#La

798 84 78
                                    


Tüm o kolye, yüzük ve küpeleri aldığın yere gelmiştin. Bu takıcıyı seviyordun, çoğunlukla sessiz ve boş olurdu. Küçük bir yer olmasına ramen kaliteli ürünleri vardı.

Bu sefer doğal taşların bulunduğu yer gittin. Şeffaf olmamasına ramen ışığı kırarak yansıtan bir yüzük gördün. El.ne alıp incelemeye başladın, yüzüğe bantlanmış olan kağıtta 'germanyum' yazıyordu. 

Yüzüğun etrafını çevreleyen sarmaşık görünümlü oyuklar, yüzüğün ışıkta kırılan kısmından gölgede kalıyor, daha koyu bir palette yansıyarak belli oluyordu. Çok hoşuna gittiği için mağza görevlisine giderek içine bir şey yazdırmak istediğini söyledin.

-------------

Okula yaklaşık bir saat erken gelerek saikinin dolabının önünde titriyordun. Koymak zorunda değildin, çekip gidebilirdin. Ancak kutusuna bile onca emek vermişken gitmek yazık olurdu. Kuyruğunu kovalayan bir kedi gibi umutsuzca deniyordun, sonuçlarının mal olacağı şeylerden habersiz.

Korkarak dolaba uzandın ve kapağı açtın. Özenle hazırladığın kutuyu dolaba bıraktın ve kimsenin görmediğinden emin olarak sınıfa çıktın.

Nefesini düzenlemeye çalışırken mavi saçlı kızın silüeti kafanı çevirmiş olduğun cama yansıdı. Yüzünde memnuniyetsiz bir ifade vardı. Neşeli bir ses tonu kullanmaya çalışıyordu ama öfkeli olduğu her halinden belliydi.

-"Y/n-chan! Günaydın!"

Kafanı salladın, kalp atışların vücudunu sarsıyorken kafanı kollarının arasına gömüp sıraya yatmakla yetindin.

-"Rahatsız ettiysem özür dilerim, az önce seni Saiki-kun'un dolabına bir şey koyarken gördüm sanırım.."

Tanrım, görmüş müydü ? Ne anlamıştı ? Başkalarına anlatırsa okuldakiler ne derdi ? Sınıf, hatta okul değiştirmek zorunda kalacaktın. Hepsi aptal bir yüzük yüzünden. Ne demeliydin, cevap verirsen mi anlardı vermezsen mi ? Panik atak mı geçiriyordun ? Henüz olmaz ! Burada değil..

-"Merak ettim de, acaba Saiki-kun'dan mı hoşlanıyorsun ?"

Bu sözle miden bulanmaya, gözlerin karanlığı görmeye başladı. Soğuk, kapkara bir bataklıkta yüzüyormuş gibiydin. Nefes alamıyor, konuşamıyor, tepki veremiyordun. Kitlenen vücudun hareket kabiliyetini yitirmişti. 

Mavilinin bu durumu fark etmesi hafifçe kikirdemesine neden oldu, utandığını, cevap veremediğini sanmıştı. Panik atak geçirdiğini fark edemezdi elbette. Yavaş yavaş dolmaya başlayan sınıfın duymaması için kulağına yaklaştı.

-"Hislerini incitmek istemem ama Saiki-kun birkaç gün önce bana çıkma teklifi etti.."

Bunu duymanla dona kaldın, Sadece kaskatı kesilmiş bir şekilde mavilinin yüzüne baktın. Azından birkaç kelime daha döküldü, duyamadın. Nefes alamadığın için öksürmeye başladın, boğuluyordun, yavaş yavaş ölüyordun ama kimse fark etmedi.

Mavili nazikçe kikirdeyerek sırasına geçti, onun hakkında yanılmamıştın, berbat biriydi. 

Kesik nefes alma çabalarının boşuna olduğunu anladığında gözlerini kapayarak bayılmayı bekledin. Bilincini kaybetmeye başladığında açık pencereden giren rüzgarın soğuk nefesini son kez teninde hissettin. Sıraya tutunmaya çalışarak derin bir nefes aldın, kahramanın nerdeydi ?

Hayatın bu kadar toz pembe olduğuna inanacak kadar aptalsın, ne yazık. Kahramanın gelmeyecek..

Mavili intikamın verdiği tatminlikle sırasına oturdu, mutlulukla ışıldayan gözleri onu izleyen düzinelerce erkeği etkilerken gölgesinde bıraktığı bilincini henüz yitirmiş seni kimse fark etmedi bile. 

Anxiety Attacks // Saiki K. x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin