Baloncukların renkleri

8 1 0
                                    

"Leydi Pai artık uyanmanız gerekiyor lütfen " diyen dadıma " Of dadı neden bu kadar zorluyorsun bırakta biraz daha uyuyayım bak uyumazsam yüzüm erken yaşlanır buruş buruş olur evde kalırım. " dedim.

Tabii ki dadım peşimi bırakmadı ve tabii ki kalkmak zorunda kaldım. Buraya geldiğimden beri hayatım çok monoton gelmeye başlamıştı. -olsen dışında-

iki hafta oldu ve olsen hiç gözükmemişti gerçi hoş bende hiç onu çağırmamıştım . Bugün annem ile birlikte bir baloya gidecektik bu yüzden evde sıkıcı, bunaltıcı bir telaş hali vardı. En azından taş devrine felan gitseydim de insanlarla anlaşma uğraşma derdim olmasaydı diye düşünüyorum bazen .

Nihayet vakit gelmişken annem ve ben at arabasına doğru yürümeye başladık. Bu arada müzik kutusunu her zaman ki gibi yanımda taşıyordum.
Baloya vardıktan sonra adımız taktim edildi ve içeriye doğru geçtik. Genellikle baloda ki insanları sevmiyordum yani bedeninde bulunduğum Pai sevmiyordu.

İçecek bir şeyler var mı diye bakınırken servis yapan bir garson gördüm. Garsona doğru gidip su rica ettim .

" Leydi Pai ne zamandır gözlerim sizi görmekten mahrum sonunda dünyama bir renk geldi . " diye heyecanlı bir ses geldi arkamdan .

Arkamı döndüğümde kumral uzun boylu yakışıklı bir adam vardı ve ona baktığımda içimde garip bir his oluşmuştu. Sanırım Leydi Pai bu adamdan çok fazla hoşlanıyordu.

Bu durum maalesef beni zora sokacak gibiydi çünkü onun hisleri benim hislerim demekti. " Merhaba lord Anthon tatlı iltifatlariniz için çok minnettarım nasılsıniz? " diyerek gülümsedim.

" Rica ederim Leydim. Siz varken iyi olmamam mümkün mü ki? Asıl siz nasılsınız ne zamandır haberleşme fırsatımız olmadı. " dedi Anthon.

O sırada annem yanımıza geldi " Oh lord Anthon sizi gördüğüme ne kadar sevindim bilemezsiniz. Umarım kızım Leydi Pai ile iyi anlaşıyorsunuzdur. " dedi.

Arka koridorda uçuşan küçük su baloncukları görmeye başlamıştım. Sanırım zaman değişiminden oluşan bir terslik olabilirdi. Su baloncukları itina ile yolundan ve yerinden sapmadan aynı yörüngeyi izleyerek ileri doğru gidiyorlardı. Meraklı bakışlarımı koridordan çekerek müsaade istedim . Hızla ilerleyerek baloncuklara yaklaştım.

Baloncukları takip ederek koridorun en sonunda ki merdivenden aşağıya doğru indim . Aşağıda sadece tek bir kapı vardı başka hiç bir şey yoktu.

Kapıyı açmaya çalıştım ama olmadı. Biraz daha zorladım ve yine açılmadı.  Sonra bir anda bütün baloncuklar kapı kulpuna doğru geldi ve bembeyaz sim gibi toza dönüştüler. Onların parlak bir toza dönmesi ile kapı açıldı.

İçeri girip girmemekte tereddüt etsem de çantamda ki müzik kutusunu da bir taraftan tutarken içeri girdim. Etraf çok karanlıktı ama maalesef telefonum olmadığı için flaş vs açamadım. Lanet eski zaman şartları işte. İyice ilerledikten sonra duvarda bir tablo gördüm.

Bir elinde güneş bir elinde ise dünya olan bir adam vardı.  Etrafı çok ıssız ve karanlık duruyordu. Saçları siyah ten rengi beyaz ve gözleri deniz mavisiydi ama nedense ondan kotu bir enerji almıştım. Tabloya dokunmak için ilerledim ve ilerlerken bacağım masaya çarptı ve masadan bir şişe yere düştü. Şişeye bakmak için eğildim.

Şişenin içinden yeşil renkte bir sıvı dökülmüş sadece şişeye dokundum ve bir anda etrafım eğrilip büzülmeye başladı. Gözlerim görme yetisini 2 saniyeliğine kaybettikten sonra kendime geldim. Gözümü açtığımda çok aydınlık bir yerde olduğumu fark ettim. Acaba yine zaman yolculuğu felan mi yaptım diye düşünürken

İliumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin