"Si vis pacem, para bellum."
●●●●●●
"Yavaş ol!"
Sasha yüzüme pamuğu bastırdığında canım yanmıştı.Sesim bu yüzden isteğim dışında sert çıkmıştı.Bağırmamın etkisi ile Sasha daha dikkatli olmaya başladı,kaşımın üzerinde ki yarayı temizledikten sonra ki durağı dudağımın kenarında ki derin yaraydı.
Dün gece ki av başarısız geçmişti.Vi çetesinin saldırısını beklemiyorduk,bu yüzden hazırlıksız yakalanmış ve zahiyat vermiştik.Can kaybı yoktu ama bir ağır yaralı,ben dahil beş hafif yaralı vardı.Fırat Bulut her karşılaşmamızda olduğu gibi yine bana acımamıştı,yüzüme yayılan morluklar ve yaralar bunun kanıtıydı.
"Yüzün berbat,"dedi Sasha yarama pamuğu bastırırken.Zaten bildiğim bir şey olduğu için sesimi çıkarmadım ama Sasha konuşmak istiyordu belli ki,"Vi çetesine karşı önlem almalıyız,"diye devam etti.
Haklıydı,Vi çetesinin saldırılarına karşı önlem almalıydık.Bize her saldırdıklarında kaybımız büyük oluyordu ama bizden daha güçlü bir çete olduklarını kabul etmeliydik.Sayıca bizden üstün oldukları gibi silahlar ve askeri beceri konusunda da bizden üstünlerdi.Bu da onlara karşı kazanmamızı imkansız kılıyordu.
"Bir şeyler düşüneceğim,"dedim düşüncelerimin aksine,Fırat'a karşı kaybetmek istemiyordum.Bu bir yerde artık kişisel bir olaya dönmüştü,beni sürekli aşağılayan,küçük gören bu adamı yerle bir etmek istiyordum."Vi çetesi bize saldırdığına pişman olacak." Ya da biz onlara saldırdığımıza pişman olacağız.Bunu ilerleyen zamanda öğreneceğiz.
Sasha ile Vi çetesine karşı saldırı planları yapıyorken çadırımın kapısı aralandı.Bu Bekir'di,onun da yüzünde dün gecenin izleri vardı,tişörtünün üzerinde kan lekeleri göze çarpıyordu."Vi çetesinin lideri burada,"dedi.Yüzünde durumu amlandırmaya çalışan bir ifade vardı,"Sizinle görüşmek istiyormuş."
Şaşırmama engel olamadım.Fırat'ın buraya gelişi her daim kan ve karmaşa getirirdi,şimdi ise sakin bir şekilde benimle görüşmeye geliyordu.Bu işin ardında başka bir şey olmalıydı,içeriye almalarını söylemek için ağzımı tam açmıştım ki,çadırımın kapısı ikinci kez açıldı.
Fırat Bulut hemen arkasında olan ikizin ile birlikte içeriye girdi.Sanki buraya her gün geliyormuş gibi doğaldı hareketleri,çadırımın içinde ki iki sandalyeden biri olan,hemen karşımda duran sandalyeye gelişi güzel oturdu.Sırtını sandalyenin arkasına dayamış,sağ bacağını sol bacağının üstüne atmıştı.
Sasha'nın elinin silahına gittiğini gördüğümde elini tutup onu durdurdum.Bakışlarımı tekrar Fırat'a çevirdiğimde hala Sasha'nın elinin üstünde olan elime baktığını gördüm.
"Söyle dışarıya çıksınlar,"dedi neredeyse emrivaki bir tonda.Onunla ilgili nefret ettiğim şeylerden biri de buydu işte,beni her daim hiçe sayıyordu,sanki o varken benim hükmümün bir anlamı yokmuş gibi.
"Neden burdasın?"
"Söyle dışarıya çıksınlar,"dedi yeniden sorumu görmezden gelerek.
Bu tavrı sinirlerimin daha çok bozulmasına neden oldu,"Buraya neden geldin?" Diye sordum üstüne bastıra bastıra ama etkilenmiş görünmüyordu.Gösterdiği tek tepki sağ ayağı ve sol ayağının yerini değiştirmekti.
"Uslu çocuk olsan ve bir kerecik sözümü dinlesen ne olur sanki."
Dudaklarında alaycı bir gülümseme vardı,ona karşı çıkmamdan zevk alıyor gibiydi.Ona daha fazla bu zevki tattırmak istemediğim için mi yoksa bu ısrarının nedenini merak ettiğim içinmidir bilinmez,Sasha'ya başım ile çıkmasını işaret ettim.Gönülsüz bir şekilde yerine getirdi isteğimi,beni en büyük düşmanım ile baş başa bırakmak istemiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellum
Fanfiction"lustum enim est bellum quibus necessarium, et pia arma ubi nulla nisi in armis spes est." Üçüncü dünya savaşından sonra insanlık yerle bir olmuştu. Birbirimizle yarışırcasına diktiğimiz binalar artık sadece birer harabeydi,yüzlerce hayvanın nesli s...