: cinayet." Gözlerimi kırpıştırdım. Şaşkın bir şekilde karşımdaki adam ve kadına baktım. Kimdi bunlar? Ayrıca ne diyorlardı böyle? Adam beyaz tenliydi, uzun boyluydu. Gözleri beni buldu.
"Aslı Şenay Akıncı?"
"Evet, benim" dedim. Adam kadına bakmadan elindeki evraka bir şey yapıp kadına uzattı.
"Kimlik eşleştirme teyit edildi ve onaylandı." Benden mi bahsediyordu? Dosya bilgim mi? Hastanede miydim? Etrafıma baktım, açık alandı. Dur bir dakika! Burası sabah geçtiğim sokaktı! Lan! En son karnımdan bıçaklanmıştım! Bıçağı gördüğümde ürperdim. Endişeyle elimle karnıma dokundum, kanlar olduğu gibi duruyordu. Ama acı hissetmiyordum. Karnından bıçaklanınca canımız acımıyor muydu? Panikle bir kez daha etrafıma baktım. Az önce sessiz olan sokaktan şimdi sesler gelmeye başlamıştı: Acı acı çalan ambulansın siren sesini duydum. Tıpkı adam gibi simsiyah trençkot giyen kadın bana baktı. Ciddi duran yüzüne dikkatle baktım. Kestane rengi saçlarını ensesinden sımsıkı toplamış. "Çok üzgünüm Aslı." dedi. Anlamsızca yüzüne baktım.
Kolumdan tutulup kenara çekildim. O an bir şey hatırladım: Bu sabah da kolumdan tutulmuştum ve döndüğüm anda uzun boylu, yapılı bir adam tarafından karnımdan bıçaklanmıştım. Başımı hafifçe yana eğdim: Ne hikmetse adamın yüzünü hatırlayamıyordum. Sahi kimdi o adam? Tanıdığım biri miydi acaba?
"Dikkatle izle!" adamın sesini duyunca başımı ona doğru çevirdim ve baktığı yöne doğru başımı çevirdim. Ben de izlemeye başladım. Sağlık personelleri ambulanstan inmiş, bir yere doğru hızla gidiyorlardı. Buradayım demek istedim. Ağzımı açacağım zaman bir şey daha hızla aklıma geldi.
Az önce ne demişti bu adam?
Ölüm saati 11.45 mi? "Cinayet mi?" dedim biranda bağırarak? Adam gözlerini devirerek bana baktı." Şok hali geçmeye başlıyor." dedi kadın. "Bir dakika! Bir dakika!" dedim. OHA! BEN ÖLDÜM MÜ ŞİMDİ?
Hızla sağlık personelinin yanına doğru yürümeye başladım.
"Biraz daha kibar olamaz mısın?" dedi arkamdan gelen kadın. "Ne yapayım yani?" dedi adam. "Kıza öldüğünü söylemen gerekiyordu." "Birazdan anlayacak zaten."
Kalabalığı hızla geçtim, elinde telefonla resim çekmeye çalışan bir sürü insan toplanmıştı. Yere dağılmış eşyaları gördüm: Aynı benim eşyalarıma benziyordu. Ay hayır ya!
En öne geldiğimde durdum. Yerde yatan birini gördüm, bacaklarım titriyordu. Titreyen elimi öne doğru uzatmaya çalıştım. Dudaklarım titriyordu, gözümden bir damla yaş düştü. "Ben..." dedim. Ben. Ben ölmedim. Ben yaşıyorum.
"Çok kan kaybetmiş" dedi att adam. "Elimizden gelen bir şey yok. Biz geldiğimizde çoktan ölmüş." Başını anladığını belirten ifadeyle sallayan polis memurunu gördüm. Ağlıyordum. Başımı iki yana sallıyordum. Hayır. "Kimliğini buldum amirim" dedi bir memur. "Aslı Şenay Akıncı. "
Elinde siyah ceset torbasıyla gelen polisi gördüğümde öldüğüme ikna olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hakkını Helal Et
FantasíaBu dünyada helalleşemeyenlerin halini hiç merak ettiniz mi? Eğer merak ediyorsanız, Hakkını Helal Et adalet konağına bekliyoruz, dileriz ki sürdüğünüz hayatınız bittikten sonra buraya hiç uğramadan gidersiniz.