"Utinam tam facile vera invenire possem quam falsa convincere."
(Keşke neyin doğru olduğunu da yanlışı fark ettiğim kadar kolay bulabilsem.)
******
Yeniden yola koyulduğumuzdan bu yana iki gün geçmişti.Şehir merkezinden olabildiğince uzak durmaya çalışıyorduk.Yine de bu akşam şehirden geçmek zorunda kalacaktık,Fırat onlarla anlaşma yapabileceğinden emindi.Bana sorarsanız ise onlara güven olmaz ama bu konuda Fırat'a güvenmekten başka seçenek yok elimde.Ona güvenmek benim için zor,özellikle ortak geçmişimizi düşününce.Her zaman karşı karşıya geldik ve bu karşılaşmalar asla kansız bitmedi.Şimdi ise aynı yolda,ortak bir hedefe yürüyoruz.İstemesemde ve bu durum beni rahatsız etsede ona güvenmek zorundayım,tabiki bu asla tam bir güven değil.Kendimi ve grubumu korumak için her zaman tetikte olmaya devam edeceğim.
Geçen bu iki günde gruplar arası ufak tefek çatışmalar yaşandı,tabi bunlar sözlü tartışmaların ötesine geçmedi.Gerek Fırat,gerekse ben insanları sakin tutmaya çalışıyoruz.Bir kavga başlaması mevcut durmumuzda pek de iyi olmaz,en azından liderler olarak bunun farkındayız.
Küçük bir inleme duyunca arkamdan yürüyen grubuma döndüm.Suna,eşinin omzuna yaşlanmış zor yürüyor gibi görünüyordu.Doğumuna bir aydan daha kısa bir zaman kaldığını söylemişti Sasha,son zamanlarda tıbbi tedavi sıkıntısı çekiyorduk ve zorlu bir yolculuğa başlamıştık.Tüm bunlar üst üste gelince doğal olarak kadının sağlığı olumsuz etkilenmişti,Sasha erken doğum ihtimalinden korkuyordu.Zamanında doğan bebeklerin dahi büyük kısmı hayata tutunmayı başaramıyordu,erken doğum olursa bebeğin yaşama şansı çok daha düşük olurdu.Bu durum canımı sıksa da yapabileceğim bir şey yoktu,buna engel olamazdım ama gelecekte insanlarım bu acıyı çekmesinler diye bu yolun sonuna kadar gideceğim.
"Durumu kötü görünüyor."
Fırat'ın asla yanından ayrılmayan kadındı konuşan.Yanıma hangi ara geldiğini fark etmemiştim,düşüncelerim beynimi ele geçirince böyle oluyor,dünyadan soyutlanıyorum.
"Hamileliği zorlu geçiyor,"dedim.Kahverengi gözlerini üstüme dikmiş ve dikkatle bana bakıyordu.Bu kadından nedense hoşlanmamıştım.Doğruyu söylemek gerekirse kibar bir kadındı,hatta Fırat'ın grubu içinde bana en iyi davranan oydu,kardeşimden bile daha iyi.Yine de aramızda sanki görünmez bir duvar var gibi ve o duvarı aşmasını istemiyorum.Duygularımı belli etmemek adına hafifçe gülümsedim,karşılık olarak o da gülümsedi.
"Doktor değilim ama istersen kontrol edebilirim,"dedi yüzünde asılı gülümseme ile.Sırt çantasından küçük bir şişe çıkardı,o sırada çantanın içinde ki saksı çekti dikkatimi.Kurumuş bir bitki vardı saksıda,neden yanında taşıdığını merak ettim ama sormadım."Bu bir bitki karışımı,"diye devam etti ve elinde ki küçük şişeyi gösterdi."Ağrılarının dinmesinde yardımcı olur,kontrol edip doğumun ne zaman olacağını tahmin edebilirim.O zaman hem hazırlıklı olmuş oluruz."
"Bunu yapar mısın?"
Soruma şaşırmış gibi baktı bana,"Elbette yaparım,"diye cevap verdi ve sonra Suna'ya doğru yürümeye başladı.Kadın hakkında ki olumlu ve olumsuz düşüncelerimi bastırmaya çalıştım gidişi ile.Kafamı yeniden şehir merkezinde yaşayan gruba yoğunlaştırmaya çalıştım ama o sırada gözüm Fırat'ın olduğu yere takıldı.Kadının yerini şimdi ikizim almıştı,bir şeyler anlatıyordu ve Fırat ciddi bir ifade ile onu dinliyordu.Mavi gözlerini olduğum yerden göremiyorum ama yine de şu anda nasıl göründüğünü tahmin edebiliyorum.O kadar çok kez karşılaştı ki gözlerimiz,her halini artık ezbere biliyorum.Kafamı önüme çevirmek ve ona bakmayı bırakmak istesemde yapamadım,sanki bedenim benden bağımsız hareket ediyor gibiydi.Benden bağımsız hareket eden tek şey o an bedenim değildi,düşüncelerimde mavi gözlü bu herif tarafından o an işgal edildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bellum
Fanfiction"lustum enim est bellum quibus necessarium, et pia arma ubi nulla nisi in armis spes est." Üçüncü dünya savaşından sonra insanlık yerle bir olmuştu. Birbirimizle yarışırcasına diktiğimiz binalar artık sadece birer harabeydi,yüzlerce hayvanın nesli s...