#Mi

757 81 89
                                    


Şimdi ise eline tutuşturduğun kahveyle dizini kırmış oturuyordun. Sorgular  gözlerle Saiki'yi keserken o hiç birşey olmamışçasına telefonuna bakıyordu. Karşındaki adamın az önce seni öldürmeye kalkiştiğina inanamadın.

-"Saiki-san hiç birşey olmamış gibi davranıyorsunuz."

-"Ne yapmamı istiyorsun ?"

-"Az önce beni öldürmeye çalıştınız.. Sırrınızı bildiğim için yaşamamam gerektiğini mi düşündünüz." Bu kelimeleri söylerkenki titreyişin bile ne kadar tedirgin olduğunu gösterirken karşındaki çocuk sana hiç bir şey yaşanmamış gibi bakıyordu.

-"Seni öldüreceğimi mi düşündün ?"

-"Saiki san elinizde levyeyle bana saldırdınız.."

-"Sadece hafızanı silecektim aptal, henüz bir cinayet üstlenemem."

-"Peki neden yapmadınız ?"

Açıkça bu sorunun cevabını kendisi de bilmiyordu. İçindeki uçsuz bucaksız öfkeyi küllendiren bir şey vardı, normalde kendini acımasız olarak tanımlayan bu kişi bir anda kararlılığını yitirmişti. Sana her baktığında böyle oluyordu, bakışlarının onu manipüle ttiğini düşünüyordu.

Açıkça kimsede bulacağına inanmadığı hiş görüyü gösteren sana karşı bir zaafı vardı, bunu açıklayamıyordu. Daha önce kimseye karşı hissetmemişti bu doğal değildi. Sırnağını ağzına götürerek kendiyle rartışmaya başladığı sırada sessizliği bozdun.

-"AAh, rahatladıım.. Saiki-san beni öldüreceğiniz için çok korkmuştum." Bir süredir tuttuğunu fark etmediğin nefesini bıraktın.

Saiki ise bunu normal karşılamana şaşırmıştı.

-"Aç mısınız ?" Pembeli kafasıyla onayladı.

-"Domates çorbası, soslu tavuk ve spagettim var."

~"İtalyan mutfağı mı ? " diye geçirdi saiki içinden

-"Yemek pîri değilim, zehirlenmeyeceğinize söz veremem."

Bir anda normal davranmaya başlamana çok şaşırmıştı pembeli. Az önce hafızanı sileceğini söylemesine ramen hemde !

Masada sessizce oturmuş çorbalarınız yudumluyordunuz. Bu tuhaf sessizlik içini ürpertiyorken pembelinin sesini hissettin.

~"Çok tuhafsın."

~"Beni neden ağrıladığını kendinde bilmemene rağmen hala buradayım ?  Ben yanlız bırakmaktan mı kendin yanlız kalmaktan mı korkuyorsun bilmiyorsun, hatta bana koşulsuz şartsız güvenini de anlayamıyorsun değil mi ? Ama hala burdayım, bu çok tuhaf."

Bu sözler sebepsizce seni kırmıştı ki bunu onun da anlayabileceğini biliyordun. Ancak yinede hiç bir şey olmamış gibi konuştun.

-"Saiki-san ben sizin kötü olabileceğinize inanmak istemiyorum sanırım. Siz insandan çok öte birisiniz ve bu da bir şekilde içimi ısıtıyor."

-".. Bana Kusuo demeni söylemiştim."

-"O-o zaman sen de bana adımla hitap edebilirsin."

Yemekler bittiğinde Kusuo'yu televizyonun karşısına uğurlayarak bulaşıkları yıkadın. Ve elindeki tepsiye yerleştirdiğin kahveli jölelerle pembeliye doğru ilerledin. Tepsiyi masaya bırakmıştın ki oğlanın gözlerini şaşı yapmış dikkatle bir yere odaklanmış olduğunu gördün.

-"Saiki-San o yüz ifadesi de nedir öyle!"

~"Ailemi kontrol ediyorum, eğer abim gittiyse eve geri döneceğim."

~"Yatıya kalsan çok hoş olurdu açıkçası." diye geçirdin içinden.

~"Yatıya mı ?"

-"Ha-hayır öyle demek istemedim yani-" Yüzün kırmızının 20 farklı tonuna bürünürken çığlık attın.

-"Ka-kahveli jöle getirdim, istersen alabilirsin." dedin konuyu değiştirmeye çalışırken. İşe yaramış olacak ki pembelinin gözleri büyüdü. Modunu bozmamaya çalışarak sakince tabağa uzanarak tadına baktı. 

Oldukça beğenmiş olmasına rağmen bunu gururuna yediremeyerek kafasıyla onayladı. Bu beğendiği anlamına geliyordu. Hafifçe kikirdedin. Bunu görmek hoşunja gidiyordu. Telefonundan gelen bir bildirimin ardından tlefonuna baktın.

Annen birkaç sesli mesaj gödermişti ve  seni aradı. Sense şu an müsait olmadığını ve daha sonra onu arayacağını söyleyerek telefonu kapattın. Ardından sesi kısarak telefonu kulağına yaklaştırdın ve mesajları dinledin.

Anlaşılan bir aile yemeğindelerdi, herkesin sesini duymak oldukça güzeldi. Bu mutlulukla gülümsedin. Onları görebilmek için misafirinin gitmesini beklemeliydin.

Bu sırada tatlısını bitirmiş olan Kusuo seninkine hayranlıkla bakıyordu.

~"Onu yiyecek misin ?"

-"Oh, hayır alabilirsin." Tekrar kikirdedin. Kusuo yavaşça jöleye uzandı eline aldı ve tatlısından zevkli bir kaşık aldı. Bununla birlikte yüzünde kocaman bir gülümseme belirdi.

-"Saat geç oluyor, ailen endişelenmez mi ?"

~"Beni kovuyor musun ?"

-"Hayır tabiki. Eminim eve geç gitmene kızacaklardır." arkana yaslanarak ellerini karnının üstüne yerleştirdin

~"Peki şimdi gidiyorum."

-"Oh peki hoşçakal.." Dedin yıkılan hayallerinle. Gerçekten yanında kalmasını istemiştin. Saiki giyinip kapının önünde ayakkabılarını alırken ani bir karar vererek oğlanın omzunu dürttün.

"Sai-Kusuo-kun yarın okula beraber gitmek ister misin ?" Kafanı öne eğdin

~"Tch olur herhalde." dedi gözlerini devirerek. Bu bahaneyle Nendo ve Kaido'dan da kurtulacaktı. Ayrıca Saiki bunu sana borçu olduğunu düşünmeden edemedi. Ona karşı yaptığın onca şeyden sonra bunu hak ediyordun, sanki arkadaşın olmaktan başka şansı varmış gibi hemde.


 Değiştiriyorum çünkü bu kitabın amacı saikinin saiki olmasıydı ve bunu bozmak kitabı bozar.

Anxiety Attacks // Saiki K. x ReaderHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin