Katil

92 18 3
                                    


Gece Lara uyurken ve Nisha da bekçiliğini yaparken dışarı çıkmaya karar verdim. Sfenksler umurumda değildi açıkçası. Sadece, sadece biraz uzaklaşmak istiyordum. Dışarı da yürürken, eski ben olmadığımı fark ettim, bu kadar kısa bir zamanda hızlı değişmiştim. Tabi bunda bir nevi dünyanın da değişmesinin büyük etkisi vardı. Eskiden sadece yaşarken, şimdi hayatta kalmaya da çalışıyorduk;

"kim?"

"biz."

"biz kim?"

"Lara ve ben."

"insanlara bu kadar hızlı güvenir misin? Eskiden böyle miydin oysa, değişiyorsun Poyraz, ama asıl sorman gereken soru bu iyi bir değişim mi? buna karar vermelisin."

Neydi bu şimdi? Kendimi sorguya çekmişim gibi. Bir sigara çıkardım, ahh, çakmağımı düşürmüş olmalıyım. Birinden çakmak istemeliydim, insanları süzmeye başladım; karşımdaki sokaktan bir adam geliyordu, kaşlarını çatmış, somurtmuş, hayattan bir gram zevk almıyor, aksine yalnızca zorunda olduğu için yaşıyormuş gibi. Oysa yalnızca hayattı işte birkaç yıl sonra zaten ölecekti, kendini bu denli üzmeye gerek var mıydı? Sağdaki sokaktan girdim.

Meydana geldiğimde bankta oturan bir kızın yanına yaklaştım, önüne doğru geçerek "pardon, çakmağınız var mıydı?"

Kız beni kısa bir süzdükten sonra, "ne kadar da yorgun görünüyorsun."

Yorgun mu? Cidden yorgun mu gözüküyordum oysa hayatımdaki en canlı günlerim bunlar olsa gerekti. "hayat" dedim, "her zaman beklendiği gibi gitmiyor." Yanını göstererek "otura bilir miyim?"

"lütfen"

Kızın yanına oturdum, dudaklarındaki sigarayı uzattı dudaklarıma ve elimdeki sigarayı alıp yaktı. Saçlarını soluna doğru atarak yüzünü döndü: "anlat bakalım."

"neyi?"

"nasıl bu hale geldiğini"

"ne varmış halimde?"

"ölü gibisin ama daha da kötüsü, can çekişiyorsun."

"senin halin çok farklı mı sanki?"

"evet, senin aksine ben daha mutluyum; bu hayatı, kuşların cıvıltısını, hayvanları ve kendimi seviyorum. Sana da tavsiye ederim, hayatı çok fazla umursayınca bir yere varılmıyor."

"haklısın ama hayatı mutlu yaşayınca da bir yere varılmıyor, sonunda hayatı nasıl yaşarsan yaşa ölüyorsun değil mi?"

"Farklı bir bakış açısı ama neden mutlu yaşamak varken mutsuz yaşayasın ki?"

"belki de mutluluk bana yaramıyordur?"

"mutluluk herkese yarar."

Bunlar son sözlerimizdi sigalarımızı bitirmiştik, kız ayağa kalktı ve bana bakarak bir çığlık attı. Beynimin saniyeler içerisinde kaç farklı şey düşündüğünü bilmiyorum ama en kuvvetli ihtimal arkamda bir sfenksin duruyor olmasıydı. Oturduğum yerden fırladığım gibi kızın elinden tutarak koşmaya başladım, meydanın sonunda bir ara sokağa henüz dönmüşken durdum ve arkama baktım sfenksten bir iz yoktu. Neden çığlık attığını sormak için kıza dönmemle beynime kan fışkırması bir oldu, kızın tam arkasında bir sfenks duruyordu ve ben bir şey yapmaya zaman kalmadan pençelerini kızın boynuna geçirdi, henüz yeni tanıştığım kız yere yığılırken ben öfkeden hiçbir şey düşünemiyordum. Bağırarak sfenksin üstüne atıldım, öldürme arzusu bütün bedenimi kuşatmışken attığım yumrukların sayısı ya da sfenksin zaten olmayan yüzünün tamamen kana bulanmış olması umrumda değildi, sadece yaratığın üstüne çıkmış vuruyordum. Ne kadar zaman yumruklama devam ettim bilmiyorum ama onu öldürmüş olmak beni tatmin etmiyordu, edemezdi. Benim yüzümden tamamen masum bir kız ölmüştü, yaşama sevinci olan bir kız. Sadece, sadece beni tanımış olması onun ölmesine yetmişti, diz çöküp ağlamaya başladım "bunu hak etmemişti, o bunu hak etmemişti."

Polis sirenleri duyulmaya başladığında hareket etmeden, benim yüzümden ölen kızın başında bekliyordum. Artık bir suçluydum ve kaçmaya ise hiç niyetim yoktu.

Lara Nisha'yla birlikte yanıma geldiğinde hangi duygular içinde olduğumu bilmiyordum, öfke, kin, nefret, pişmanlık, hüzün. Lara atından indi ve yanıma yaklaştı. Kafam karmakarışıktı.

Zihnimde sesler birbirine girmiş her bir hücremden ayrı bir ses çıkıyordu: "masum bir kızı öldürdün" "bunların hepsi Lara'nın yüzünden" "şimdi ne olacak" "polisler yaklaşıyor" "kız yerde ölü yatıyor" "hepsi senin yüzünden" "sen bir katilsin"

Lara elini omzuma koydu, "olanlar senin suçun değildi"

öfkenin kuşatması altındaydım, mantıklı düşünemiyordum ama sessiz de kalamazdım, bunun mantıkla açıklanabilir bir yanı yoktu; "kimin suçuydu Lara? Tek suçu benimle tanışmak olan şu kız mı? Ya da peşinden getirip başımıza sardığın şu yaratık mı? kim Lara, suçlu kim? Ben değil de kim? O kız bana az önce yaşama sevincinden bahsediyordu biliyor musun? bak, bak şimdi nerde? Ben bir katilim Lara, masum bir insanın kanına girdim."

"Hayır Poyraz sen katil değilsin. Bunların hiçbiri senin suçun değil, gel buraya." Sarıldı, ama ben sevgi gösterisine katlanacak durumda değildim. "hayır Lara, benim peşimi bırak, bu iş burada bitti." Kalktım ve koşmaya başladım.

Beynimin içi darmadağındı: "nereye gidiyoruz katil bey?" 

Kafamdaki Sesler ve LaraHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin