Zorlu dakikalar

1.3K 68 30
                                    

"Telefonumda onun resimlerimi var!"

Hala acıyan gözlerimi perde olmadığı için tam gözüme vuran güneşle araladım . Etrafa boş boş bakıp ayılmaya çalışırken aklıma gelen telefonumla hızla yerimden fırladım . Kendi valizimi alıp başka odaya geçerek altıma siyah kumaş taytımı giyip üzerime beyaz crop onun üzerinede tos pembe delikli göbekle omzumun birini açıkta bırakan kazağı giyip montumuda üzerime geçirdim . Hayır neden trilyon defa çıktığım alışverişte evden atılacağımı hesap ederek birşeyler almadım ki?

Ayağımada beyaz airforslarımı giyip saçlarımı olabildiğince ellerimle düzeltip dudağıma lipbalmımı gözümede banyodaki aynada rimel sürüp beyaz sırt çantamıda alıp yağızın yanına gelerek telefondan saate baktım . Sadece iki saatmi uyuyabilmiştim . Saat beş buçuktu güneşte yeni doğuyordu . Yağızı uyandırmaktan vazgeçip yerdeki montunu üzerine örtüp çantamdan kremimi çıkarıp ellerime boynuma saçlarıma sürerek evden çıktım . Bir hayli geç kalacağımı anlayınca koşmaya başlamıştım .

-Saat:8:37-

Sinirle cafedeki saate bakarak ofladım . "Bilerek yaptı resmen benimle oyun oynuyor ya !" Sinirle sildiğim masayı bırakıp tezgaha geçip yeni yaptığım kurabiyeleri pasta tabağına dizmeye başladım .

"Ne bekliyordun ki tuana öyle ukala, ego yığını, kendini bilmiş birinin sözünü tutacağını mı daha çok beklersin ! Sen bi gelde kafanı patlatmayan ne olsun-" dememe kalmadan arkamı dönmemle yutkunarak olduğum yerde durup kapıya yaslanmış gülerek beni izleyen 1,70 boylarındaki kumral çocuğa bakıp tekrar yutkundum . "Sen çağansın değil mi?" Dedim vereceği cevaptan korktuğum için tedirgin bir şekilde .

Başını evet anlamında sallarken yavaşça elimdeki tabağı tezgaha koydum . "Ee ne diyordun , dur ben hatırlatayım kafamı patlatıyordun " diyerek taşa yaslanırken oflayarak ondan bir adım uzaklaştım . "6 da burda ol demiştin?" Dedim meyve suyunu bardağa koyarken . "Ben burda olacağım demedim ?" Sinirle gözlerine bakıp nefesimi dışarı vererek elimi uzattım . "Telefonum ?" Omuzlarını silkerken merakla yüzüne baktım . Gerçekten kusursuz yüz hatları kendine özgü bir duruşu vardı ama ukalaydı .

"Hadi ama sadece senin telefonun için kalkıp saat 6 'da buraya geleceğimi düşünmedin değil mi?" Sinirle dişlerimi sıkarak elimde tuttuğum kurabiyeyi ağzına tıktım . "Çok konuşma sen ! Telefonumu ver işim var!" Çağan denen çocuk beni bırakmış kurabiyelere büyük bir iştahla bakarken gözlerimi devirdim .

"Sana diyorum çağan telefonumu ver?" Eline aldığı kurabiyeyi ağzına atarken dikkatle onu izledim daha sonra cebine elini atıp telefonu çıkarıp bana uzattı tam alacakken geri çekince elimi yumruk yaparak yüzüne baktım . O ise meyve suyundan içip bana tekrar döndü ."anlaşma devam ediyor , sorun çıkarırsan 500 binlik bir hesapta fotoğraflarını görmek zorunda kalabilirsin güzel tuana "

Sondaki iki kelimeye yüzümü buruşturup telefonu elinden çekip cafe tarafına geçtim . Direk yağızı arayıp uyandırdıktan sonra telefonuma birşey yapmışmı diye bakınmaya başladım .

Galeriye girdiğim anda gördüğüm iki fotoğrafa tıklayıp baktım . Gerçekten mi?

Kendi fotoğrafını mı çekmişti ?

Gülerek fotoğraflara baktıktan sonra kilidi kapatıp yanına geçtim . "Hadi çıkalım " deyip elindeki meyve suyundan tekrar içtikten sonra kapıya yönelirken arkasından baktım . Gelmediğimi görünce durup arkasını döndü .

"Ne bekliyorsun?" Gözlerimi devirip ellerimi tezgaha koydum . "Nereye gidiyoruz ?" Elini cafenin kulbundan çekip tamamen bana döndü . "Görürsün hızlı ol banada hesap sorma iki dakikan var!" deyip çıkarken gözlerimi devirip sandalyeden montumu çantamı alıp koşarak arkasından çıktım . Siyah bmw 'de oturduğunu göründe istemeye istemeye hızlıca arabaya oturup eşyalarımı kucağıma koyarak tam kemerimi takacaktım ki dediği cümleyle durup ona baktım .

Wanna Be Yours :) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin