Oy vermeyi unutmayın lütfen🖤
Bölüm şarkısı; Gözlerindeki Ay- Mavi
"Özür dilerim."
İki kelimenin, benden bir ömür çalıp, ruhumu tamamen bedenimden söküp attığına daha önce hiç şahit olmamıştım.
Kelimeler. Sihirliydiler. Belki de büyülü... Saklı kalanı, ortaya çıkarmak isterken, insanı kazdığı çukura gömecek kara bir büyü.
Aldığım tüm yaraları değil sızlatmak, onların hepsini geride bırakacak bambaşka bir acıydı bu. Arafın en ıssız köşesinde, bir başıma, cehenneme bir adım daha yakın, cennetten uzaktım. Üşüyordum ama yanıyordum da alev alev.
Zihnimdeki lanetlenmiş anılar, kendilerini saklandıkları yerden bir bir çıkarken bu defa canımı yakmaya değil, almaya gelmişlerdi.
"Benim yüzümden. Koruyamadım." Fısıltılı sesi odada yankılanırken, gözlerimi kapatıp ağırca araladım.
Feza'nın alnına koyduğum ıslak bezi diğeriyle değiştirirken, kendimden dahi beklemediğim bir soğukkanlılıkla, algılayıp algılamayacağını bilmememe rağmen aralandı kuruyan dudaklarım.
"Senin bir suçun yok."
Yüzümde buz tutan her bir mimik, yaşadığımı düşündüğüm derin şoktan sıyrılamama rağmen ifadesizdi. Ortalığı aleve verip cayır cayır yakabilecek bir güç parmaklarımı karıncalandırırken, aynı zamanda nasıl bu kadar güçsüz kalabiliyordu?
"Benim yüzümden..." Aynı şeyi tekrarlayan Feza'ya, aynı kelimeleri, inandığım ısrarlı doğruculukla yineledim ben de.
"Senin bir suçun yok."
"Hiçbir şey yapamadım."
"Senin bir suçun yok."
"Onu kaybettim." Kapalı gözlerinden bir damla, teninden yana doğru akarak kendine yol çizerken, yanan teninden olsa gerek o damlanın soğukluğuyla titredi bedeni.
"Ben..." Kesik bir soluk verdi zorlanıyormuş gibi. "Yarım kaldım."
Alnındaki bezin sabit durmasını sağlayan ellerim buz keserek hareketini durdurduğunda, bakışlarım ağırca aralanan gözlerini buldu. Gözüne çekilen perde, beni dahi görmesini engellerken, sanki tüm geçmişi tavandaymış gibi orayı izliyordu.
"Yarım kaldım." Daha kısık bir sesle bir gerçeği kendinde acımasızca hatırlattı.
"Ben, eksik kaldım."
"Ben, düştüm. Kalkamıyorum." Başını ağırca iki yana salladı.
"O olmadan yapamıyorum."
Alnındaki ıslaklığını kaybeden bezi yavaşça kaldırarak bir başkasını alarak yanımdaki küçük kabın içinde ıslattım ve dikkatle yeniden alnına koydum. Komodinin üzerinde duran ateş ölçeri yeniden elime alarak koltukaltına yerleştirdiğimde bu defa ateşinin düşmesini umdum.
Sonra başka şeyler takip etti düşüncelerimi. Bir sürü saçma sapan, önemsiz, boş düşünceler... Değil ben, zihnim bile kaçıyordu bu defa. Düşüncelerim dahi terk etmişlerdi beni.
Çekildiğini hissettiğim ruhum dahi bir sessizlikle beni baş başa bırakmışken, bir sanatçının elinden çıkan yontulmuş, hissiz heykellerden farksız yatağın kenarında oturuyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIĞINAK
General Fiction"Buraya yolu düşen herkesin bir acısı, bir amacı, bir geçmişi vardır. Sığınak'a gelen yolu yürüdüysen ve eğer şimdi buradaysan mutlaka kalbine sığdıramadığın, yüzleşmekten kaçındığın bir yaran vardır." İşaret parmağıyla havada ufak, hayali bir daire...