Medya: Melih Erdemli
İnsanlar kolay kolay kıramazdı Mihriban'ı. İlk önce babasının zamansız ölümü sarsmış, sonra annesinin buhranlara kapılıp onu hayatla bir başına bırakması yıkmıştı. Sonrasında da kimseye yokluğunda ya da hatalarında kırılacak, gücenecek kadar bağlanmamıştı. Ama az önce yaşananlar neden onun içinde bir zelzeleye sebep olmuştu ki? Daha dün hayatına giren insanın onun hakkındaki asılsız ithamları mı? Kimdi ki o? Karanlık bakışlı kapalı bir kutu. İnsani hiçbir duyguyu barındırmayan, ne hissediyor ya da ne düşünüyor kati suretle açık etmeyen bakışların sahibi bir beden değil miydi? Her ne kadar zihnini başka şeylerle meşgul etmeye çabalasa da sürekli aklına, boynundaki zinciri çekiştirip ona yakışıksız sözler söylemesi geliyordu. "Bu yaşa kadar kimseye mihnet etmeden, hakkında ne düşündüklerini umursamadan geldin Mihriban. Kendine gel ve hedefinden sapma." diye telkin etti kendini. Ama bu telkin etkisiz kalmış olacak ki omuzları düşüverdi hemen.
Her daim açık bir kitap gibi olan genç kızın düşünceli hali, Gülsüm hanımın da dikkatini çekmişti. Aklını kurcalayan ne ise onun yüzünü düşürmüş ve elindeki dosyada tek bir sayfayı tekrar tekrar okumasına rağmen bir türlü odaklanamamıştı. Dikkatini toplaması gerektiğini fark edip mutfağa gitti ve Mihriban'ın her zaman tercih ettiği sert kahveden yaptı. Genç kızın yanına geldiğinde " Sanırım buna ihtiyacın var. Ha bu beni kesmez abla dersen oturur dinlerim. Belki konuşmak rahatlatır." dedi. Mihriban her zaman bu kadının anlayışlı haline hayran olmuştu. Gülsüm hanım ile yollarını birleştiren kadere bir kez daha şükretti. Ama kendisi dahi henüz anlam veremezken, bir başkasıyla nasıl paylaşacağını bilemedi bir an. Sadece "Önemli bir şey değil abla. Yeni aldığım dava ile ilgili aklımı kurcalayan şeyler var. Ona takıldım sadece. Sen beni merak etme. Hem bak, saat kaç olmuş. Sen yat, ben de birazdan kalkacağım zaten." demekle yetindi.
Yatağına yattığında bir süre daha birbirinden kopuk düşüncelerle dalaştıktan sonra rahatsız bir uykuya daldı. Bu üstünkörü uykunun ona baş ağrısı olarak dönmesi kaçınılmazdı. Aynı saatlerde yüzlerce, trafik ve icra dairesi tarafından bağlanmış, trafikten men edilmiş aracın içerisinde kamufle olan Ford Granada'nın sürücü koltuğunda oturan Devrim, bu gece öğrendiklerini istihbarat ile paylaşıyordu. Buraya gelirken oldukça dikkatli hareket ederdi. İki sokak yukarıdaki meyhanede bir masaya oturur, bir saat kadar vakit geçirir ve arka kapıdan çıkarak bu otoparka gelirdi. Şimdiye kadar kimsenin dikkatini çekmemişti. Bundan sonra da çekmeye hiç niyeti yoktu. Kendine hakim olamayarak, yanında sürekli bir yedeğini bulundurduğu kullan at hattı telefonuna taktı ve ezberlediği numaraya bir mesaj attı.
" İyi şeyler olmayacak savcı. Can sağlığın için Melih Erdemli'den uzak durmak zorundasın. Sözlerime güven."
Sabah telefonunun alarmını kapatırken bildirim panelindeki mesaj ikonu dikkatini çekti. Mesajı açıp okuduğunda kaşlarının çatılmasına engel olamamıştı. Bekletmeden numarayı geri aradı ama yine aynı yanıtı duydu. Aradığı numara kullanılmamaktaydı. Mesajı gönderenin Devrim olduğunu tahmin etse de ne demek istediğini yorumlayamadı. Dün akşam söylediklerinin ısrarını mı sürdürüyordu, yoksa olası bir tehlikeye karşı uyarıyor muydu anlayamamıştı. Ama ona olan siniri bir an için sağlıklı düşünmesine engel oldu. Gelen mesajı en olmayacak ihtimale yorup savaş baltalarını çıkardı Mihriban. O kim oluyordu da iş ilişkilerine ya da arkadaşlıklarına karışabiliyordu?
Her zamanki gibi olabildiğince sade bir şekilde hazırlığını tamamladı. Koyu kına yeşili ceket pantolon takımının içerisine kırık beyaz saten bir gömlek giymişti. Saçlarını bu kez açık bırakmayı tercih etmiş ve sadece rimel sürerek hazırlığını tamamlamıştı. Siyah deri stilettoları ve siyah çantasıyla kendince olabildiğince sade bir tarz oluşturmuş olabilirdi ama dışarıdan görenin zerafetine dönüp bir daha baktığı, duru bir güzelliği vardı. Ve nasıl giyinmeyi tercih ederse etsin her şeyi mükemmel bir şekilde taşıyordu. Yüzüne hiçbir şey sürmesine gerek yoktu. Zaten yaprak yeşili iri gözleri bakanı içine çeken bir cümbüşü çağrıştırıyordu. Hal böyleyken çevresinde her zaman onun dikkatini çekmeye çalışan erkekler olurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Kutu
Детектив / ТриллерSiyahın içindeki beyaz nokta ile beyazın içindeki siyah nokta hiç ummadıkları bir yerde ve beklemedikleri bir anda karşı karşıya gelirse ne olur? Siyah mı beyazı yutar, beyaz mı siyahı? Belki karışıp yeni bir renk olurlar. Belli mi olur? Giz ile aşi...