e

211 20 22
                                        

ikinci bölüm:
"nasıl da rahatlamış görünüyordu."

wooyoungs pov

ellerim bağlı bir şekilde uyandım. başım zonkluyordu ve bileklerim acıyordu. etraf zifiri karanlıktı. hareket etmek istiyordum. bağırmaya çalıştığımda ise ağzımdaki derime sertçe yapışan bant buna engel olmuştu. çürük kokusu burnumu yakıyordu ve ağzımda kusmuk biriktiğini hissediyordum. titremeye başlamıştım, burada birilerinin olduğunu umuyordum.

neden burada olduğumu, beni buraya kimin koyduğunu hatırlamıyordum. sadece ayrılmak istiyordum. kapı açıldı ve uzun boylu bir adam merdivenlerden yavaşça indi. dersten çıktıktan sonra olanları hatırlamaya başlamıştım.

choi san bana tuzak kurmuştu.

zavallı halime bakarak ışığı açtı. gözyaşlarım yanaklarımdan aşağı süzülüyordu. burada sıkışıp kalmıştım ve kimse bana yardım edemezdi. kimse nerede olduğumu bilmiyordu.

onunla göz teması kurdum, aynı iç ısıtan duygu bedenimi kemiriyordu ama görmezden gelmeyi seçtim. ifadesi hala soğuktu.

"genellikle adımı söylediğimde insanlar benden kaçar. benim kim olduğumu biliyor musun?" dedi önüme oturarak.

kim olduğunu bilmiyordum, bir süredir sadece dans ediyordum. gülmesine neden olarak başımı sağa sola salladım.

"iyi o zaman.." gözlerimin içine bakarak uzaklaşmaya başladı. "bunu görüyor musun?" dedi küçük bir bıçak çıkarırken. gözyaşları yüzümden daha çok süzüldü.

aklımdaki tek düşünce 'beni öldürecek' idi. bağlı bileğimi tuttu.

"bana ait olduğunu göstermek için seni her gün işaretleyeceğim, anladın mı?" dedi soğuk metali bileğime bastırırken. bir cevap beklemedi ve bileğime bir kesik bıraktı. bileğimden akan kanın damla damla kıyafetlerime damladığını hissettim. ağzını bileğime koydu ve kanımı emerek irkilmeme neden oldu.

yüzümde sert bir tokat hissettim.

"üzülmek yok, madem benimsin, alışmaya başlamalısın." dedi soğuk bir şekilde.

başımı itaatkar bir şekilde salladım. memnuniyetle gülümsemesine neden oldu. bileğimi tekrar bağladı ve acıyla tıslamama neden oldu. ağzımdaki bandı sökmeden önce bana bakmaya devam etti. bandı sertçe çıkarıp attığında acıyla bağırdım ama o sadece güldü.

"üzgünüm." dedi 'içtenlikle'. ona baktım ve sessizce ağladım. kendimi bu karmaşanın içine nasıl sokmuştum? ben bunu hak edecek ne yanlış yapmıştım?

yüzümde bir tokat daha hissedince düşüncelerimden sıyrıldım. bakışlarımı yüzüne çıkardığımda daha da sinirli görünüyordu.

"dinlemezsen bedelini ödersin." omurgamdan aşağı üşümeme neden olacak bir şekilde tehdit etti. hemen gözlerine baktım, az önce keşfettiğim şey korkutucuydu. şeytani bir bakış attı.

birkaç saniye sessiz geçti, duyduğum tek şey birkaç saniyede bir yere düşen kan damlalarının sesiydi.

"biliyor musun? bu benim en sevdiğim ses." dedi, göz temasını kesmeden arkasına yaslanarak oturdu. yere damlayan kanımın sesini seviyor gibiydi.

birkaç dakika sessiz kaldı. gözlerini nasıl kapalı tuttuğunu, sanki benim çektiğim ıstırap karşısında uykuya dalabilirmiş gibi rahatlamış göründüğünü gözlemledim.

bu şekilde muhteşem görünüyordu. çılgınca, yüzünde gerginlik olmadığı için kendimi korku içinde buldum. hızla bana baktı ve bakmayı bırakıp kızarmama neden oldu.

telaşlı halime şeytanca kıkırdadı ve üst kata çıktı, ışıkları kapattı ve beni yeni hayatımın başlangıcında bırakıp gitti.

hostage - woosan, çeviri.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin