PİKNİK

150 27 0
                                    

Oylar okumalar ve yorumlar çoğalıyor çok teşekkürler ♡

Bugün pikniğe gidecektik. Erken uyandım. Annemler pikniğe gideceğimizi bildiği için bir sepete börekler kurabiye içecekler pastalar doldurmuş. Bende taytımı tişörtümü üstümede beyaz kot ceketimi aldım. Spor ayakkabımı giyip saçımı yaptıktan sonra Kumsal'a tasmasını bağladım. Ona top felan aldım. Ege'den mesaj geldi.
Kimden: Ege
Bahçedeyim gel.

Kimden: Öykü
Tamam geliyorum.

Bir elimde sepet bir elimde Kumsal ve kafamda düşmeye yakın bir gözlük vardı.
"Selam"
"Selam Selim'de Deniz'de geliyormuş"
"Ha çok iyi"
"Tamam sen sepeti bana ver bagaja koyayım"
"Deniz'le Selim bizle mi geliyor.?"
"Yok onlar Selim'in arabasıyla gidiyor"
Arabanın ön koltuğuna geçtim. Şarkıyı açtık. Hava güneşliyidi. Kumsal'da arkada oturup pencereden dışarı bakıyordu. Ege'ninde yüzünde bir gözlük vardı. Yola çıktık. Wuhuuu.
Çok havalıydık bence. Şarkı süperdi. Hava azcık esiyordu. Ama sıcaktı. Piknik yerine gittik. Çimlikti zaten her yer. (Ankara olan bilir Ahlatlıbel gibi.). Kumsal koşuyordu. Deniz'de Selim'de geldi. Herkesin elinde sepet vardı. Masayı ve sandalyeleri kurduk. Toplarla kağıt oyunu Uno'yu bir yere koyduk. Kahvaltı yapmak için masa örtüsünü serdik. Selim ile Ege tüpü açıp çay demleyecekti. Tabii demleyebilirlerse. Bizde masaya Deniz'le beraber börekleri salatalık salam domatesleri koyuyorduk. Fısıldaştık sonra.
"Bunlarda çay demleyecek"
"Muhtemeden demleyemecekler gel yardım edek şunlara"
"Ege Selim gidin siz bir dolaşın yapamıyosunuz işte"
"Niye yapamayalım canım.?"
"Kahvaltıya yetişmiyecek böyle giderse verin demleyelim"
"Ya bu çaydanlıkta bir sorun var"
"Ne sorunu Deniz getirdiğinde sapasağlamdı"
"Ama ısınmıyor"
Eğilip baktım.
"Ocağın altını yakmadığınızdan olabilir mi.?"
"Anaa harbiden lan lan Ege sen var ya sen"
"Çekil şurdan Denizz gel biz yapalım şu çayı git sende masayı hazırla Ege ile"
Çayı demledik. Biz işte ya biz tamam bağırmanıza gerek yok. Masaya geçtiler. Bende Kumsal'ın tabağına mamasını koyduktan sonra oturdum. Güzelce sohbet ettik yedik. Ve yediklerimizi eritmek için voleybol oynadık. Daha sonrada futbol. Kumsal ben Deniz. Selim Ege. Onlar erkek yani 2 kişi olsunlar canım. Kumsal topu alıp kaçırana kadar futbol oynuyorduk. Ama topu kaçırdığı için artık onu yakalıyoduk. (Fon şarkısı ile.).
"Gel buraya Kumsal"
"Kumsall"
"Ver topu la"
"Kumsallllll" diye bağırıyoduk. En sonunda topu aldık. Saat 12.22 idi.
"Aboo öğlen olmuş masayı hazırlayın"
Ege ile Selim barbeküyü yaparken biz gene masayı hazırlıyoduk.
"Yapabilcek misiniz.?"
"Tabiki kızım"
"Altını açmayı unutmayın"
"Bir kere o benim değil Ege'nin suçuydu"
"Ne yuh be abicim ne yalancı birisin benim suçum mu.?"
"Tabii oğlum benim mi.?"
"Tabii senin-"
"Ay yeter bir susun yapın şu mangalı"
Bunlarda yapacak işte. Neyse en sonunda yaptılar yiyoduk.
"Hmm lezzetli olmuş"
"Ben yapsam daha güzel olurdu"
"Şimdi uydurma prenses sende sevdin"
Selim ile Deniz aynıaynda
"Prenses mi.?"
"Ooooooooo"
"Saçmalamayın bee"
Olayı geçiştirdikten sonra gene oyunlar oynadık. Ve oturmaya geldik. Saat 18.38.
"Ya arkadaşlar ben bi lavoboya gitcem"
"Tamam git"
"Gelmicek misin Deniz"
"Yok kızım çok yoruldum"
"Ya hadii"
"Git la"
"Ya off"
"Ben geleyim mi prenses.?"
"Sen mi.?"
"Gelmiyim mi.?"
"Tamam gel"
Lavoboya gittim. Kapıdaydı Ege.
"Nerdesin ağaç oldum"
"Aman bee"
Tam düşecektim. Ege tuttu. Daha doğrusu sarıldı gibi. Birbirize baktık. Mavi gözlerimize. Ve geri geldik.
"Ne sarılıyon be fırsatçı"
"Fırsatçı mı seni tuttum"
"Tabi tabi"
"Keşke düşeydin"
"Pislik"
Yol boyunca böyle laf kavgasına girdik ama sustuk. Hava kararmaya başlayınca geri döndük. Eve geldik.
"Çok güzel bir gündü tekrarlıyalım"
"Fırsatçı olmasaydık"
"Gıcık" dedim ve güldüm oda güldü. Eve girdim çok yorulmuştum ama çok eğlenmiştim.

Gülümse KöpeğimleHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin