-"Exsilium vita est"
Yaşam bir sürgündür.******
Çadırları yavaş yavaş toparlamaya başladığımızda hava birden soğumaya başlıyor.
Bu duruma artık alıştık,hava durumunun anı değişimine.Bazı günler dayanılmaz cehennem sıcakları,bazı günler ise şimdi olduğu gibi dondurucu soğuk.Sadece soğuk değil,hafiften bir kül yağmuruda eşlik etmeye başlıyor.Bu durum nefes almayı çok daha zorlaştırıyor.
Küçük bir öksürük krizine girmemim nedeni tam olarak bu oluyor."İyi misin?"
Fırat,elinde küçük bir çanta tutuyor.Her ne kadar hazırlanmaya başlamış olsakta hala aklının Rose'da olduğunu biliyorum.Doğrusu benimde aklim onda,gerçekten o kızla birlikte geride kalacak olmasına akıl erdiremiyorum.Biri için bu kadar büyük fedakarlık yapabilir miyim emin değilim.Evet,insanlarım için çok şey yaptım ama her zaman bunun karşılığını aldım.Ben onlara liderlik ettim,onlarda yeri geldiğinde beni korudu ama bu çok farklı bir durum.Tamamen sana muhtaç birini koruyup kollamak,onu kendinden öteye koymak.Aklımın almayacağı bir fedakarlık.
"Ben iyiyim,"diyorum.Sonra dayanamayıp,"Sen iyi misin peki?" Diye soruyorum.
Sanki soruma şaşırmış gibi bakıyor,"Elbette iyiyim."
Cevabı beni şaşırtıyor çünkü Rose'un geride kalmasına üzüleceğini düşünmüştüm.Ne de olsa ilk kez onun biri için bu kadar endişe duyduğunu ve birine bu kadar değer verdiğini görmüştüm.
"Rose,"diyorum.
"Ha o mesele mi,"diyor.Hafif bir gülümseme var yüzünde,"Gelecek,eşyalarını toplamaya başladı bile."
İşte bu da beni şaşırtıyor.Gelmemek konusunda oldukça kararlı görünüyordu,hatta Fırat'a epeyce kafa tutmuştu.Demek ki yanılmışım,kimse kimse için fedakarlık falan yapmazmış.Yeni dünya düzeni bu işte,her şey lafta kalır ama iş eyleme dökmeye geldiğinde herkes kuyruğunu bacakları arasına sıkıştırıp kaçar.
"Peki çocuk,"diyorum bu kez ama bunu sormayı planlamamıştım.Ansızın döküldü dudaklarımdan,kızın kirli sarı saçları,hülyalı bakan büyük mavi gözleri belirdi kafamın içinde."Ona ne olacak?"
"Olması gereken,"diyor Fırat ve başka bir şey söylemeden arkasını dönüp gidiyor.
Olması gereken.
Bu cümlenin ardında yatan anlamı sorgulamıyorum.Zaten bu günlerde kendime çok soru sormaya,çok şeyi merak etmeye başladım ve bu iyi bir şey değil.Yaşadığım dünyada aslolan hep önüne bakmak,bir gün fazla yaşayabilmek için ne gerekiyorsa yapmaktır.Sorulara,sorgulamalara vakit yok.Eğer bunu yaparsan ölürsün ve ben henüz ölümü dostça karşılayabileceğimi sanmıyorum.Bu yüzden her düşüncemi sandıklara kilitleyip,unuttuklarımın arasına yolluyorum.
Hava beni üşütmeye başlıyor hafiften,bu yüzden çantamdan bir hırka çıkardım.Şimdilik beni soğuktan korur ama hava bu hızla soğumaya devam ederse yola devam etmemiz oek mümkün olmayacak gibi duruyor.Bir yerlerde saklanmamız gerekebilir,en iyi ihtimalle bir hafta en kötü ihtimalle ise havanın durumu bir ay sürebilir.
İlk dönemlerde çok daha uzun sürerdi soğuk havalar ama artık o kadar da uzun sürmüyor.Bu dünyanın iyileştiği anlamına gelmiyor,ne kadar kulağa bir şeyler yoluna giriyormuş gibi gelsede aslında bu dünyanın iyice çığırından çıktığının göstergesi.
Bilim adamları,tüm bu şeyler ilk başladığında bunların günün birinde biteceğini söylemişlerdi.Dünya kendini yeniden başlatacaktı ama önce yer yüzündeki tüm yaşamdan kurtulacaktı.Geriye belki yaşam tohumunu yeniden yeşertecek,bu çetin şartlarda dahi yasayabilecek bir kaç bakteri kalacaktı.Dinazorlara da aynı şey olmuştu,tabi onlar bunu kendileri yapmamış bir göktaşı buna neden olmuştu.Lakin biz kendi kiyametimizin imarcılarıyız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellum
Fanfiction"lustum enim est bellum quibus necessarium, et pia arma ubi nulla nisi in armis spes est." Üçüncü dünya savaşından sonra insanlık yerle bir olmuştu. Birbirimizle yarışırcasına diktiğimiz binalar artık sadece birer harabeydi,yüzlerce hayvanın nesli s...