9

9 2 0
                                        


 "Bir sorun var." dedi telefondaki kişi.

"Neymiş?" dedi yanaklarını şişirerek. Herkes ona Süslü diyordu. Adını bilen gerçek kişi yoktu.

"Şu kız... Hande Atasoy." dediğinde adam, Süslü hemen kaşlarını çattı, oturduğu yerde doğruldu. "Ne olmuş ona?" dedi hemen. Karşı taraftaki adam, Adalet Konağı'nın genel müdürüydü. Yakında görevi bitecekti; yerine geçecek kişi ise henüz belirlenmemişti.

"Ona Hande Atasoy ismini mi verdin?" dedi Süslü'ye.

"Evet?" dedi. Genel müdür sinirle nefesini verdi. Tam emekliliğine ayrılmasına az kala bir sorunla karşı karşıya gelmişti. Bu sorun derhal çözülmezse emekliliği askıya alınacaktı. "Yine ne haltlar çeviriyorsun sen?" diye kükredi. Süslü telefonu kulağından uzaklaştırdı. "Gece gece ne bağırıyor bu manyak?" diye söylendi. Ardından Aslı'nın odasının kapısına baktı. Birazdan o da odasına çekilecekti. Güneş doğana kadar Aslı'nın başında beklemesi gerekiyordu. Kız ölür ölmez yirmi dört saat geçmeden tekrar dünyaya gönderilmişti. Bu yüzden ilk günü için Süslü'nün gözetimindeydi.

"Ne yaptığını soruyorum sana?" diye bir kez daha bağırdı adam. Yer yer grileşmiş ve kırlaşmış, seyrelmiş saçlarını göremese de kırlaşmaya başlamış kaşlarını çattığını gözünün önüne getirdi Süslü. Yüzündeki korkunç ifadeyi tahmin edebiliyordu.

Sessiz kalmaya devam etti. Ancak bu şekilde onun kükremesini durdurabilirdi.

"Sana ne yaptığını soruyorum? O kıza Hande Atasoy adını verirken ne düşünüyordun?" diye bir kez daha bağırdı adam.

Süslü, bigudi sardığı saçlarını eliyle yokladı. Salondaki koltukta ayaklarını uzatmış ve Aslı'nın odasını görebileceği şekilde oturuyordu.

"Ne demek ne düşünüyordum?" diye bir soru yöneltti Genel Müdür'e. Çabucak sinirlenen birisiydi. Şu ana kadar gayet iyi yönetmişti durumu ama daha fazla sakin kalamıyordu.

"Giderayak bana kitledin işi!" diye bir giriş yaptı. Telefondaki adam ise elini masaya vurarak Süslü'ye sinirlendiğinin sinyalini vermişti. Süslü ise geri adım atacak biri değildi.

"Bana ona yardım etmem gerektiğini söyledin..." dedi tıslayarak.

"Sana ona yardım etmeni söyledim.... doğru. Ama sen başıma başka bir dert açtın." dedi Genel Müdür tükürürcesine. "Atasoy'ların kızının adını neden kullanıyorsun?" dedi. Süslü ise kaşlarını çattı.

"Bana bu kimliği siz ilettiniz." dedi bağırmamaya çalışarak ama sessizce bağırarak.

"Ne? Ben mi?" dedi telefondaki adam.

"Evet, siz sayın Genel Müdür." dedi Süslü. Ardından elini açtı, anında tablet bilgisayarı geldi.

"Aslı Şenay Akıncı... Hemşire ve cinayet sonucu Adalet Konağı'na geldi. Katilini tanıyor, koruma programı tedbiri nedeniyle kimlik değişimine tabii." dedi ekrandaki yazıyı okuyarak. Eliyle ekranı aşağıya kaydırdı.

"Yeni kimlik: Hande Atasoy. Stajyer hemşire. Otuz günlük staj programı ile Aslı'nın dünyadaki eşleşen profilini yerine getirecek kimlik. Hastanede geçireceği zaman için bu profil kullanılacaktır." dedi kaşlarını çatarak. "Nesi yanlış?" dedi. Genel Müdür ise duydukları karşısında şaşırdı.

"Bu ileti sana ne zaman iletildi?" dedi sesindeki şaşkınlığı gizlemeden, şüpheli bir şekilde.

