Merhaba öncelikle size yeni bir çalışmadan söz etmek istiyorum.
Prizma Hikaye;
Hikayede ki ana karakterlerin gözünden hikayenin tekrar tekrar anlatılmasıdır. Yazarın gözünden Hikaye1/1, diğer karakterler ise Hikaye1/2, /1/3, 1/4, diye tekrar tekrar anlatılır. Okurun hikayeye tek taraflı bakmayarak, olay perspektifini geniş açılı tutmasını amaç edinmiştir. Hikaye bölümü ilk numara, hikayede ki karakterler ise sonraki numara ile temsil edilerek bölümler belirlenir. Mesela 1.bölüm/1 yazar veya 1. karakter, 2. Bolum /2. Karakter vs. gibi. Aşağıda yazılan Hikaye bu çalışmanın örneğidir.
Akyaka 1/1
Pazar günü baba gece vardiyasında gelmiş biraz uyumuştu. İşciydi, asgari ücretli çalışan sıradan bir işçi. Sabah kahvaltılarını yola bakan balkonda yaptılar. Eşi mükellef bir pazar kahvaltısı hazırlamıştı.
Baba dedi minik kız, babacım beni denize götürsene.
Baba Kollarını açtı ve "minik kızım benim, ben kızımı götürürüm elbette hiç merak etme seni çok seveceğin bir yere götüreceğim" dedi. Çocuk sevinçten koşup babasına sarıldı, öpücüklere boğdu babasını. Ailece hazırlanıp çıktılar yola. Araçları biraz eskide olsa iş görüyordu. Katlanabilir sandalye, mayo, şort felan, gideceği yer çok uzak değildi 50 km felan. Kız çocuğu arkada oturmuştu. Anne önde oturup sürekli navigasyondan eşinin yaptığı hıza ve haritaya bakıyordu. Çok geçmedi yollarda trafik vardı lakin çift şeritli yolda adam arabayı adeta bir seremoni yapar gibi gidiyordu. Sürekli solda gidiyor bazende sağa geçip daha hızlı giden arabalara yol veriyordu. Lakin kendilerini geçen arabalar ile tekrar tekrar trafik ışıklarında yan yana veya arkalı önlü oluyorlardı. Artık son düzlüğe varılmıştı. Daha doğrusu düzlük demeyelim de buna Sakar rampası diyelim. Muğlalılar muğlaya gelenler bu yokuşu iyi bilir. Bizim aile yokuş aşağı sallandı, çocuğun keyfine diyecek yok, babası biraz araç hızlanınca vitesi 3 e çekti. Motor hırlıyor tabi, beni bırak gideyim diyor ama baba bu hiç evladını riske atarmı yokuş aşağı inerken arkasından sollamaya çalışan diğer araçlarda karşılarına çıkan sert virajlarda birden bire fren yapıp ortalığı balata kokusuna boğuyorlardı. Sonunda olayı anlayıp onlarda motor freni ile iniyorlardı virajı. Yokuşağı inişten sonra Akyaka'ya varmışlardı.Kadın işte şuradan aşağı gidince sahil varmış, haritada öyle görünüyor " dedi. Lakin aracı park edecek yeri bulmak imkansız bütün her yerde ücretli otopark bizim aile sonunda birazda uzakta olsada aracını koyacak bir yer buldular, lakin katlanabilir sandalyelerini malesef arabada bırakmak zorunda kaldılar. Çünkü mesafe bi hayli uzaktı ve azmak nehrinin kenarında yürümeye koyuldular. Belki 2 km sonra sahile ulaştılar. Çocuğun sevinci görülmeye değerdi. Çocuk hemen denize girmek istedi. Halk plajında soyunma kabininin kapıları yoktu. Adam hanımına, "anlaşılan az ilerde ki ücretli lavabo soyunma ve duş yerinin sahibi bunu sökmüş. Daha çok iş yapmak için" dedi. Hanımı, "hmm haklısın kesin öyledir,"dedi. Bir havlu ile kapıyı kapatıp üzenlerini değiştiler ve deniz sefası başladı. Bir taraftanda şezlongta bıraktıkları cüzdan telefonlar vardı. Onlarada denizden bakıp duruyorlardı. Çok güzel eğlenirken az sonra genç uzun boylu zayıf birisi bir Alman kurdu ile denize giriş yaptı. Genç adam köpeğini milletin olduğu yere sokmak ve onun sirkelenip rahatsız olmasından adeta hoşnut oluyordu. Psikolojik bir durum. Köpek onun komutlarını kah uyuyor kah uymuyordu. Bizim ailemiz tecrübeli baba sayesinde hemen denizden çıkıp şezlonglarına yerleştiler. Bana temkinliydi. Genç adam köpeğini çocukların olduğu yerlere götürüyor, denizin içinde ki deniz topu vs gibi şeylere koşup onlarla oynamak istiyordu. Genç adam ona bağırıyor komut veriyor ama köpek onu dinlemiyordum. Islanan tüylerini sağa sola silkeleyen köpekten herkes rahatsızdı lakin kimse köpeğin sahibine tek kelime bile etmediler. Köpek masumdu, lakin sahibi psikolojik sıkıntıları olan bir tipti, Belki köpeğe bir komut verecek ve karşısında ki adamı yaralanmasına sebep olacaktı. Bu sebepten hiç kimse birsey demedi, genç adam deli gibi köpeği çekiştire çekiştire suyun içine tekrar soktu. Yine çoluk çocuk korku içinde, bir ara köpek yine bir deniz topuna koştu yine çocuklar korkup bağırmaya başladı. Genç adam ise avazı çıktığı kadar bağırıp, " korkmayın korkmayın birsey yapmaz" diyordu. Lakin köpek suyu sevmiyor huzursuz oluyordu. Zaten hep huzursuz olan köpekler zarar verir insanlara. Sıkıştığı zaman saldırır, ısırır. Lakin genç adam köpeği nasıl olduysa tasmasından yakalayıp sonunda denizden çıkarmaya karar verdi. Beş on dakika şezlongta içeceklerini içen ailemiz ise artık tekrar denize girebilirdi. Güneş sıcak lakin hava eniyordu. Minik kız çocuğu babası ve annesi ile denizin keyfini çıkarmaya devam ettiler. Saatin nasıl geçtiğinin farkında bile değillerdi.
İkindi vakitlerinde eve dönüş için toparlanıp, araçlarına doğru yürürken tekrardan nehrin kıyısında geze geze bir marketin önünde durup birer dondurma alarak araçlarına kadar yürüdüler. Kız çocuğu o kadar yolu yürümesine rağmen hiç yorumlamıştı. Oysa başka zaman olsa bu gittiği yolun çeyreğini bile gidemez yoruldum derdi.
En nihayetinde araçlarına bindiler ve dönüş yoluna koyuldular. Sakar rampasından yukarı çıkarken yine baba direksiyonda dikkatliydi. Yolda giderken meşhur bir pideci gördüler ve orada akşam yemeğini yediler. Hesabı ödedikten sonra artık üzerlerinde kurumuş kumsalda arta kalan ve dökülmeye yüz tutmuş kumlar ile evlerine gelmişlerdi.
Akyaka 2/1
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DENEMELER #wattsy2017
EspiritualBazı zamanlar zindan gibi bir gönlü açmak için tek anahtardır, tatlı bir tebessüm. Some times it's the only key to opening a dungeon-like heart, a sweet smile.