Bölüm 8

170 16 17
                                    

"Bonus animus laesus gravius multo irascitur."

"İyi bir ruh incindiğinde, çok daha derinden öfkelenir."

*******

Fırat,bir kaç metre ötede bir saldırganı tek atışla yere düşürüyor.Ben de hemen arkasındayım,adamlarımızın tutulduğu kulübeye neredeyse varmak üzereyiz.

Arkamdan gelen ayak seslerini duyunca keskin bir şekilde geri döndüm,İvan'ın adamlarından biri elinde bir sopa ile üzerime doğru geliyordu.Silahını arbedenin içinde kaybetmiş görünüyordu,kendime bir saniye sahi düşünme payı vermeden silahımı ateşledim.Bu heriflerin her birinin öldüğünü görmek istiyorum,adamlarıma yapılan şeylerin intikamını almadan buradan ayrılmayacağım.

Deponun önünde ki adamlar yoklar.Ya saklandılar,ya da bize saldırmak için bir plan yapıyorlar.Niyetleri her ne ise bu durum bizim işimize gelir,onların yokluğunda insanları buradan çıkarabiliriz.

"Kapıyı açıp çocukları buradan uzağa götürelim,"dedi Fırat.Bende aynı şeyi düşündüğüm için başımla onayladım ve ikimiz birlikte deponun kapısını açmaya koyulduk.

Çok uğraşmamıza gerek kalmamıştı,kilit neredeyse kendiliğinden açıldı.Sanırım biz buraya gelmeden önce İvan'ın adamları kapıyı açmak üzereydiler.Kapıyı açtığımız anda Sasha ve Rose hızla oturdukları yerden ayağa kalkmış ve Suna'nın önünde savunma pozisyonu almışlardı.Bizim olduğumuzu anladıklarında omuzları gevşedi,yüzlerine belli belirsiz bir rahatlama geldi.

"Suna nasıl?" Diye sordum ilk iş olarak.Genç kadın yerde yatıyordu,giydiği elbisenin alt kısmı kan içinde kalmıştı ve hamile olduğunun göstergesi olan şiş karnı görünmüyordu.

"İyi,"dedi Rose ama yüzünde kederli bir ifade vardı ve ben bir şeylerin yolunda gitmediğini böylece anladım.Suna,baygın gibi görünüyordu ama yinede Rose kolumdan tutup beni bir iki adım yürüttü.Bu arada Fırat,yanına Sasha'yı alıp erkeklerin tutulduğu yere gitmek için harekete geçmişti."Bebeğini kaybetti,"dedi Rose uzaklaştığımızda."Elimden geleni yaptım ama bir doktor değilim,üzgünüm Barış."

Üzgün olduğunu anlamam için yüzüne bakmama gerek yoktu,kadının sesi kederli ve yorgun geliyordu.Buna rağmen beni teselli etmek istercesine omzuma dokundu,müteşekkir olduğunu umduğum bir gülümseme sundum."Denediğin için teşekkürler,"dedim.O da gülümsedi ya da gülümsemeye çalıştı.Deponun içine doğru alelacele bakındım,Fırat ve Sasha'nın yanına gitmem gerekiyordu ama burada beş tane çocuk ve üç kadın vardı.Onları birinin koruması gerekiyordu çünkü şu anda kadınların hiç biri kendini savunabilecek gibi görünmüyordu.

"Ben onlarla ilgilenirim,"dedi kararsızlığımı anlayan Rose ve elini uzattı.Belimde ki silahlardan birini onun açık duran eline bıraktım ve hızlı bir özür mırıldanıp kendimi deponun dışına,açık havaya attım.

Sağ taraftan silah sesleri geliyordu.Bu yüzden fazla vakit kaybetmeden o tarafa doğru koşmaya başladım.Sasha ve Fırat bir moloz yığının arkasına saklanmış,hedeflerine ateş ediyorlardı.Bende hemen yanlarında ki yerimi aldım,Fırat benim geldiğimi farkedince kısa bir anlığına dönüp benim olduğum yere baktı ama sonra yeniden dümdüz önüne bakmaya başladı.

"Rose iyi mi?"

Bana bakmadan sormuştu bu soruyu,ardı ardına ateşlenen silahlar yüzünden sesini çok az duyabiliyordum."İyi,"dedim biraz yüksek sesle ve bir adamı kolundan vurdum."Diğerlerini korumak için gönüllü oldu."

BellumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin