ÖNERİLEN BÖLÜM ŞARKILARI; Say my name, Konum Gizli, Ezhel- Geceler, Uzi-Arasan da
Zaman, sarkacını zehirli bir kıvrımla önce sağa ardından sola vurduğunda, yolumun üzerine sinsice döşenmiş dikenleri hesaba katamadan aceleyle koşuyordum. Bir adımım belki de hayatım adına bin hataya bedel olurken, düşüncesizce yaptığım davranışların cezasını düşüncelerimin zihnimi kavrayarak canımı yakarcasına avuçları arasında sıkmasıyla ödüyordum. Bir an... Bir an hem bu kadar mantık çerçevesinde olup hem de bu kadar mantığın dışına taşabilir miydi bilmiyordum ama buna bir örnek verilecek olsaydı şayet o da şuan ki halim olabilirdi.
Saliseler, saniyelere yetişebilmek adına koştururken, kalbimin yüksek vuruşunun kendi kulaklarımda basınçlı bir şekilde yankılandığını hissettim. Genzimi yakan soluk, damağımda keskin fakat acı bir tat bıraktığında gömleğinin yakalarını avuçlarım içinde sıkıştırdığım Efran'ı, arkasında ki kitaplığa çarparcasına yaslamamı ben, kendim bile idrak edememiştim.
Bu ani hareketimle çıkan ses, benim onun yerine sırtımda acısını hisseder gibi yüzümü buruşturmama neden olmuştu. Neye uğradığını şaşıran Efran ise afalladığı fazlasıyla belli olan gözlerini benimle henüz buluşturamadan aralanan kapıyla beraber daha da ileri giderek hızla elimi ensesine attım. Başını kendime doğru eğdiğimde yüzünün görünmemesi önceliğimdi fakat bu anı kurtarma çabamın başımda patlamamasını umdum sonrasında.
Aralanan kapıdan henüz içeri girmeyen kadının topuklu ayakkabılarının sesi parkeyle döşenmiş yüzeyde yankılandığında, gözlerimi sıkıca kapatarak alnımı Efran'ın omzuna yasladım. O da bu hareketimle beraber desteklemek istercesine sesini çıkarmadan ve geri çekilmeden ellerini belime sararak zaten ona yapışan bedenimi biraz daha kendine doğru çekti. Neden her seferinde bu yakınlığı biz yaşamak zorunda kalıyorduk?
"Siktir! Lan Bahadır neler kaçırdın!" Diye yükselen Feza tepkileriyle adeta Bahadır'ın yokluğunu aratmazken hemen ardından Ufuk'un sesi duyuldu.
"Lan Feza, höst lan!"
Yalnızca duydukları çarpma sesinden düştüğümüz durumu anlamış olamazlardı. Bu gece, bu mekandaki tüm sisteme erişen Feza'nın, odadaki kameradan bizi takip ettiği gerçeği beynimde bir ışık yanmasını sağladı. Fakat bulunduğumuz pozisyonla beraber o ışık parçalanarak zihnimin karanlığı tarafından aynı hızla yutuldu.
"Onu bir tek bana söyleyebilirsin Ufuk aşkım." Diyen Bahadır'ın sesini duymamla kaşlarım hafifçe çatıldı kısık soluklarımı kontrol etmeye çalıştığım sırada.
"Lan sen ne ara ayıldın? En son arabanın arkasında ölü gibi yatıyordun..." Feza'nın şaşkın çıkan sesine normal şartlar altında gülerdim fakat bulunduğumuz konum ve durum itibariyle dudaklarımın kıvrılması bile mümkün değildi.
"Ne ölmesi kardeşim bayılmışız..." Alay dolu sesiyle kelimeleri önceki haline göre daha az peltek şekilde dökülüyordu dilinden. "Ölsem geri uyanırım lan! Tardu ve Efran, sizinle dalga geçmek için ölsem geri uyanırım tekrar ediyorum."
Efran'ın dilinin ucuna kadar gelen tüm o kelimeleri geri yuttuğunu verdiği sert soluğun boynuma çarpmasıyla anlayabilmiştim.
"Ben dedim ama bak, falan filan fan fin fon... Biliydim böyle olacağını." O an Bahadır'ın kafasının hafifte olsa hâlâ güzel olduğunu fark ederken sessizliğimi kullanmaktan başka çarem yoktu. "Bana bak Feza, benim kafam şimdi yerinde değil alimallah ben yarın bunları unuturum falan sonra dalga geçemem. Sana zahmet kaydet şunları açar açar izlerim evde." Evet kesinlikle kafası yerinde değildi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINAK
General Fiction"Buraya yolu düşen herkesin bir acısı, bir amacı, bir geçmişi vardır. Sığınak'a gelen yolu yürüdüysen ve eğer şimdi buradaysan mutlaka kalbine sığdıramadığın, yüzleşmekten kaçındığın bir yaran vardır." İşaret parmağıyla havada ufak, hayali bir daire...