e

146 18 0
                                        

bölüm yedi:

içinde hiçbir anlam bulundurmayan donuk gözlere sahipti.

wooyoungs pov

"wooyoung hadi dışarı çıkalım." san'ın bana seslendiğini duydum. üzerinde bir ceket vardı. hangi mevsim olduğunu bilmiyordum. en son dışarı çıktığımda temmuz ayıydı, bana bir palto verdi ve onu giydim.

"nereye gidiyoruz?" diye sordum san gözlerimi bağlarken. "dışarıda bir yere." diye kısaca cevap verdi ve kalkmama yardım etti.

elimi tuttu ve nazikçe yürümeme yardım ederken merdivenlere doğru götürdü. kapıyı açtım ve oturma odasına girdim, ön kapıyı açtığında temiz hava kokusu yüzüme çarpmıştı.

soğuk rüzgarlardan ekim ayı olduğunu düşünmüştüm. "hangi mevsimdeyiz?" diye sordum ve o sadece sonbahar diye cevap verdi.

"iyi misin?" sesinin ilk defa soğuk olmadığını duyunca sordum.

"iyiyim wooyoung, şimdi göz bağını çıkar." dedi. dediğini yaptım ve arka bahçesiyle karşılaştım. neden göz bandı takmak zorunda olduğumu sorgulamak istedim ama yaramaz olma riskini almak istemedim, soruları kendime sakladım ve gökyüzüne baktım.

ilk kez yıldızların parladığını, ayın karanlık gökyüzüne parlaklık yaydığını görebilmiştim. gece geç vakit arkadaşlarımla sokaklarda yürüdüğüm böyle zamanları özlediğimi hissettim. parlak ay ile birlikte fotoğraf çekerdik.

bu düşünceyle gözlerim doldu ve bana bakan san'a döndüm. içinde hiçbir anlam bulundurmayan donuk gözlere sahipti. bir şeyler yanlıştı ve ne olduğunu bulmam gerekiyordu.

beni kollarına aldı ve tek kelime etmeden bana sarıldı. bu yüzden sadece bu anın tadını çıkarmam gerektiğini düşündüm.

başımı omzuna yasladım ve boynunu öpme riskini aldım. bana daha fazla yer açmak için kafasını yana çevirdiğinden rahatsız olmadığını biliyordum, ben de devam ettim.

beni dikkatlice tutarken kucağına çıktım, kolları belime dolandı. ikimiz de birbirimize küçük öpücükler verdik.

"hey san, bir şeylerin ters gittiğini biliyorum ama istersen bana her şeyi anlatabilirsin, seni her zaman dinlerim." dedim gözlerine bakmak için uzaklaşırken. yüzündeki donukluk hafifçe aydınlandı. başını salladı ama bir şey demedi. beni göğsüne çekti ve zamanın geri kalanında gökyüzünü izledik.

hostage - woosan, çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin