Her ne kadar dünyaya tekrar dönmek için bir fırsat bulmuş ve sözleşme imzalamış olsam da, şuan bana verilen Adalet Konağı'ndaki odada oturuyordum. Şok halim geçmeye başlamıştı. Sözleşme gereğince bana verilen süre dünyaya adım atar atmaz başlayacaktı. Korkuyor, başarısız olma endişesi nedeniyle gerim gerim geriliyordum.
Bu işin altından kalkabilecek miyim?
Endişem had safhadaydı.
Biran önce dünyaya gitmeli ve cinayetimi aydınlatmalıydım.
Yatağın üstüne oturdum, kendimi pat diye bıraktım demek daha doğru olur.
Nereden başlayacaktım, nasıl bir yol izleyecektim?
Katili yakalayabilecek miyim?
Gözlerimden birkaç damla gözyaşı süzüldü, yanağımda ince bir yol izleyerek kulağımda son buldu. Derin bir nefes aldım. Her şeyin bir yolu, bir kolaylığı muhakkak vardı. Annem hep öyle söylerdi. Annemi hatırladığım zaman içim cız etti. Nasıldı? Öğrenmiş miydi benim öldürüldüğümü? Ailemi hatırlamak canımı yakmıştı. Onları şimdiden çok özlemiştim. Onlarsız nasıl devam edecektim ki? Boğazımdaki yumru her zaman var mı olacaktı?
Ben bu acıyla baş edemezken, annem ne yapacaktı?
Hıçkırıklarım durmuyordu.
Ben bunu hak edecek ne yapmıştım?
***
Odamın kapısı tıklatıldığında oralı olmadım. Bir çeşit çöküş yaşıyordum; dünyaya dönsem de dönmesem de ölmüştüm. Katili yakalasam ne olacaktı ki? Geri hayata dönebilecek miyim? Hayır. İçimdeki aile özlemi beni yoruyordu. Onlara veda bile edememiştim. Gidip veda etmek istiyordum. Bir yandan da istemiyordum. Ben evden çıkarken onları mutlu bir şekilde bırakmıştım. Onları son hatırlayışım iyi olarak kalsın istiyordum.
Onları perişan halde görmeye dayanamam.
Sözleşme işinden vazgeçsem daha iyi olurdu.
"Hey, sen iyi misin?" Kıpırdamadan yatıyordum.
"-"
"Tamam, o burada." Topuklu sesi duydum. Benden uzaklaşarak koridora çıkmış ve bağırdı. Ardından yine aynı topuk tıkırtısı duydum.
"-" Topuk tıkırtısı baş ucuma kadar gelmiş ve durmuştu. Konuşmuyordu. Ben de konuşmuyordum.
"Sessizliğini neye yormalıyım?"
Ses, hemen sağımdan geliyordu. Sol tarafıma doğru cenin pozisyonunda yatıyordum. Yavaşça sağıma döndüm. Gözlerimi sese çevirdim. Ağlamaktan göz kapaklarım şişmişti, yüzüm gözüm çoktan şişmişti. Artık sadece iç çekişlerim duyuluyordu odada.
"Bak, böyle yaparak bir yere varamazsın!" Bir yere varmak? Zaten mümkün değil, demek istedim. İstesem de hiçbir yere gidemezdim zaten. Ölüm muhakkak gelip beni bulurdu. Ölümden kaçamam.
"Konuşmayacak mısın?" Siyah uzun saçlı, beyaz tenli bir kadın duruyordu karşımda. Cafcaflı elbisesine takıldı gözlerim, bu dünya için fazla değil miydi?
"Dinle." ve ayakucuma oturdu.
"Öldüğünü kabul etmek çok zor. Artık Yaşayan olamayacağını bilmek... Bunu kabullenmek çok zor biliyorum ama ne kadar çabuk kabul edersen, bu senin için o kadar kolay olur." dedi.
Hiçbir şey söylemeden yüzüne bakıyordum. Kadın sinirlenmeye başlamıştı. Yüzündeki anlayışlı ifade yerini öfkeye bırakıyordu.
"Kalk bak bakalım, kaç kişi şu an senin yerinde olmak istiyor?" dedi.
"Af edersiniz ama ben ölüyüm. Ben öldüm." dedim bakışlarımı kısa bir süreliğine kadına çevirerek.
Ölü bir insanın yerinde olmak istemek tam bir ahmaklık. "Ne şansı?" derken buldum kendimi ve sırtüstü dönerek tavana baktım. Yıldızlar yapay olmalıydı. Tavana yapıştırılan yıldızlar gibiydi.
"Tekrar dünyaya gönderileceksin?" dedi vurgulayarak. Ellerimi karnımın üstünde birleştirdim.
"Bu mu şans?" dedim. "Sonuçta ben ölüyüm. Bu neyi değiştirir?" Derin bir soluk bıraktım.
"Gitmeyecek misin? İstemiyor musun?" dedi. Odamda, ağlayana kadar istiyordum ama ağladıktan sonra fikrim değişmişti. Düşünmek için vaktim olmuştu. Sözleşmede katili yakalasam da yakalamasam da İlahi Adalet sağlanacağı için katil zaten yakalanacaktı.
İç çekerek "Gitmeyeceğim." dedim. Başımı bir an için kadına çevirmiştim. Diğer meleklerden farklı biriydi. Tabii ya, diğerleri Ölüm Meleği idi. Her departman için başka memurlar vardı burada da, tıpkı dünyadaki gibi... Farklı yüzler...
"Gideceğin söylendi." dedi. Tısladı.
"Vazgeçtim."
"Neden vazgeçtin?" dedi. Sesi kızgın çıkmıştı, her an patlayacak; bağırıp, çağırmaya başlayacak gibi duruyordu.
"Çünkü bir önemi yok!" dedim kızarak. Yattığım yerden hafifçe doğruldum. "Ben gitsem de gitmesem de katil zaten yakalanacak ve cezası verilecek!" dedim. Anlamaya çalışır gibi kaşlarını kızgınca çatarak bana bakıyordu.
"Ben öldüm tamam mı? Ben artık bir ölüyüm! Ölü!" Titreyen çenemi sıkmıştım, gözlerim dolmuştu ama ağlayamamıştım. Yüzüme baktı. Orada ne gördü bilmiyorum ama "Peki" diyerek odadan çıkıp gitti. "Sözleşmeyi iptal ettiğimi, onlara söyler herhalde?" Omuz silkip tekrar yattım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hakkını Helal Et
FantasíaBu dünyada helalleşemeyenlerin halini hiç merak ettiniz mi? Eğer merak ediyorsanız, Hakkını Helal Et adalet konağına bekliyoruz, dileriz ki sürdüğünüz hayatınız bittikten sonra buraya hiç uğramadan gidersiniz.