"Neler oluyor?" diye mırıldandı Süslü. Ardından tabletindeki ekrandan Aslı'nın dosyasına tıkladı. "Aslı, Adalet Konağı'na girdikten beş dakika sonra sisteme düşmüş." dedi. "Onu odasına götürürlerken iletilmiş ve gelir gelmez tekrar dünyaya dönüşü için bildiri iletilmiş." dedi. Sonra başını sol tarafına eğerek ekrandaki yazılara tekrar baktı.

"Daha önce hiç bu kadar çabuk dünyaya dönen biri olmamıştı..." dedi. Bu kız için neden bu kadar çabuk bildiri düzenlenmişti?

"İlk değil..." dedi genel Müdür sıkıntılı bir nefes bırakarak. "Kız ölmemiş." dedi. Süslü "Ne?" diye bağırdı elindeki tablete bakarken. "Ne demek ölmemiş? Adalet Konağı'na geldi bu kız. Ayrıca bizi görebiliyor..."

"Biliyorum, biliyorum... Ama ölmemiş..." dedi.

Süslü kaşlarını çattı. "Bu nasıl olabilir?" dedi.

"Şöyle ki" dedi Genel Müdür sisteme bakarak. "Henüz gömülmemiş. Ayrıca dünyada ters giden bir şey var. Kızın bilgilerini az önce ilettim sana. Bu kız şu an bir hastanede, bitkisel hayatta olarak yaşıyor." dedi. Süslü kaşlarını gevşetir gibi oldu.

"Yani ölmemiş mi?" dedi. "Bitkisel hayata geçiş yapmış." dedi ekrana bakarken. "Komaya girdikten sonra bitkisel hayata girmiş. O esnada da ölüm teyidi yapılmış... Bir karışıklık mı oldu diye bakacağım ben." dedi Genel Müdür sisteme bakarken. Eliyle yanağını kaşıdı. Bu durumu nasıl açıklayacaktı? Emekli işi sekteye uğrayacaktı.

"Peki ben ne yapacağım şimdi?" dedi Süslü. "Kızın bedeni hayatta, kız yaşıyor ama şu an ruhu geçici bir süre için başka bir bedende?" dedi tekrar Aslı'nın odasına bakarak. "Kıza ne diyeceğiz? Kız kendini öldü sanıyor?" dedi Genel Müdüre.

Genel Müdür kravatını gevşetti, "Tamam, ben halledeceğim. O zamana kadar sakın kıza bir şey söyleme ve ortada gezmeyin. Ayrıca Hande Atasoy kimliğini de kullanmayın." dedi.

Ardından telefonu kapattı. Süslü ise bu durumu düşünmeye başladı. "Zaten başına dikilmemden bir terslik olduğunu anlamalıydım." dedi. İyi ama neden böyle olmuştu?

Saatin tik takları ilerlemişti. "Ahhhh." dedi esneyerek Süslü. Ardından gerindi. "Saat sekiz olmuş bile." dedi. Güneş çoktan doğmuş ve yükselmişti. "Şu kız hala uyuyor mu ki?" dedi. Aslı'nın odasının kapısına baktı. Sessizlik hakimdi. Bütün bu sesi saatin tik tak sesleri bozuyordu. Ardından tekrar koltuğa uzandı Süslü. Ne olacaktı böyle? Bir an önce katili yakalaması gerekiyordu. Hem o zaman kız, tekrar hayatına dönebilirdi. Genel Müdür ile telefon görüşmesi yaptıktan sonra sabaha kadar araştırma yapmıştı. Aslı henüz tam olarak ölmemişti; bu yüzden yeniden kendi bedeni ve kimliği ile hayatına dönebilirdi. Yapması gereken şey basit ama zordu: Bitkisel hayattan çıkması gerekiyordu.

Tabii bir de katilini yani onu öldürmeye çalışan kişiyi bulması gerekiyordu. Aksi halde Adalet Konağı'nda temelli olarak kalacaktı ki bedensiz olarak orada da uzun bir süre yaşaması onun için büyük bir problem olacaktı. Onun ve oradaki görevlilerin.


Merhabalar! Nasılsınız? Kitabı sevdiniz mi? Yeni bölümde görüşmek üzere <3  

Hakkını Helal EtHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin