Bölüm şarkıları; The Weeknd-House Of Balloons , Lana Del Rey- Cinnamon Girl
"Evet arkadaşlar. Eğer herkes hazırsa, akşama doğru bildirilen saatte emniyetin bütün birimleriyle beraber olay yerine gideceksiniz."
Eylül amirin sözlerine odaklanmaya çalışırken, parmaklarım yavaşça sızlayan yarama doğru uzandı ve hafif bir baskı uyguladı. Dişlerimi sıkıca birbirine bastırdığım sırada, ifadesizliğimin can bulduğu bakışlarımı duyduğum ritmik kalem sesiyle yavaşça karşıma doğru çevirdim.
Savcı Egemen Efe Demirhan. Yeşilin keskin tonuna bürünmüş, mesleğinin şüphesini kuşanmış bakışları üzerimdeydi.
Ağırca yutkunduğumda, tek kaşı yukarı doğru havalandı.
Muhtemelen, kaldığım hastane odasında gözümü açar açmaz buraya gelişimi sorguluyordu. Fakat bunun için kimseye hesap vermek gibi bir amacım yoktu. Alışkın olmadığım bir durum değildi bu. Yaralanır, ertesi günde görevime kaldığım yerden devam ederdim. Her zamanki gibi...
Çağla ve savcıyla, yanımdan ayrıldıklarından sonra hiç konuşma fırsatımız olmamıştı. Normal olarak sabah acilen bildirilen emniyetin toplantısında da beni görmeyi iki de beklemiyordu fakat neyse ki kimsenin ağzından yaralandığımla ilgili bir şey dökülmemişti.
Sızısı artan yaramla sıktığım dişlerim arasından sessiz fakat kesik bir soluk bıraktım.
Bedenim sahiden, yalnızca son birkaç günde o kadar zayıf düşmüştü ki bünyem şimdi iki bıçak yarasının acısına mızmızlanıyordu sanki. Oysaki daha büyük yaralarla, ertesi gün operasyonlara katıldığım da olmuştu fakat o günlere giden zihnim bir gerçeği çarpıt yüzüme farkına varmamı ister gibi.
Senin bu hayatta, ölümden başka bir beklentin var mıydı ki Tardu Atay?
Yoktu...
Ancak artık, vardı. Hisler, daha hissedilesiydi her şeye rağmen.
Efran'a rağmen...
Kesinlikle acılarım daha belirginleşmişti artık. Fark ettiğim ayrıntı buydu tam olarak. Farklı renkler de vardı hayatımda siyahtan başka şimdi.
Ahsen'le beraber pembe, Feza'yla beraber sarı vardı mesela...
Parmaklarımda hissettiğim ıslaklıkla kaşlarım hafifçe çatılırken, bakışlarım yavaşça yaramın üzerinden çektiğim parmaklarımı buldu. Gördüğüm kan damlalarıyla gözlerimi kısa bir an kapatarak hızla geri açtığımda, birbirine bastırdığım dudaklarımın arasından bir küfür savurmamak adına zorla tuttum dilimi.
"Şimdi hazırlıklarınıza devam edebilirsiniz arkadaşlar." Eylül amirin sesiyle herkes oturduğu sandalyeden ayaklanarak kısa bir selam vererek odadan çıkmaya başladığında, üzerimdeki siyah tişörtün renginin ne denli doğru bir seçim olduğunu bir kez daha anladım.
Yumruk yaptığım elimin kanlı parmaklarını sıkıca kamufle ederken, etrafını saran birkaç komiserin sorularını yanıtlayan Egemen savcı ve Eylül amirle operasyonun son durumunu konuşan Çağla'nın odaklarının bana çevrilmesine fırsat tanımadan diğerlerinin arasından sıyrıldım ve hızla toplantı odasından uzaklaştım.
Dikkat çekmemeye çalışarak dik duruşum ve ifadesizliği mesken edinmiş yüzümle en yakın lavaboya doğru ilerlediğimde, kadın personeller için ayrılmış bölüme girerek kapıyı aceleyle kapattım. Aynanın karşısına geçtiğimde, içeride kimsenin olmamasını fırsat bilerek üzerimdeki tişörtü yukarıya doğru sıyırdı parmaklarım ağır ancak dikkatli bir şekilde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINAK
General Fiction"Buraya yolu düşen herkesin bir acısı, bir amacı, bir geçmişi vardır. Sığınak'a gelen yolu yürüdüysen ve eğer şimdi buradaysan mutlaka kalbine sığdıramadığın, yüzleşmekten kaçındığın bir yaran vardır." İşaret parmağıyla havada ufak, hayali bir daire...